[-i]

• Bir şeye kın yapmak

• Bir şeyi kınına geçirmek

[isim]

• Kanaatkârlık

[-e]

[halk ağzında]

• Kanmak, gönlü kanmak

[-e]

• Kakma işi yapılmak

  O kadar çok, o kadar bol inci kakılmıştı ki tahtın üstüne, bunları insan birer sedef düğme sanıyordu. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

• kakılıp kalmak

[isim]

• Kalkınmak işi

  Bu yazılarda Türkiye'nin kalkınması için ilim ve tekniğin lüzumuna sık sık işaret edilmiştir. - Mehmet Kaplan

• İyileşme, şifa bulma

  Görünen, bir daha kalkınması artık pek zor. - Mehmet Akif Ersoy

[nesnesiz]

• Kalma işi yapılmak

  Akşama kadar orada kalınır mı?

[nesnesiz]

• Kılma işi yapılmak

  Camide namaz kılınır.

[isim]

[denizcilik]

• Vigla

[isim]

• Kaçak olma durumu

  Hatırlarda edepsizliği, düşman karşısındaki kaçaklığı kalmıştı. - Yahya Kemal Beyatlı

[isim]

• Aşkın olma durumu

[isim]

• Akşın olma durumu, albinizm

[sıfat]

• Akşama özgü olan

[nesnesiz]

• `Çın` diye ses çıkarmak

  Kulaklarımda bir dünya nağmesi / Bir büyük çalgı var içimde çınlar - Ahmet Kutsi Tecer

• Yankı vermek

  Bir ses, benzeri işitilmemiş bir kahkaha gibi çınladı. - Tarık Buğra

[-e]

• Çakma işine konu olmak

  Çift kanatlı orta kapısını kapatan mücevher gibi süslü küçük mandal yerine bir çivi çakılmıştı. - Ayla Kutlu

• Hızla düşüp saplanmak

  Uçak dağa çakıldı.

[nesnesiz]

[argo]

• Ortaya çıkmak, farkına varılmak, anlaşılmak

Ata Sözleri ve Deyimler

• çakılıp kalmak

[nesnesiz]

• Çalma işine konu olmak

  Kapı kapanalı daha üç beş dakika olmadan tekrar çalınmış. - Abdülhak Şinasi Hisar

[halk ağzında]

• İnme inmek