ÖRGÜSÜZ ile Oluşan Kelimeler (ÖRGÜSÜZ Kelime Türetme)

ÖRGÜSÜZ harflerinden oluşan 20 kelime bulunuyor. ÖRGÜSÜZ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Örgüsüz kelimesinin anlamı nedir? Örgüsüz ile biten kelimeler. İçinde örgüsüz olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

7 Harfli Kelimeler

ÖRGÜSÜZ25

5 Harfli Kelimeler

ÖZGÜR20, SÜZGÜ17, SÜRGÜ14

4 Harfli Kelimeler

ÖZGÜ19, GÖRÜ16, ÖRGÜ16, ÖZÜR15, ÜZGÜ15, GÜRZ13, SÜRÜ9

3 Harfli Kelimeler

GÖZ16, SÖZ13, GÜZ12, ÖRÜ11, ÖRS10, SÖR10, GÜR9

2 Harfli Kelimeler

ÖZ11, ÜS5

ÜS (Kelime Kökeni: Arapça uss)

[isim]

[matematik]

  • Bir kuvvete yükseltilmiş bir sayının üzerine yazılan ve kaçıncı kuvvete yükseltildiğini gösteren sayı: 53 anlatımında 3 rakamı üstür, 5 ise tabandır

[isim]

[eskimiş]

  • Kök, asıl, temel, esas
  • Bazı görevleri yürütebilmek amacıyla kurulan, özel yapıları, donatımları, atölyeleri, onarım yerleri, servis alanları olan, sürekli veya geçici olarak konaklanılan yer

    Memleket sağlam bir hareket üssü hâlinde kalmalıdır. - Falih Rıfkı Atay

[askerlik]

  • Bir askerî harekâtta birliklerin gereksinim duyduğu her türlü gerecin toplandığı, dağıtıldığı bölge

    Mühimmat depolarının ve üslerin arasında, herkesin istifadesine ve zevkine açıktır. - Falih Rıfkı Atay

Birleşik Kelimeler: merkez üs, deniz üssü, hava üssü, uzay üssü

SÜRÜ

[isim]

  • Evcil hayvanlar topluluğu

    Karşıki yamaçların sırtında kısrak sürüleri çanlarını sallayarak otluyordu. - Refik Halit Karay

  • Bir insanın bakımı altındaki hayvanların tümü

    Sözlerim acı diye kızım gücenme bana / Bak cılız sürüsünü dolaştıran çobana - Faruk Nafiz Çamlıbel

  • Birlikte yaşayan hayvan topluluğu

[mecaz]

  • Yönlendirilebilen insan topluluğu

    Sokaklarda alay geçerken başka çocuklar da sürüye katılır, mektebe kadar giderler. - Halide Edip Adıvar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sürüden ayrılanı kurt kapar
  • sürüden ayrılmak
  • sürüsüne bereket!
  • sürüyü güden kurdu görür

Birleşik Kelimeler: sürü sepet, sürü sürü, bir sürü

GÜR

[sıfat]

  • Bol ve güçlü olarak çıkan veya fışkıran

    Gür, kumral saçlarının çerçevelediği narin yüzü kıpkırmızı idi. - Ömer Seyfettin

  • Bol, verimli, feyyaz

    Eski toprağa ektiklerin / Bir yeni güçle göverdi gür - Behçet Necatigil

Birleşik Kelimeler: gürsoluk

ÖRS

[isim]

  • Biçimleri yapılacak işe göre değişen, üzerinde maden dövülen, çelik yüzeyli, demir araç

    Demir yalım gibi kızarmıştı. Küçücük örsünün üstüne koydu, dövmeye başladı. - Yaşar Kemal

  • Üzerine çivi çakılacak ayakkabı geçirilen kunduracı gereci

Ata Sözleri ve Deyimler

  • örs ve çekiç arasında kalmak

Birleşik Kelimeler: örs kemiği

SÖR (Kelime Kökeni: Fransızca soeur)

[isim]

  • Katolik mezhebinde kendini dine adayan ve manastırda yaşayan kadın
  • Katolik mezhebinde dinle ilgili bir yükümlülük almayan ancak din uğruna hemşirelik, hasta bakıcılık vb. işlerde çalışan kadın

[isim]

  • İngiliz soyluluk unvanı

ÖRÜ

[isim]

  • Örme işi

[halk ağzında]

  • Yama olarak yapılan örgü

[halk ağzında]

  • Tarlalarda sele karşı taştan yapılmış set

[isim]

[halk ağzında]

  • Otlak

Birleşik Kelimeler: besi örü

ÖZ

[isim]

[felsefe]

  • Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı

    Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti. - Haldun Taner

  • `Kendine, kendi kendini` anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz

    Öz eleştiri, öz yönetim.

  • Bir şeyin en kuvvetli veya kıvamlı bölümü, hülasa, zübde, ekstre

    Karaciğer özü. Meyve özü. Mısır özü.

  • Çıbanların içinde ölmüş dokudan oluşan irinle birlikte çıkan parça

[zamir]

  • Kendi, zat

    Bir od düştü yanar tatlı özüme / Dünya zindan görünüyor gözüme - Karacaoğlan

[mecaz]

  • Bir şeyin temel ögesi, künh, zübde

    Ortalıktaki krizi sebep gösteriyorlar ama asıl kriz şirketin kendi özünde. - Aka Gündüz

[bitki bilimi]

  • Bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm

    Ağacın çürüğü özünden olur / Yiğidin iyisi sözünden olur - Halk türküsü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • özü sözü bir (olmak)

Birleşik Kelimeler: öz bağışıklık, öz belirtim, özbeöz, öz beslenme, öz denetim, öz devim, öz devinim, özdeyiş, öz dışı, öz dikeni, öz direnç, öz eleştiri, özezer, öz geçmiş, öz güven, öz ısı, öz ışın, öz indükleme, özişler, öz itme, öz kaynak, öz kedi balığıgiller, öz kesit, öz odun, öz öğrenim, öz saygı, özsever, öz su, öz tahta, özveren, özveri, öz yapı, öz yaşam, öz yönetim, kaçık öz, bal özü, budak özü, diş özü, mantar özü, mısır özü, odun özü

[sıfat]

  • Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan

    Size öz evladım gibi davranacağım. - Ayşe Kulin

  • İçine, arılığını, saflığını bozacak hiçbir şey karışmamış olan, saf, arı(I)

Birleşik Kelimeler: öz kardeş

[isim]

[halk ağzında]

  • Dere, çay
  • Sulak, verimli yer

GÜZ

[isim]

  • Sonbahar

    Mevsim güzdü, bol üzüm ve incir vakti idi. - Osman Cemal Kaygılı

[gök bilimi]

  • 22 Eylül ile 21 Aralık arasındaki mevsim

Birleşik Kelimeler: güz çiğdemi, güz dönemi, güz noktası, ilkgüz

GÜRZ (Kelime Kökeni: Farsça gurz)

[isim]

[eskimiş]

  • Silah olarak kullanılan ağır topuz

SÖZ

[isim]

  • Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil
  • Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük
  • Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi

    Yer yer birçok türküde rastladığımız beylik sözler de vardı içinde. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

  • Kesinlik kazanmayan haber, söylenti

    Ortalıkta bir söz dolaşıyor.

  • Bir işi yapacağını kesin olarak vadetme

    O, sözünde duran bir adamdır.

  • Müzik parçalarının yazılı metni, güfte

    Şarkının sözleri çok anlamlı.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • söz açmak
  • söz almak
  • söz altında kalmamak
  • söz anlamaz
  • söz anlatmak
  • söz anlayan beri gelsin
  • söz aramızda
  • söz atmak
  • söz ayağa düşmek
  • söz bir, Allah bir
  • söz çakmak
  • söz çıkarmak
  • söz çıkmak
  • sözde kalmak
  • sözden anlamak
  • söz dinlemek (veya tutmak)
  • söz düşmemek
  • söz düşürmek
  • söze atılmak
  • söze başlamak
  • söze boğmak
  • söze dalmak
  • söze karışmak
  • söze son vermek
  • söz etmek
  • söze yatmak
  • söz geçirmek
  • söz gelmek
  • söz getirmek
  • söz götürmek
  • söz götürmez
  • söz gümüşse sükût altındır
  • söz işitmek
  • söz kaldıramamak
  • söz kesmek
  • söz olmak
  • söz sözü açmak
  • söz taşımak
  • söz tutmak
  • sözü (veya sözünü) çevirmek
  • sözü açılmak
  • sözü ağzına tıkamak
  • sözü ağzında bırakmak
  • sözü ağzında gevelemek
  • sözü ağzında kalmak
  • sözü ağzından almak
  • sözü bağlamak
  • sözü dağıtmak
  • sözü dolandırmak
  • sözü döndürüp dolaştırmak
  • sözü edilmek
  • sözü geçmek
  • sözü kesmek
  • sözü kısa kesmek
  • sözüm meclisten dışarı
  • sözü mü olur?
  • sözüm yabana
  • sözün ardı boşa çıkmak
  • sözünde durmak
  • sözünden çıkmamak
  • sözünden dönmek
  • sözüne gelmek
  • sözüne sadık kalmak
  • sözünü (veya sözünüzü) balla kestim (veya kesiyorum)
  • sözünü bağlamak
  • sözünü bilmek
  • sözünü bilmemek
  • sözünü esirgememek (veya sakınmamak)
  • sözünü etmek
  • sözünü geri almak
  • sözünü kesmek
  • sözünün eri
  • sözünü tutmak
  • sözünü tutmak
  • sözünü yabana atmamak
  • sözünü yedirmek
  • sözünü yemek
  • sözü sohbeti yerinde
  • sözü tartmak
  • sözü uzatmak
  • söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir
  • söz vermek
  • söz yetiştirmek
  • söz yok!

Birleşik Kelimeler: söz başı, söz birliği, söz bölüğü, söz bölükleri, söz cambazı, söz dağarcığı, söz dalaşı, söz dizimi, söz düellosu, söz ebesi, söz ehli, söz gelimi, söz gelişi, söz gösterisi, sözgötürmez, söz hazinesi, söz karışıklığı, söz kesimi, söz konusu, söz meydanı, söz misali, söz rüşveti, söz sahibi, söz sırası, söz temsili, söz ustası, söz varlığı, söz yarışı, söz yazarı, söz yitimi, söz zinciri, sözüm ona, sözün kısası, sözüne sahip, acı söz, ağır söz, ara söz, beylik söz, eğri söz, iğneli söz, katı söz, kuru söz, lastikli söz, ön söz, pis söz, sav söz, son söz, tatlı söz, atasözü, namus sözü, şeref sözü

SÜRGÜ

[isim]

  • Kapının kapanması için arkasına yatay olarak yerleştirilen demir veya ağaç kol, tırkaz, sürme

    Ne var ki banyo kapısının sürgüsü tutuk, kilidi de kırık olduğundan, kolu indirerek dışarı çıkmayı başarmıştı her seferinde. - Elif Şafak

  • Sürülmüş tarlayı bastırmak ve düzeltmek için kullanılan, taştan veya ağaç kütüğünden tarım aracı, tapan
  • Sıvayı bastırıp düzeltmek için kullanılan büyük mala
  • Hastanın büyük ve küçük abdestini yapabilmesi için altına sürülen kap
  • Çoğu kez bölümlere ayrılmış bir çubuk üzerinde veya bir cetvelin, bir kumpasın ortasına açılmış bir oluk içinde kayabilen sivri uç veya küçük lama

Birleşik Kelimeler: sürgü kolu

ÖZÜR (Kelime Kökeni: Arapça ʿuẕr)

[isim]

  • Bir kusurun hoş görülmesini gerektiren sebep, mazeret

    Harp tarihi bu saldırı için hiçbir özür bulamayacaktır. - Falih Rıfkı Atay

  • Bir kusurun, bir suçun elde olmadan yapıldığını ileri sürme, mazeret
  • Sakatlık, bozukluk, eksiklik veya elverişsizlik

    Bu evin birtakım özürleri var. Özrüm var, uzun yol yürüyemem.

  • Kusur, defo

Ata Sözleri ve Deyimler

  • özrü kabahatinden büyük
  • özür dilemek

ÜZGÜ

[isim]

  • Yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı, eziyet, eza, cefa

GÖRÜ

[isim]

  • Görme yetisi
  • Bir yerin çevreyi görme özelliği, nezaret

    Buranın görüsü geniş.

[felsefe]

  • Dolaysız kavrama, birden kavrama

Birleşik Kelimeler: hoşgörü, içgörü, öngörü, sağgörü

ÖRGÜ

[isim]

  • Örme işi veya biçimi
  • Tığ, şiş veya özel makineyle ilmiklerin yan yana getirilmesiyle örülerek yapılmış şey
  • Dokumacılıkta atkı ve çözgü ipliklerinin, dokumayı oluşturacak biçimde belli bir desene göre kesişmesi
  • Örülmüş saç bölüğü, belik

    Kadının başına doladığı örgülerden biri, firketelerden kurtulup omzuna düşüyor eğilince. - Nezihe Meriç

  • Dramatik metinlerde konunun ana çizgisi , olayın işlenişi veya çatısı
  • Yapı

    Batı Avrupa medeniyeti bütün dış ve iç örgüleriyle bana ilk defa orada ayan olmuştu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Her türlü eylem ve olaydan oluşan akış

    Yaşamın örgüsü içinde gereğinden bile çok çalışkanım. - Nezihe Meriç

[sıfat]

  • Örülerek yapılan, örme

    Örgü bir giysi.

[anatomi]

  • Bazı sinir veya damarların birbirine geçip dolaşmasından ortaya çıkan oluşum

[tiyatro]

  • Duvar veya ayak örme işi, tarzı

Birleşik Kelimeler: hezaren örgü, pirinç örgü, tel örgü, saç örgüsü