[isim]

[matematik]

• İçinde yer alan bazı niceliklere ancak uygun bir değer verildiği zaman sağlanabilen eşitlik, muadele

  Bir denklemde küçük bir eksi artı yanlışı altüst eder eşitliği. - Necati Cumalı

[kimya]

• Bir yanında olaya giren çeşitli maddelerin formülleri, öteki yanında da tepkime sonucu oluşan yeni maddelerin formülleri bulunan eşitlik

[-e]

• Yüksek sesle çağırmak

  Mustafa'ya ünle, görelim. - Nabizade Nâzım

[-i]

• Yüksek sesle bildirmek

  Bir ses, sırası gelenin adını ünlüyordu. - Attila İlhan

[nesnesiz]

• Kendinde bir gevşeklik duyarak bir işi yapmaya isteği olmamak, erinmek

  Üşenmiyor, her gün üç yüz metre yürüyüp çöpünü dökmeye buraya geliyor. - Elif Şafak

[-i]

• Üçe çıkarmak

• Ürünün üçte birine karşılık, toprağını kiraya vermek

• Tarlayı üç kez sürmek

[nesnesiz]

[-le]

• Bölüşmek, paylaşmak

[isim]

[tarih]

• Kölelerden kurulan bir asker sınıfı

• Birinin sahip olduğu köle veya karavaş

[-i]

• Bir şeyin olmasına veya yapılmasına engel olmak

  Bir yerden kokusu çıkarsa baban vasıtasıyla önlemek isteyecekler. - Sabahattin Ali

• Ortaya çıkan veya çıkacağı düşünülen bir tehlikeyi durdurmak, önüne geçmek

  Yakın felaketi önlemek için esaslı tedbir almak güçtür. - Falih Rıfkı Atay

[isim]

• Düşlemek işi

  Bir düşleme içinde olduğu her hâlinden belliydi, dalmış gitmişti. - Yaşar Kemal

[isim]

• Dönelmek işi

[nesnesiz]

• Ödeme işine konu olmak

  Buğday, ot, deve ve tekmil hizmetler Suriye'de bütün harp müddeti altınla ödenmiştir. - Falih Rıfkı Atay

[nesnesiz]

• Kendini feda etmek

[isim]

• Üçleşmek işi

[isim]

[kimya]

• Çökelmek işi, teressüp

[isim]

• Öçlenmek durumu

  Dayanışma evet ama öçlenmeyi sürdürmek hayır demişti, içinden. - Haldun Taner

[isim]

• Dönülmek işi