ÖZGÜRLEŞMEK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

ÖZGÜRLEŞMEK harflerini içeren 6 harfli 26 kelime bulunuyor. 6 harfli ÖZGÜRLEŞMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

GÖRMÜŞ22, GÖZLÜK21, GÖRMEZ20, GÖZEME20, GÖZLEM20, GÖRKLÜ18, GÖMLEK17, GÖRKEM17, GÖRMEK17, GÖRELE16, ÖZLEME16, ÖZEMEK16, GÜZLEK15, KÖREŞE15, ÖRÜLME15, GEZMEK14, GÜLMEK13, GERZEK13, GÜRLEK12, ÜLEŞME12, GELMEK11, GERMEK11, MERKEZ10, KÜREME9, LEŞKER9, ÜREMEK9

KÜREME

[isim]

  • Küremek işi

LEŞKER (Kelime Kökeni: Farsça leşker)

[isim]

[eskimiş]

  • Asker

    Aldı gam leşkeri gönül şehrini. - Dertli

  • Ordu

ÜREMEK

[nesnesiz]

  • Canlı, doğup çoğalmak

    Altı yedi ay içinde küçük sürü üredi. - Ömer Seyfettin

  • Yetişmek

    Çubuklu bahçede üreyen kızılcık da hiçbir yerde bulunmaz. - Salâh Birsel

[mecaz]

  • Çoğalmak, artmak

    Yün kalın olduğu için örgü çabuk ürüyor.

MERKEZ (Kelime Kökeni: Arapça merkez)

[isim]

  • Bir bölgenin veya kuruluşun yönetim yeri
  • Bir işin öğretildiği yer

    Er eğitim merkezi.

  • Bir işin yoğun olarak yapıldığı yer
  • Belirli bir yerin ortası

    Şehir merkezi.

  • Polis karakolu

    Sizi merkezimize gönderip tevkif ettireceğim. - Aka Gündüz

[mecaz]

  • Biçim, tarz

[matematik]

  • Bir kapalı eğrinin veya bazı çokgenlerde köşegenlerin kesişme noktası

[matematik]

  • Bir dairenin veya bir küre yüzeyinin her noktasından aynı uzaklıkta bulunan iç nokta

    Daire merkezi. Küre merkezi.

Birleşik Kelimeler: merkez açı, merkezkaç, merkez parti, merkez üs, iç merkez, ağırlık merkezi, deprem merkezi, etkinlik merkezi, haber merkezi, hükûmet merkezi, iletişim merkezi, indirim merkezi, iş merkezi, kâr merkezi, konuşma merkezi, kültür merkezi, mükemmeliyet merkezi, moral eğitim merkezi, ordu merkezi, sağlık merkezi, satış merkezi, tam bakım merkezi, ticaret merkezi, yerleşim merkezi, dış merkezli, eş merkezli, gün merkezli, yer merkezli

GELMEK

[-e]

[nesnesiz]

[-den]

  • Ulaşmak, varmak

    Gurbetten gelmişim yorgunum hancı / Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş - Bekir Sıtkı Erdoğan

  • Getirmek

    Adamı Ödemiş'ten aldım geldim, her masrafını çektim. - Necati Cumalı

  • Oturmaya, ziyarete gitmek

    Dün akşam amcamlar bize geldi.

  • İsabet etmek

    Attığı top gözüme geldi

  • Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmek

    Eski çağlardan birçok anıt çağımıza kadar gelmiştir.

  • Ortaya çıkmak, doğmak
  • Belli bir süre dolmak

    Vakit kuşluğu aşmış, öğleye geliyordu. - Necati Cumalı

  • Belli bir zamana ulaşmak
  • Kadar olmak

    Boyu ancak omzuna geliyor.

  • Çıkmak, yönelmek

    Merak etme, ondan kimseye kötülük gelmez.

  • İzlemek, takip etmek

    Çocuklar arkadan geliyordu.

  • Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak

    Kahve Brezilya'dan geliyor.

  • Katılmak, eklenmek

    Türkçede ekler kelimelerin sonuna gelir.

  • Türemek
  • Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmek

    Şimdi sözü burada kesip asıl konumuza gelelim.

  • Sonuç çıkmak

    Bu davranışlardan ne gelir bilinmez.

  • Dayanmak, tahammül etmek

    Birazcık üşütmeye gelmiyor, hemen hastalanıyor.

  • Kendine yapılan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamak

    Kadri o adamlardandır ki iyi davranmaya, yüz vermeye gelmez. - Memduh Şevket Esendal

    Bizim baştan savma işe gelmediğimizi bilirsin. - Refik Halit Karay

[-e]

  • Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek

    Dediğime geldiniz mi?

  • Etkisini herhangi bir biçimde göstermek

    Buranın havası iyi geldi. Burası bana çok sıcak geldi.

  • Kazanılmak, sağlanılmak

    Çiftlikten onlara ayda beş yüz milyon lira gelir.

  • Uymak

    Bu ayakkabı sana küçük gelir.

  • Olmak, -e uğramak

    Felç gelmek. Başımıza bir bela geldi.

  • Akmak

    Burnundan kan geldi. Musluktan su gelmiyor.

  • Düşmek, rast gelmek

    Buraya ışık gelmiyor.

  • Görünmek, sanılmak

    Baygın da olsa yabancı bir kadını böyle kucağında tutmak ona pek ayıp bir şey gibi geldi. - Haldun Taner

[-e]

  • Uygun düşmek

    Caddelerde oturmaya gelmez. - Ömer Seyfettin

[-e]

  • Başlamak, ortaya çıkmak
  • Mal olmak

    Bu bardakların tanesi yüz liraya geldi.

  • Biriyle birlikte gitmek

    Ben İstanbul'a gidiyorum, benimle gelir misiniz?

  • İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarayan bir fiil

    Uykusu gelmek.

[yardımcı fiil]

  • Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur

    Alışageldiğimiz bir anlamı vardı.

  • -mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar

    Görmezlikten gelmek. İşitmezlikten gelmek.

  • Yönelme durumundaki bazı kelimelere getirilerek birleşik fiil yapar

    Yola gelmek. Meydana gelmek. Hatıra gelmek. Akla gelmek.

  • -dikçe, -esi biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildiren bir fiil

    Baktıkça bakası gelmek. Yedikçe yiyesi gelmek.

  • Herhangi bir sırada bulunmak

    Başta gelmek. Önde gelmek. Birinci gelmek.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ...-e gelince
  • gel de (veya gelsin de)
  • gel demesi kolay ama git demesi güçtür
  • gel denilen yere gitmeye ar eyleme, gelme denilen yere gidip yerini dar eyleme
  • geldik yüze, çıktık düze
  • geleceği varsa göreceği de var
  • gelip çatmak (veya dayanmak)
  • gelip geçmek
  • gel keyfim gel
  • gelsin ... (veya gelsin ... gitsin ...)
  • gel zaman git zaman

Birleşik Kelimeler: gelgeç, gelgel, gelip geçici, gide gele, gitmeli gelmeli, varagele, rastgele, taygeldi, gelgelelim, kendigelen, karşı gelim, tümdengelim, söz gelimi, süregelmek

GERMEK

[-i]

  • Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek

    Yayı daha germe / Kıracaksın - Behçet Necatigil

[-e]

[-i]

  • Gergin bir şeyle örtmek
  • Kol, bacak, uzatmak

[mecaz]

  • Gergin duruma getirmek, gerginlik yaratmak, sinirlendirmek

Birleşik Kelimeler: gergevşet

GÜRLEK

[isim]

  • Çağlayan

ÜLEŞME

[isim]

  • Üleşmek işi

GÜLMEK

[nesnesiz]

  • İnsan, hoşuna veya tuhafına giden olaylar, durumlar karşısında, genellikle sesli bir biçimde duygusunu açığa vurmak

    O ne söylese sinirli sinirli ve tabii olmayan gülüşü ile gülüyordu. - Halide Edip Adıvar

  • Mutlu, sevinçli zaman geçirmek, eğlenmek, hoşça vakit geçirmek

[-e]

  • Biriyle alay etmek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • gülerim! (veya güleyim bari!)
  • gülerken ısırmak
  • güler misin, ağlar mısın!
  • gülme komşuna, gelir başına
  • gülmekten kırılmak (veya katılmak veya yarılmak)
  • gülüp geçmek
  • gülüp oynamak (veya söylemek)

Birleşik Kelimeler: güle güle, güle oynaya, yüze gülücü

GERZEK

[sıfat]

[argo]

  • Geri zekâlı

GEZMEK

[nesnesiz]

  • Hava alma, hoş vakit geçirme vb. amaçlarla bir yere gitmek, seyran etmek

    Tek başına buralarda gezdiği hâlde aradığını bulamıyordu. - Osman Cemal Kaygılı

  • Bir yerde dolaşmak, yürümek

    Kunduralarını çıkarır, satar, yalın ayak gezerdi. - Sait Faik Abasıyanık

  • Gitmek, başvurmak
  • Bulunmak

    Şapkam burada ne geziyor?

[-i]

  • Bir yeri görüp incelemek
  • Hasta ayağa kalkmak

    Oğlum iyileşti, yavaş yavaş geziyor.

  • Herhangi bir biçimde gezinmek

    Bu giysiyle gezemem.

[-i]

  • Bir yerde gezi yapmak

    Geçen yaz Batı Anadolu'yu gezdik.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • gezen ayağa taş değer (veya dolar)
  • gezen kurt aç kalmaz
  • gezip tozmak

Birleşik Kelimeler: yerdegezen, uyurgezer, yüzergezer

GÜZLEK

[isim]

[halk ağzında]

  • Güz yağmuru
  • Güz mevsiminin geçirildiği yer
  • Havaların soğuması üzerine yaylalardan dönen hayvanların otlatılması ve bir süre barındırılması için ayrılmış, dağ eteklerinde bulunan mera

KÖREŞE

[isim]

  • Yerdeki karın yüzünde buz tutmuş olan tabaka

ÖRÜLME

[isim]

  • Örülmek işi

    Kelimelerin seçilmesi, cümlelerin örülmesi, ahengin bulunması için müşahhas esaslara sahip olmuştu. - İbrahim Alâeddin Gövsa

GÖRELE

[isim]

  • Giresun iline bağlı ilçelerden biri