ÇILDIRMAK Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler
ÇILDIRMAK harflerini içeren 3 harfli 25 kelime bulunuyor. 3 harfli ÇILDIRMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
AÇI7,
ARK
-
İçinden su akıtmak için toprak kazılarak yapılan açık oluk, arık, dren, karık
Konduların ortasına ark yapıp göllenen suları dışarı akıttılar. - Lâtife Tekin
KAL
- Bir alaşımdaki madenlerin erime derecesi farkından yararlanarak bunları birbirinden ayırma işlemi
Birleşik Kelimeler: kalhane
- Söz, lakırtı, laf
Ata Sözleri ve Deyimler
- kale almamak
KAR
-
Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak düşen su buharı
Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu. - Tarık Buğra
Ata Sözleri ve Deyimler
- karda yürüyüp (veya gezip) izini belli etmemek
- kar gibi
- kar kuytuda, para pintide eğleşir
- kar ne kadar çok yağsa yaza kalmaz
- kar susuzluk kandırmaz
Birleşik Kelimeler: kar baykuşu, kar beyaz, kar çiçeği, kardelen, kar dikeni, kar fırtınası, kar helvası, kar ispinozu, kar kuşu, kar kuyusu, kar sapanı, kartopu, kar topu, karyağdı, kar yükü, kardan adam, buzul kar, kristal kar, sulu kar
- Alışveriş işlerinin sağladığı para kazancı
- İş
-
Yarar, fayda
Bundan benim hiçbir kârım yok.
- Üretim faktörlerinden biri olan girişimcinin üretimden aldığı pay
- Maliyet fiyatıyla satış fiyatı arasındaki fark
Ata Sözleri ve Deyimler
- kâr bırakmak
- kâr etmek
- kâr etmemek
- kâr getirmek
- kârını tamam etmek
- kârı olmamak
- kâr koymak
- kâr zararın kardeşidir (veya ortağıdır)
Birleşik Kelimeler: kâr haddi, kâr marjı, kâr merkezi, kâr payı, kâr paylaşımı, her hâlükârda, akıl kârı
LAK
- Uzak Doğu'da yetişen Amerikan elmasından çıkan zamk
- Boyacılıkta kullanılan, kırmız böceğinin üst deri bezlerinin salgıladığı madde
ARI
- Temiz
- Yabancı şeylerden arınmış, katışıksız, saf(II), halis, öz(II)
- Günahsız
Birleşik Kelimeler: arı duru, arı kil, arı sili, eteği arı
- Zar kanatlılardan, bal ve bal mumu yapan, iğnesiyle sokan böcek (Apis mellifica)
Ata Sözleri ve Deyimler
- arı bal alacak çiçeği bilir
- arı bey olan kovana üşer
- arı gibi
- arı gibi eri olanın dağ kadar yeri olur
- arı gibi sokmak
- arı kızdıranı sokar
- arının yuvasına kazık (veya çöp) dürtmek
- arı söğüdü, akıllı öğüdü sever
Birleşik Kelimeler: arı beyi, arı biti, arı dalağı, Arıkovanı, arı kovanı, arı kuşu, arı sütü, ana arı, ağaç arısı, bal arısı, eşek arısı, yaban arısı, yaprak arısı
AKI
- Herhangi bir kuvvet alanında, belli bir düzlemin belli bir bölümünden geçtiği varsayılan güç çizgileri, seyelan
Birleşik Kelimeler: ışık akısı, ışınım akısı
IRA
- Karakter
IRK (Kelime Kökeni: Arapça ʿirḳ)
-
Kalıtımsal olarak ortak fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğu
Türkler, insan olarak, ulus olarak doğunun en üstün ve şerefli ırkıdır. - Salâh Birsel
-
Soy
Esasta dağlı ırktan cahil bir kızcağızdı. - Refik Halit Karay
- Bir canlı türünde aynı karakteri taşıyan canlıların oluşturduğu alt bölüm
Birleşik Kelimeler: ırk ayrımı, ırk bilimi, ırk birliği, alt ırk, beyaz ırk, sarı ırk, siyah ırk
KAM
- Şaman
- Zevk, mutluluk, tat
Ata Sözleri ve Deyimler
- kâm almak
KIR
-
Beyazla az miktarda siyah karışmasından oluşan renk
Gözlerinden, kırları artan sakalına bir iki damla yaş düştü. - Falih Rıfkı Atay
-
Bu renkte olan
Kır sakal. Kır at.
Ata Sözleri ve Deyimler
- kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
Birleşik Kelimeler: gök kır, koyu kır, bakla kırı, demir kırı, sıçan kırı, süt kırı, turna kırı
-
Şehir ve kasabaların dışında kalan, çoğu boş ve geniş yer, dağ bayır
Araba tenha, düz yolda tıkır tıkır gidiyor, ara sıra kır kokuları getiren hafif bir rüzgâr esiyordu. - Ömer Seyfettin
Birleşik Kelimeler: kır bekçisi, kır çiçeği, kır eğlencesi, kır gerillası, kır gülü, kır kahvesi, kır serdarı
KIL
- Bazı hayvanların derisinde, insan vücudunun belli yerlerinde çıkan, üst deri ürünü olan ipliksi uzantı
- Keçi tüyü
-
Keçi tüyünden yapılmış veya dokunmuş olan
Sana kız mı verirler / Kıl şalvar giymeyincek - Halk türküsü
- Huysuz, geçimsiz (kimse)
- Bitkilerde görülen, genellikle silindirimsi, içi boş, çok ince uzantı
Ata Sözleri ve Deyimler
- kıl (kadar) kalmak
- kıl gibi
- kılı kıpırdamamak
- kılı kırk yarmak
- kılına dokunmamak
- kılına halel gelmemek
- kılını (bile) kıpırdatmamak (veya oynatmamak)
- kıl kapmak
- kıl olmak
Birleşik Kelimeler: kıl burun, kıl çadır, kıl dönmesi, kılkapan, kıl keçisi, kılkıran, kıl kurt, kılkuyruk, kıl kuyruk, kıl otu, kıl payı, kıl testere, kıl yumağı, kılı kılına, emici kıllar
LÂM (Kelime Kökeni: Arapça lām)
- Arap alfabesinin yirmi üçüncü harfinin adı
Ata Sözleri ve Deyimler
- lâm elif çevirmek (veya çizmek)
- lâmı cimi yok
- Mikroskopta incelenecek maddelerin üzerine konulduğu dar, uzun cam parçası
- Dar, çok ince metal parça
MAL (Kelime Kökeni: Arapça māl)
-
Bir kimsenin, bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü
Mal vardı, mülk vardı. At vardı, araba vardı. - Ömer Seyfettin
-
Büyükbaş hayvan
Boz atlar yağız değildi artık; mallar erimiş, zayıflamıştı. - Nezihe Araz
- Alınıp satılabilen her türlü ticaret eşyası, emtia
-
Bayağı, aşağılık, kötü kimse
Onun ne mal olduğunu bilirim.
- Esrar
- Orospu
Ata Sözleri ve Deyimler
- mal adama hem dost hem düşmandır
- mal bulmuş Mağribî gibi
- mal canı kazanmaz, can malı kazanır
- mal canın yongasıdır
- mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan
- mal edinmek
- mal etmek
- malı götürmek
- malını yemesini bilmeyen zengin her gün züğürttür
- malın iyisi boğazdan geçer
- malı ongun olanın adı angın olur
- mal kaldırmak
- mal kapatmak
- mal meydanda
- mal olmak
- mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi
- mal yapmak
Birleşik Kelimeler: mal beyanı, mal bildirimi, mal birliği, mal canlısı, mal mülk, mal sahibi, mal sandığı, mal varlığı, malın gözü, anamal, ara mal, başmal, beytülmal, fason mal, kabzımal, mirî mal, resülmal, sermaye mal, tapon mal, dünya malı, hırsız malı, işporta malı, ithal malı, mezat malı, orta malı, sıra malı, vakıf malı, yerli malı, ikame mal
RAM (Kelime Kökeni: Farsça rām)
- Boyun eğen, kendini başkasının buyruğuna bırakan
Ata Sözleri ve Deyimler
- ram etmek
- ram olmak
DAL
-
Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri
Cılız dallar, yeşili fersiz, tırnak kadar yapraklar! - Tarık Buğra
- Branş
- Bir bilim alanının içinde yer alan ana bilim dalında alt alanı
- Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların bir araya gelmesiyle oluşan birlik, şube
Ata Sözleri ve Deyimler
- dal budak salmak
- dal gibi
- dal gibi kalmak
- dalları basmak
- dal sürmek
Birleşik Kelimeler: dalkıran, dalkurutan, ana dal, yan dal, ana bilim dalı, harmandalı, zeytin dalı
- Arka, sırt
- Kol
-
Omuz
Belikler dalına dökülür gelir / İnce bel üstüne sal ala gözlüm - Halk türküsü
- Boyun, ense
Ata Sözleri ve Deyimler
- dalına basmak
- dalına binmek
- dal vermek
Birleşik Kelimeler: ana dal, doruk dal
-
Çıplak, yalın
Dalkılıç. Daltaban.
Birleşik Kelimeler: dalfes, dalfidan, dalgündüz, dalkılıç, dalöğle, daltaban, daluyku, dalyarak