[zamir]

• Ötede bulunanlar, diğerleri, başkaları

[-i]

• Öteleme işini yaptırmak

[nesnesiz]

• Öteleme işi yapılmak

[isim]

• Örneklemek işi

[nesnesiz]

• Önerme işine konu olmak

[isim]

• Örselenmek işi

[tıp]

• Travma

[-i]

• Yıpratmak, eskitmek, hırpalamak, zedelemek

  Geçen zaman beni örseledi. - Reha Mağden

[mecaz]

• Gücünü azaltmak, canlılığını gidermek, sarsmak

  Naciye Hanım, kalkık kaşlarıyla başını sallayarak meclisin sükûtunu örseledi. - Peyami Safa

[isim]

• Örneksemek işi

[dil bilgisi]

• Bir kelime veya ek örnek tutularak başka kelime ve eklerin yaratılması, kıyas, analoji

  `Örnekseme` sözü `mühimseme`, `önemseme` sözleri örnek tutularak yapılmıştı.

[zarf]

• Bu biçimde, en sonunda

  Öylelikle güçlükler ortadan kalkar.

[-i]

• Ökse ile yakalamak

[isim]

• Öbeklenmek durumu veya biçimi

[-e]

[-i]

• Örtme işini yaptırmak

[sıfat]

• Özlem taşıyan, özlem dolu

  Özlentili kalbinde bütün çizgileriyle... - Yahya Kemal Beyatlı

[zarf]

• Özel olarak, her şeyden önce, başta, hele, bilhassa, hassaten, hususuyla, bahusus, mahsus(I), mahsusen, mahsustan

  Evde, özellikle yaz ve güz aylarında çeşit çeşit kadınlar çalışırdı. - Adalet Ağaoğlu

[isim]

• Önemsetmek işi