[isim]

• Temizlik, saffet, sililik

• Günahsızlık

  Aynı anda, gözlerini ovuşturduğunu, sonra bir çocuk arılığıyla gülümsediğini gördü. - Tahsin Yücel

[isim]

• Kovanların konulduğu yer, kovanlık

[isim]

• İçine hatıraların yazıldığı defter, hatıra defteri

[sıfat]

• Anı özelliği taşıyan

[isim]

• Irak halkından veya bu halkın soyundan olan kimse

[sıfat]

• Herhangi bir nitelik veya nicelikte karısı olan

[sıfat]

• Kına ile boyanmış olan

• Kınanın renginde veya kızıl renkte olan

  Bıyıklarının ortası belli ki tütün zifirinden kınalı bir renk almıştı. - Refik Halit Karay

[isim]

• Yapıncak(II)

[sıfat]

• Çınlaması, yankısı çok olan (yer)

[sıfat]

• Çarkı olan

[isim]

• Her iki yanda birer çarkı bulunan vapur

[isim]

[tarih]

• Çar olma durumu

• Çarın yönetiminde bulunan devlet

  Rusya'da çarlık devrilmişti. - Tarık Buğra

[isim]

• Üstüne başka bir şey giyilmek için abadan veya meşinden yapılan çizme biçiminde ayak giysisi

[isim]

• Su yolu yapan kimse

  O günlerde on beş liraydı usta bir arıkçının gündeliği. - Necati Cumalı

[sıfat]

• Açkı yapılmış, perdahlanmış, perdahlı

[isim]

[denizcilik]

• Küçük boyda kayık

• Üç flok yelkeni bulunan, iki yüz tona kadar olabilen, tek ve yekpare direkli yelkenli

[sıfat]

• Çırası olan

  Çıralı tahta.

[sıfat]

• Çivi, kazık vb. bir şeyle tutturulmuş

  Duvara çakılı büyük rakkaslı saati tamire götüren hademe, Reşat'ın omzuna adamakıllı bindirmiş. - Yusuf Ziya Ortaç

• Çakılmış, bir şeye bağlı

  Genç kadın, forsaların çakılı bulunduğu oturak dairesini görmeyi merak ediyordu. - Feridun Fazıl Tülbentçi

• Yeri değişmez, sabit

  Gülnaz için için ağlıyor, gözleri hep öyle döşemeye çakılı. - Emine Işınsu

Ata Sözleri ve Deyimler

• çakılı kalmak

[sıfat]

• Biraz ılık, ılıcak