[sıfat]

• Çok uçta, kenarda veya kıyıda köşede olan

  Oğlu savaşın birinde şehit düştü, iki kızı da evlenip ücra yerlere gittiler. - Halikarnas Balıkçısı

[isim]

[ekonomi]

• İş gücünün karşılığı olan para veya mal

  Ücret hizmet mukabilidir. Ne yapıyorsun ki sana para verelim? - Nazım Hikmet

• Kiralanan veya satın alınan bir şey için ödenen para

  Fiyatından daha yüksek bir ücretle satın aldı. - Peyami Safa

[isim]

• Ücretle çalıştırılan kimse

  Bu saydığım bayram günleri bizim gibi ücretlilerin aylığını artırır. - Burhan Felek

[sıfat]

• Ücret karşılığı yapılan

[isim]

• Ücretlinin yaşama biçimi

• İş gücünün veya emeğin ücretle karşılanması

[sıfat]

• Bir karşılık ödemeden alınan

[zarf]

• Parasız olarak

  Üç ay ücretsiz çalıştı.

[isim]

• Ücretlendirmek işi

  Açıklamasının arkasına yeni bir ücretlendirme sistemi getirdiğini ekledi. - Lâtife Tekin

• Posta işlemlerinde taşıma ücretlerinin önceden ödenmesi

[-i]

• Bir malın, bir işin ücretini, rayicini belirlemek