ÇIRPINMAK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

ÇIRPINMAK harflerini içeren 5 harfli 27 kelime bulunuyor. 5 harfli ÇIRPINMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ÇIPIR14, ÇIRPI14, ARPÇI13, ÇARPI13, KIPMA11, ÇIKIN10, ÇIKMA10, ÇAKIM10, IRKÇI10, KRAMP10, KAMÇI10, PINAR10, ÇIKAN9, ÇIKAR9, ÇIKRA9, ÇINAR9, ÇIRAK9, ÇARIK9, ÇAKIN9, ÇAKIR9, KIRAÇ9, KIRIM8, IRMAK7, KIRMA7, RAKIM7, KARIN6, KIRAN6

KARIN

[isim]

  • İnsan ve hayvanlarda gövdenin kaburga kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi

    Şuursuz bir acele ile mahmuzlarını atının karnına vurdu. - Ömer Seyfettin

  • Döl yatağı

    Fakat karnındaki çocuk da bu insanüstü erkeğin bir parçasıydı. - Halide Edip Adıvar

  • Bazı şeylerde şiş ve içi boş bölüm

    Geminin karnı. Şişenin karnı.

  • Mide

    Karnım aç, elim ayağım donmuş gibi. - Halide Edip Adıvar

[mecaz]

  • İç, gönül, akıl, kafa

    Ben senin karnındakini ne bileyim?

[mecaz]

  • Ahlaki açıdan kabul edilemeyen şeyleri kabullenme

[fizik]

  • Gelen ve yansımış dalgaların girişimiyle oluşan duraklı dalgalarda en büyük genlikte titreşen noktalar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • karın doyurmak
  • karnı büyümek
  • karnından konuşmak (veya söylemek)
  • karnını doldurmak
  • karnı tok it gölgede yatar
  • karnı tok, sırtı pek
  • karnı zil çalmak

Birleşik Kelimeler: karın ağrısı, karın boşluğu, karıntası, karın tokluğuna, karın zarı, karından ayaklılar, karından bacaklılar, karnı aç, karnı burnunda, karnı geniş, karnıkara, karnı kara, karnı tok, karnıyarık, karnından konuşan, orta karın, yumuşak karın, aç karnına, tok karnına

KIRAN

[sıfat]

  • Kırma işini yapan (kimse)

    Taş kıran işçiler.

[isim]

  • Bir topluluğun ve özellikle hayvanların büyük bir bölümünü yok eden hastalık veya başka neden, ölet, afet

    Kıranları ve zelzeleleri, feyezanları ve harpleri görmüşlerdir. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kıran girmek

Birleşik Kelimeler: kıran kırana, bacakkıran, buzkıran, dalgakıran, dalkıran, danakıran otu, evcikkıran, fındıkkıran, filizkıran, kayışkıran, Kervankıran, kılkıran, malkıran, pirekıran, sabankıran, saçkıran, taşkıran, yelkıran, yıldırımkıran

[isim]

[halk ağzında]

  • Kıyı, kenar, çevre, uç
  • Dağ sırtı, tepe, bayır
  • Kıraç toprak

[coğrafya]

  • Birbirine paralel olarak uzanan iki akarsu arasında kalmış dağ sırtı

IRMAK

[isim]

  • Çoğunlukla denize dökülen, özellikle genişliği ve taşıdığı su niceliği bakımından en büyük akarsu, nehir

    Sakarya sanki adı duyulmadık hatta adı konmadık bir ırmaktı. - Tarık Buğra

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ırmağı geçerken at değiştirilmez
  • ırmak kenarına çeşme yapılmaz

Birleşik Kelimeler: ırmak roman, deli ırmak

KIRMA

[isim]

  • Kırmak işi
  • Pili
  • Kırılmış veya dövülmüş tahıl

    Buğday kırması.

  • Basılı kâğıtları forma durumuna getirmek için belli yerlerinden bükme ve katlama işi
  • Ot bitmeyen bayır

    Yeşerir bayırlar, çöller, kırmalar / Nakışların bugün dört yanın dağlar. - Âşık Ali İzzet

[sıfat]

  • Ortasından kırılarak doldurulan (tüfek)

    Mustafa, kırma tüfeğe bir kurşun sürdü. - Yaşar Kemal

[sıfat]

[biyoloji]

  • Melez

    Arap kırması bir at.

[sıfat]

[mecaz]

  • Yabancı etkilerle özgün niteliğini yitirmiş olan

Birleşik Kelimeler: divani kırması, minare kırması

RAKIM (Kelime Kökeni: Arapça rāḳim)

[isim]

[coğrafya]

  • Yükselti

KIRIM

[isim]

[toplum bilimi]

  • Savunmasız insanların veya tutsakların toplu olarak öldürülmesi, katliam

    İçtenlik insanları kırımlara, cinayetlere, haksızlıklara sürüklemiş. - Salâh Birsel

  • Hayvanların hastalık, soğuk gibi sebeplerle ölmesi

Birleşik Kelimeler: et kırımı, soykırım

ÇIKAN

[isim]

[matematik]

  • Çıkarma işleminde bütünden alınan sayı

ÇIKAR

[isim]

  • Dolaylı bir biçimde elde edilen kazanç, menfaat, yarar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çıkar gözetmek
  • çıkarına bakmak
  • çıkarını tepmek

Birleşik Kelimeler: çıkar budak, çıkar yol

ÇIKRA

[isim]

[halk ağzında]

  • Sık çalı

ÇINAR (Kelime Kökeni: Farsça çenār)

[isim]

[bitki bilimi]

  • İki çeneklilerden, 30 metreye kadar uzayabilen, gövdesi kalın, uzun ömürlü, geniş yapraklı bir ağaç (Platanus)

[isim]

  • Diyarbakır iline bağlı ilçelerden biri

ÇIRAK (Kelime Kökeni: Farsça çerāġ)

[isim]

  • Zanaat öğrenmek için bir ustanın yanında çalışan kimse
  • Dükkânda ayak işlerine bakan kimse

    Ekseriya bahçıvan, uşak, bakkal çırağı ile karşılaşırdım. - Refik Halit Karay

[eskimiş]

  • Saray, daire vb. büyük yerlerde yıllarca hizmet ettikten sonra geçimi sağlanarak başka yerde yaşamasına izin verilen kimse

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çırak almak
  • çırak çıkarmak
  • çırak vermek

ÇARIK

[isim]

  • İşlenmemiş sığır derisinden yapılan ve deliklerine geçirilen şeritle sıkıca bağlanan ayakkabı

    Tozla örtülmüş çarıklarının eskiliği belli olmuyor. - Ömer Seyfettin

  • Araba yokuş aşağı giderken tekerleği frenlemek için altına sürülen demir levha

[denizcilik]

  • Çene

[argo]

  • Para cüzdanı

    Kızı bu çarık sözünün para cüzdanı manasına geldiğini bilmeden dinler. - Refik Halit Karay

Birleşik Kelimeler: çürük çarık, venüsçarığı

ÇAKIN

[isim]

  • Kıvılcım
  • Şimşek

ÇAKIR

[sıfat]

  • Açık mavi, hareli ela (göz)

    Soluk esmer renkli, çakır gözlü, ağır tavırlı, az konuşur bir delikanlıydı. - Memduh Şevket Esendal

[isim]

  • Çakırdoğan

Birleşik Kelimeler: çakır ayaz, çakır çukur, çakırdiken, çakırdoğan, çakırkanat, çakırkeyif, çakır pençe

[isim]

[eskimiş]

  • Şarap

KIRAÇ

[sıfat]

  • Verimsiz veya susuz, bitek olmayan (toprak)