ÖLÇÜSÜZ ile Oluşan Kelimeler (ÖLÇÜSÜZ Kelime Türetme)
ÖLÇÜSÜZ harflerinden oluşan 17 kelime bulunuyor. ÖLÇÜSÜZ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Ölçüsüz kelimesinin anlamı nedir? Ölçüsüz ile başlayan kelimeler. İçinde ölçüsüz olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
7 Harfli Kelimeler
ÖLÇÜSÜZ24
5 Harfli Kelimeler
SÖZLÜ17
4 Harfli Kelimeler
ÖZLÜ15, ÖÇLÜ15, ÖLÇÜ15, ÜÇÜZ14, ÜÇLÜ11
3 Harfli Kelimeler
ÇÖZ15, SÖZ13, ÇÖL12, ÖLÜ11, LÖS10, ZÜL8
2 Harfli Kelimeler
ÖÇ11, ÖZ11, ÜÇ7, ÜS5
ÜS (Kelime Kökeni: Arapça uss)
- Bir kuvvete yükseltilmiş bir sayının üzerine yazılan ve kaçıncı kuvvete yükseltildiğini gösteren sayı: 53 anlatımında 3 rakamı üstür, 5 ise tabandır
- Kök, asıl, temel, esas
-
Bazı görevleri yürütebilmek amacıyla kurulan, özel yapıları, donatımları, atölyeleri, onarım yerleri, servis alanları olan, sürekli veya geçici olarak konaklanılan yer
Memleket sağlam bir hareket üssü hâlinde kalmalıdır. - Falih Rıfkı Atay
-
Bir askerî harekâtta birliklerin gereksinim duyduğu her türlü gerecin toplandığı, dağıtıldığı bölge
Mühimmat depolarının ve üslerin arasında, herkesin istifadesine ve zevkine açıktır. - Falih Rıfkı Atay
Birleşik Kelimeler: merkez üs, deniz üssü, hava üssü, uzay üssü
ÜÇ
- İkiden sonra gelen sayının adı
- Bu sayıyı gösteren 3 ve III rakamlarının adı
- İkiden bir artık
Ata Sözleri ve Deyimler
- üç aşağı beş yukarı
- üç aşağı beş yukarı dolaşmak
- üç günlük ömür
- üç maymunu oynamak
- üç nalla bir ata kaldı
Birleşik Kelimeler: üç adım, üçayak, üç aylar, üç aylık, üç başlı, üç beş, üç beyaz, üç bir, üç birlik kuralı, üç boyutlu, üç buçuk, üçbudak, üç buutlu, üççatal, üççeyrek, üç durum yasası, üç düzlemli, üç etek, üçgen, üçgül, üç hâl kanunu, üç iki, üçkâğıt, üçkat, üç nokta, üç otuzunda, üç parmaklı, üçtaş, üçteker, üçtelli, üçten dokuza, beş üç
ZÜL (Kelime Kökeni: Arapça ẕull)
- Alçalma, düşkünlük
-
Ayıplanacak şey
Böyle bir kitaptan bahsetmek benim için zül, muharriri için de bir şereftir. - Asaf Halet Çelebi
Ata Sözleri ve Deyimler
- zül saymak (veya addetmek)
LÖS (Kelime Kökeni: Almanca Löss)
- En çok vadilerde, yamaçlarda bulunan, kil ve kum karışımı, sarı renkli verimli balçık
ÜÇLÜ
-
Üç parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden üç tane bulunan, müselles, troyka
Bu üçlü grup merdivenin en üst basamağında öylece duruyor. - Tarık Buğra
- Üç kişiden oluşmuş
- İskambil, domino vb. oyunlarda üzerinde üç işareti veya noktası bulunan kâğıt veya pul
- Üç ses veya çalgı için düzenlenmiş müzik parçası, trio
- Bu parçayı çalan üç kişilik müzik topluluğu, trio
Birleşik Kelimeler: üçlü bahis, üçlü ganyan
ÖLÜ
- Hayatı sona ermiş, artık yaşamıyor olan, meyyit, morto, diri karşıtı
-
Ölmüş insan, mevta, meyyit, müteveffa
Onu denizden çıkarmak istediler ama biri, müstantik ve doktor gelmeyince ölülere dokunulmaz, diyince bu işten vazgeçtiler. - Halikarnas Balıkçısı
-
Hayvan leşi
Tavuk ölüsü.
-
Gücü az, zayıf
Ölü kandil.
-
Çok durgun, hareketsiz
Ölü kentler, boş kaleler, eski saraylar. - Necati Cumalı
-
Etkileme gücü olmayan, canlılığı olmayan
Ölü bir konuşması var.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ölü gibi
- ölü gözü gibi
- ölü gözü kadar
- ölü gözünden yaş ummak
- ölümü gör (veya öp)
- ölüsü bile yetmek
- ölüsü ortada kalmak
- ölüyü güldürmek
Birleşik Kelimeler: ölü açı, ölü açımı, ölü dalga, ölü deniz, ölü dil, ölüdoğa, ölü doğum, ölü doku, ölüevi, ölü fiyatına, ölü helvası, ölü mevsim, ölü nokta, ölü örtü, ölü renk, ölü saat, ölü salı, ölü sessizliği, ölü sevici, ölü sezon, ölü soyucu, ölü top, ölü yatırım, ölü yemeği, ölü yıkama, ölü zaman, ölüsü kandilli, ölüsü kınalı
ÖÇ
-
Kötü bir davranış veya sözü cezalandırmak için kötülükle karşılık verme isteği ve işi, intikam
Bunda da biraz öç, biraz nispet, biraz kurum arzusu vardır. - Aka Gündüz
Ata Sözleri ve Deyimler
- öç (veya öcünü) almak (veya çıkarmak)
ÖZ
-
Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı
Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti. - Haldun Taner
-
`Kendine, kendi kendini` anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz
Öz eleştiri, öz yönetim.
-
Bir şeyin en kuvvetli veya kıvamlı bölümü, hülasa, zübde, ekstre
Karaciğer özü. Meyve özü. Mısır özü.
- Çıbanların içinde ölmüş dokudan oluşan irinle birlikte çıkan parça
-
Kendi, zat
Bir od düştü yanar tatlı özüme / Dünya zindan görünüyor gözüme - Karacaoğlan
-
Bir şeyin temel ögesi, künh, zübde
Ortalıktaki krizi sebep gösteriyorlar ama asıl kriz şirketin kendi özünde. - Aka Gündüz
-
Bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm
Ağacın çürüğü özünden olur / Yiğidin iyisi sözünden olur - Halk türküsü
Ata Sözleri ve Deyimler
- özü sözü bir (olmak)
Birleşik Kelimeler: öz bağışıklık, öz belirtim, özbeöz, öz beslenme, öz denetim, öz devim, öz devinim, özdeyiş, öz dışı, öz dikeni, öz direnç, öz eleştiri, özezer, öz geçmiş, öz güven, öz ısı, öz ışın, öz indükleme, özişler, öz itme, öz kaynak, öz kedi balığıgiller, öz kesit, öz odun, öz öğrenim, öz saygı, özsever, öz su, öz tahta, özveren, özveri, öz yapı, öz yaşam, öz yönetim, kaçık öz, bal özü, budak özü, diş özü, mantar özü, mısır özü, odun özü
-
Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan
Size öz evladım gibi davranacağım. - Ayşe Kulin
- İçine, arılığını, saflığını bozacak hiçbir şey karışmamış olan, saf, arı(I)
Birleşik Kelimeler: öz kardeş
- Dere, çay
- Sulak, verimli yer
ÇÖL
-
Kumluk, susuz ve ıssız geniş arazi, sahra, badiye
Koskoca çölü, yapı ve bahçelerle donattık. - Falih Rıfkı Atay
- Hiçbir şey yetişmeyen, olmayan yer
Ata Sözleri ve Deyimler
- çöle dönmek
Birleşik Kelimeler: çöl iklimi, çöl tavuğu, kum çölü
SÖZ
- Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil
- Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük
-
Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi
Yer yer birçok türküde rastladığımız beylik sözler de vardı içinde. - Bedri Rahmi Eyuboğlu
-
Kesinlik kazanmayan haber, söylenti
Ortalıkta bir söz dolaşıyor.
-
Bir işi yapacağını kesin olarak vadetme
O, sözünde duran bir adamdır.
-
Müzik parçalarının yazılı metni, güfte
Şarkının sözleri çok anlamlı.
Ata Sözleri ve Deyimler
- söz açmak
- söz almak
- söz altında kalmamak
- söz anlamaz
- söz anlatmak
- söz anlayan beri gelsin
- söz aramızda
- söz atmak
- söz ayağa düşmek
- söz bir, Allah bir
- söz çakmak
- söz çıkarmak
- söz çıkmak
- sözde kalmak
- sözden anlamak
- söz dinlemek (veya tutmak)
- söz düşmemek
- söz düşürmek
- söze atılmak
- söze başlamak
- söze boğmak
- söze dalmak
- söze karışmak
- söze son vermek
- söz etmek
- söze yatmak
- söz geçirmek
- söz gelmek
- söz getirmek
- söz götürmek
- söz götürmez
- söz gümüşse sükût altındır
- söz işitmek
- söz kaldıramamak
- söz kesmek
- söz olmak
- söz sözü açmak
- söz taşımak
- söz tutmak
- sözü (veya sözünü) çevirmek
- sözü açılmak
- sözü ağzına tıkamak
- sözü ağzında bırakmak
- sözü ağzında gevelemek
- sözü ağzında kalmak
- sözü ağzından almak
- sözü bağlamak
- sözü dağıtmak
- sözü dolandırmak
- sözü döndürüp dolaştırmak
- sözü edilmek
- sözü geçmek
- sözü kesmek
- sözü kısa kesmek
- sözüm meclisten dışarı
- sözü mü olur?
- sözüm yabana
- sözün ardı boşa çıkmak
- sözünde durmak
- sözünden çıkmamak
- sözünden dönmek
- sözüne gelmek
- sözüne sadık kalmak
- sözünü (veya sözünüzü) balla kestim (veya kesiyorum)
- sözünü bağlamak
- sözünü bilmek
- sözünü bilmemek
- sözünü esirgememek (veya sakınmamak)
- sözünü etmek
- sözünü geri almak
- sözünü kesmek
- sözünün eri
- sözünü tutmak
- sözünü tutmak
- sözünü yabana atmamak
- sözünü yedirmek
- sözünü yemek
- sözü sohbeti yerinde
- sözü tartmak
- sözü uzatmak
- söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir
- söz vermek
- söz yetiştirmek
- söz yok!
Birleşik Kelimeler: söz başı, söz birliği, söz bölüğü, söz bölükleri, söz cambazı, söz dağarcığı, söz dalaşı, söz dizimi, söz düellosu, söz ebesi, söz ehli, söz gelimi, söz gelişi, söz gösterisi, sözgötürmez, söz hazinesi, söz karışıklığı, söz kesimi, söz konusu, söz meydanı, söz misali, söz rüşveti, söz sahibi, söz sırası, söz temsili, söz ustası, söz varlığı, söz yarışı, söz yazarı, söz yitimi, söz zinciri, sözüm ona, sözün kısası, sözüne sahip, acı söz, ağır söz, ara söz, beylik söz, eğri söz, iğneli söz, katı söz, kuru söz, lastikli söz, ön söz, pis söz, sav söz, son söz, tatlı söz, atasözü, namus sözü, şeref sözü
ÜÇÜZ
- Üçü bir arada doğan (çocuk)
- Üçlü, üç yanlı, üç kollu, üç parçalı
Birleşik Kelimeler: üçüz ünlü
ÖZLÜ
-
Özü olan, öz bölümü çokça olan
Gönlüm dolu İstanbul'un en özlü sesiyle. - Yahya Kemal Beyatlı
-
Düşünceyi gereksiz söz kullanmadan bildiren
Özlü anlatım.
- Kıvamlı
-
Benliğinde, varlığında, yapısında herhangi bir nitelik bulunan
Ben o kadar bedbaht, doğru özlü bir kadınım ki beni sonra anlayacaksınız. - Aka Gündüz
- Yapışkan, verimli (toprak)
-
Kısa ve anlamlı bir biçimde
Köprüye kadar kendi dünyaları içinde ne tatlı, ne özlü konuşurlardı. - Yusuf Ziya Ortaç
Birleşik Kelimeler: özlü çamur, özlü un, bal özlü
ÖÇLÜ
-
Kin ve intikam dolu, öç alma isteğinde olan
Fransız general beyaz at üstünde Galata'dan geçtiği gün, tıpkı 1908 Meşrutiyeti'nin ilk günlerindeki gazete başyazıları gibi hınçlı ve öçlü idi. - Falih Rıfkı Atay
ÖLÇÜ
- Bir niceliği, o nicelik için kabul edilmiş birimlerden birine göre oranlayarak değerlendirme, mizan
-
Bu değerlendirmede kullanılan birim, ölçme birimi
Ziyanımız, ölçülere sığmayacak kadar büyüktür. - Ruşen Eşref Ünaydın
-
Ölçme sonucu bulunan rakam
Odanın ölçüsü.
-
Belirlenmiş boyut
Elbise ölçüsü. Bel ölçüsü.
- Ölçüt
-
Değer, itibar
Şimdiki ölçülere uymaz bir biçimi vardı. - Yusuf Ziya Ortaç
-
Aşırı olmama, ılımlı, uygun olma durumu
Hiçbir şeyde ölçüyü aşmamalı.
- Bir şiirdeki dizelerin hece ve durak bakımından denk oluşu, vezin
- Bir ezginin eşit bölümlere ayrılışı
Ata Sözleri ve Deyimler
- ölçü almak
- ölçüyü kaçırmak
Birleşik Kelimeler: ölçü bilimi, bir ölçüde, aruz ölçüsü, hece ölçüsü, uzunluk ölçüsü
ÇÖZ
- Bumbar, bağırsak
- Bumbarın yağı
Birleşik Kelimeler: çöz yağı