ÖLGÜN ile Oluşan Kelimeler (ÖLGÜN Kelime Türetme)
ÖLGÜN harflerinden oluşan 10 kelime bulunuyor. ÖLGÜN kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Ölgün kelimesinin anlamı nedir? Ölgün ile başlayan kelimeler. İçinde ölgün olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
5 Harfli Kelimeler
GÖNÜL17,
3 Harfli Kelimeler
GÖN13, GÖL13, ÖLÜ11, GÜN9, GÜL9
2 Harfli Kelimeler
ÖN8, NÜ4, ÜN4
NÜ (Kelime Kökeni: Fransızca nu)
- Çıplak
- Çıplak resim
ÜN
- Ses
-
Herkesçe bilinme, tanınma durumu, san, şöhret, şan
O kadar ünü ve başarıyı yakıştıramamıştı bu yüze. - Tarık Buğra
Ata Sözleri ve Deyimler
- ün almak (veya kazanmak veya salmak veya yapmak)
- üne kavuşmak
ÖN
-
Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı
Arabam bir gece kulübünün önünde duruyor. - Ahmet Ümit
-
Bir şeyin esas tutulan yüzünün baktığı yer, karşı
Altmış yaşında anamın önünde sigara içmek istemezdim. - Burhan Felek
-
Bir kimsenin ilerisi
Bir aralık önümüzden şarkı sesleri geldi. - Sait Faik Abasıyanık
-
Yakın gelecek zaman
Önümüz kış.
-
Giyeceklerin genellikle göğsü örten bölümü
Uçuk siyah renkli çarşaf pelerinin önü açık. - Peyami Safa
-
Önce olan, ilk
Ön söz. Ön görüşme.
-
Civar, yöre
Kanlıca önlerine geldiler.
-
Benzerler arasında bakılan veya gidilen yönde olan
Ben, Anafartalar'da Mustafa Kemal'in bulunduğu en ön siperlerde de kurşun attım. - Aka Gündüz
Ata Sözleri ve Deyimler
- önde gelmek
- öne almak
- öne çıkmak
- öne düşmek
- öne sermek
- öne sürmek
- önü alınmak
- önünde ardında gidilmez
- önüne arkasına bakmadan
- önüne bakmak
- önüne bir kemik atmak
- önüne çıkmak
- önüne dikilmek
- önüne düşmek
- önüne geçmek
- önüne gelen
- önüne geleni kapar, ardına geleni teper
- önüne katmak
- önünü almak
- önünü ardını düşünmemek
- önünü kesmek
Birleşik Kelimeler: ön ad, ön buharlaşma, ön büro, ön alım, ön avurt, önayak, ön ayak, ön belirti, ön bilgi, ön çalışma, ön damak, ön denetim, ön deyi, ön deyiş, ön doğru, ön ek, ön eleme, ön göğüs, öngörmek, öngörü, öngörülmek, ön gösterim, ön gün, ön hekim, ön içki, ön izleme, ön kabul, ön kayıt, ön kesinti, ön kol, ön koşul, ön lisans, ön oda, ön oluş, ön ödeme, ön proje, ön rapor, ön seçici, ön seçim, ön ses, ön sevişme, önsezi, ön soruşturma, ön söz, ön sözleşme, ön şart, ön tasar, ön tasım, ön teker, ön uyum, ön vurgu, ön yargı, ön yaylak, ön yüzbaşı, önden çekişli, önü sıra, önünde sonunda, göz önü, başı önünde, göz önünde
GÜN
- Güneş
- Güneş ışığı
-
Gündüz
Bütün gün yanında kalırdım. - Adalet Ağaoğlu
-
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da. - Necati Cumalı
-
İçinde bulunulan zaman
Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu. - Reşat Nuri Güntekin
-
Zaman, sıra
Ama şu son günlerde büyük bir ilerleme olmuştu kadında. - Ayşe Kulin
- Çağ, devir
-
İyi yaşanmış zaman
Zavallı, gün görmedi.
-
Bayram niteliğinde özel gün
Bugün Fransızların günü imiş.
-
Belirli günlerde ev hanımlarının konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
Yarın Ayşe Hanım'ın günü.
- Tarih
Ata Sözleri ve Deyimler
- gün ağarmak
- gün almak
- gün atmak
- gün batmak
- gün bugün
- gün doğmadan kimliği söylenmez
- gün doğmadan neler doğar
- gün doğmak
- gün doğmak
- güne göre kürk giyinmek gerek
- gün eylemek
- gün geçer, kin geçmez
- gün geçirmek (veya öldürmek)
- gün geçmek
- gün gibi açık
- gün görmemek
- gün güne uymaz
- gün kavuşmak
- gün koymak
- günlerden bir gün
- günleri gece olmak
- günleri sayılı olmak
- gün meselesi
- gün ola harman ola
- gün olur yılı besler, yıl olur günü beslemez
- gün saymak
- günü (veya gününü) kurtarmak
- günü dolmak
- günü gününe uymaz
- gününü (veya günlerini) saymak (veya beklemek)
- gününü doldurmak
- gününü görmek
- gününü göstermek
- gününü gün etmek
- günü yetmek
- gün varken davarını eve götür
- gün yemek
- gün yüzü görmemek
- gün yüzü görmemiş (söz veya küfür)
Birleşik Kelimeler: günâşık, günaşırı, günaydın, gün balı, gün balığı, gün batımı, gün batısı, günbegün, günberi, gün boyu, günçiçeği, gün dikilmesi, gün doğusu, gündöndü, gün dönümü, gün durumu, güngörmez, güngörmüş, gün gülü, gün günden, günısı, gün ışığı, günindi, gün merkezli, gün ortası, günöte, Gün tutulması, gün tün eşitliği, gün yağmuru, gün yayı, gün yeli, günden güne, günebakan, günler günü, günübirlik, günü geçmiş, günü gününe, günün adamı, günün birinde, ala gün, artık gün, ay gün takvimi, ay gün yılı, ek gün, ertesi gün hapı, her gün, iyi gün, iyi gün dostu, kara gün, kara gün dostu, mübarek gün, öbür gün, ön gün, öte gün, tam gün, ana baba günü, arife günü, aşure günü, bayram günü, çalışma günü, doğum günü, güneş günü, halk günü, hesap günü, imza günü, iş günü, kabul günü, kandil günü, kış günü, kıyamet günü, mahşer günü, okuma günü, paça günü, yaş günü, yıldız günü
GÜL (Kelime Kökeni: Farsça gul)
- Gülgillerin örnek bitkisi (Rosa)
- Bu bitkinin katmerli, genellikle kokulu olan çiçeği
Ata Sözleri ve Deyimler
- gül gibi
- gül gibi bakmak
- gül gibi geçinmek (veya yaşamak)
- gülleri yarılmak
- gülü seven dikenine katlanır
- gül üstüne gül koklamamak
- gülü tarife ne hacet, ne çiçektir biliriz
Birleşik Kelimeler: gülabdan, gülbahar, gülbank, gülbeşeker, gül böceği, gül böreği, güldeste, gülhatmi, gülibrişim, gülistan, gülkurusu, gül kurusu, gül rengi, gül suyu, gülşen, gül yağı, karagül, yabani gül, ayı gülü, Çin gülü, denizgülü, gün gülü, Isparta gülü, ipek gülü, Japon gülü, kır gülü, menekşe gülü, orman gülü, rüzgârgülü, yaban gülü, yayla gülü
ÖLÜ
- Hayatı sona ermiş, artık yaşamıyor olan, meyyit, morto, diri karşıtı
-
Ölmüş insan, mevta, meyyit, müteveffa
Onu denizden çıkarmak istediler ama biri, müstantik ve doktor gelmeyince ölülere dokunulmaz, diyince bu işten vazgeçtiler. - Halikarnas Balıkçısı
-
Hayvan leşi
Tavuk ölüsü.
-
Gücü az, zayıf
Ölü kandil.
-
Çok durgun, hareketsiz
Ölü kentler, boş kaleler, eski saraylar. - Necati Cumalı
-
Etkileme gücü olmayan, canlılığı olmayan
Ölü bir konuşması var.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ölü gibi
- ölü gözü gibi
- ölü gözü kadar
- ölü gözünden yaş ummak
- ölümü gör (veya öp)
- ölüsü bile yetmek
- ölüsü ortada kalmak
- ölüyü güldürmek
Birleşik Kelimeler: ölü açı, ölü açımı, ölü dalga, ölü deniz, ölü dil, ölüdoğa, ölü doğum, ölü doku, ölüevi, ölü fiyatına, ölü helvası, ölü mevsim, ölü nokta, ölü örtü, ölü renk, ölü saat, ölü salı, ölü sessizliği, ölü sevici, ölü sezon, ölü soyucu, ölü top, ölü yatırım, ölü yemeği, ölü yıkama, ölü zaman, ölüsü kandilli, ölüsü kınalı
GÖN
- İşlenmiş deri
- Kösele
-
Hayvan derisi
Boya değil altın yaldız vursan manda gönü gibi donuk duruyor. - Burhan Felek
Ata Sözleri ve Deyimler
- gön yufka yerinden delinir
GÖL
-
Oluşması genellikle tektonik, volkanik vb. olaylara bağlı olan, toprakla çevrili, derin ve geniş, tuzlu veya tuzsuz durgun su örtüsü
Gölün üstünde güneşin doğuşuna batışına, aylı gecelere doyum olmuyordu. - Necati Cumalı
- Yapay su birikintisi
Ata Sözleri ve Deyimler
- göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlar
- göl olmak
Birleşik Kelimeler: göl alası, göl ayağı, göl bilimi, göl kestanesi, artık göl, çöküntü gölü, dağ gölü, krater gölü
GÖNÜL
-
Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı
Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi. - Orhan Seyfi Orhon
-
İstek, arzu
Okumaya gönlün var mı?
Ata Sözleri ve Deyimler
- gönlü akmak
- gönlü bulanmak
- gönlü çekmek
- gönlü çelinmek
- gönlü çökmek
- gönlü düşmek
- gönlü ile oynamak
- gönlü istemek
- gönlü kalmak
- gönlü kanmak
- gönlü kaymak
- gönlü kırılmak
- gönlünde (veya gönüllerde) taht kurmak
- gönlünde kalmak
- gönlünden geçirmek (veya geçmek)
- gönlünden kopmak
- gönlüne doğmak
- gönlüne dokunmak
- gönlüne girmek
- gönlüne göre
- gönlünü çalmak
- gönlünü çelmek
- gönlünü düşürmek
- gönlünü eğlemek
- gönlünü etmek (veya yapmak)
- gönlünü hoş etmek
- gönlünü kaptırmak
- gönlünü karartmak
- gönlünün dümeni bozuk
- gönlünü pazara çıkarmak
- gönlünü serin tutmak
- gönlünü söndürmek
- gönlünü yaralamak
- gönlün yazı var, kışı var
- gönlü olmak
- gönlü olmak
- gönlü razı olmamak
- gönlü takılmak
- gönlü varmamak
- gönül (veya gönlünü) almak
- gönül (veya gönlünü) avutmak
- gönül (veya gönlünü) eğlendirmek
- gönül (veya gönlünü) yakmak
- gönül açmak
- gönül akıtmak
- gönül avlamak
- gönül bağlamak
- gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz
- gönül bulandırmak
- gönül çekmek
- gönülden çıkarmamak
- gönülden gönüle yol vardır
- gönülden ırak olmak
- gönül ferman dinlemez
- gönül gezdirmek
- gönül indirmek
- gönül kırmak (veya yıkmak)
- gönül kimi severse güzel odur
- gönül kocamaz
- gönül koymak
- gönüller bir olunca samanlık seyran olur
- gönül okşamak
- gönül var otluğa, gönül var bokluğa (konar)
- gönül verme evliye, eve gider unutur
- gönül vermek
- gönül yıkmak
Birleşik Kelimeler: gönül avcısı, gönül bağı, gönül belası, gönül birliği, gönül borcu, gönül borçlusu, gönül bulantısı, gönül çöküşü, gönül darlığı, gönül dilencisi, gönül eğlencesi, gönül eri, gönül ferahlığı, gönül hoşluğu, gönül maskarası, gönül meselesi, gönül okşayıcı, gönül rahatlığı, gönül rızası, gönül tokluğu, gönül uğrusu, gönül yarası, gönlü bol, gönlü dar, gönlü gani, gönlü kara, gönlü tok, gönlü zengin, gönlü yaralı, canıgönülden
ÖLGÜN
-
Diriliği, canlılığı, tazeliği kalmamış
Ölgün sesi pürtüklü bir duvar, tırtıklı bir kâğıt gibi belli belirsiz yükselip alçaldı. - Elif Şafak
- Pörsümüş, solmuş (bitki)
-
Cansız, renksiz, dikkat çekmeyen
Ölgün lambaların yarı aydınlattığı bir salonda onlarla karşı karşıya oturduk. - Hamdullah Suphi Tanrıöver
-
Gücü azalmış, zayıflamış
Canlı olmaya çalışan ölgün adımlarla kapağı odasına attı. - Haldun Taner