ÇIKAYAZMAK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler
ÇIKAYAZMAK harflerini içeren 6 harfli 23 kelime bulunuyor. 6 harfli ÇIKAYAZMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
ÇIKMAZ14,
AKYAKA
- Kars iline bağlı ilçelerden biri
KAKIMA
- Kakımak işi
KAYMAK
- Sütün veya yoğurdun yüzünde zar durumunda toplanan, açık sarı renkli, koyu yağlı katman, krema
- Sütü yayvan kaplar içinde ve hafif ateşte tutarak elde edilen koyu, yağlı öz
- Yağmur ve selden sonra toprağın üzerinde kalan özlü tabaka
- Bir şeyin en iyi ve seçkin bölümü
Ata Sözleri ve Deyimler
- kaymağını almak (veya yemek)
- kaymağı seven mandayı yanında taşır
- kaymak bağlamak (veya tutmak)
- kaymak gibi
Birleşik Kelimeler: kaymakaltı, kaymak kâğıdı, kaymak tabakası, kaymak takımı, kaymak taşı, Afyon kaymağı, kireç kaymağı, nişadır kaymağı
-
Düz, ıslak, donmuş veya kaygan bir yüzey üzerinde sürtünerek kolayca yer değiştirmek
Sol tekerlekler küçük bir hendeğin içine kaydı. - Osman Cemal Kaygılı
- Kaygan bir yüzey üzerinde birdenbire dengesini yitirmek
- Durum değiştirmek
-
Anlamı değişmek
Bazen kelimeler başka anlamlara kayar.
- Kurtulmak
- Yağışların etkisiyle toprağın alt tabakasının gevşemesi sonucu üst tabaka oynamak
- Görüş, düşünce veya tutumunu değiştirmek
- Cinsel ilişkide bulunmak
Birleşik Kelimeler: kaykaç, kaykay, sinekkaydı
YAKMAK
- Kına, yakı vb.ni koymak, sürmek
-
Yanmasını sağlamak veya yanmasına yol açmak, tutuşturmak
Kendi sigarası için yaktığı kibriti bana uzattı. - Falih Rıfkı Atay
-
Ateşle yok etmek
Çöpleri yakmak.
-
Işık vermesini sağlamak
Mavi ışıklı ispirto lambalarını yakarlar. - Sait Faik Abasıyanık
-
Isı etkisiyle zarar vermek
Eteği ütülerken yaktı.
-
Keskin, sert ve ısırıcı bir duyum vermek
Biber ağzı yakar.
-
Yanıyormuş gibi bir etki yapmak
Hekime daima şarabın midelerini yaktığından bahsederler. - Falih Rıfkı Atay
-
Kurutmak, zarar vermek
Fırtına ekinleri yakmıştı. - Sait Faik Abasıyanık
-
Çok sıcak olmak
Bugün güneş yakıyor.
-
Karartmak
Güneşte vücudunu yaktı.
-
Çok üşütmek
Soğuk rüzgâr insanın yüzünü yakıyor.
- Tedavi etmek amacıyla doku, damar vb. dağlamak
- Silahla vurmak
-
Yıkıma, zarara yol açmak, büyük bir zarara uğratmak, mahvetmek
Gözü mavi, boyu kısa, kendi muhacir olmasın. Ne olursa olsun makbulüm. Aman bu üçüne dikkat et. Beni yakma. - Ömer Seyfettin
- Güçlü sevgi uyandırmak
-
Zamanında kullanılmadığından hükmünü yitirmek
Biletini ve tatilini yaktı.
Ata Sözleri ve Deyimler
- yakıp yıkmak
Birleşik Kelimeler: yakan top, yakar top
- Türkü, ağıt vb. düzenlemek, bestelemek
AYIKMA
- Ayıkmak işi
ÇAKMAK
-
Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası
Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı. - Burhan Felek
- Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti
- Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni
Ata Sözleri ve Deyimler
- çakmak çakmak
Birleşik Kelimeler: çakmak taşı
- Kuruduğunda kalın kabuk bağlayan kabarcıklarla beliren ve genellikle yüzde çıkan bir deri hastalığı
-
Vurarak sokup yerleştirmek
Çiviyi tahtaya çakmak.
-
Çivi ile tutturmak
İsa'nın ruhu eğer bugün içinden çıkmış olduğu yere inerek bu sahneyi görseydi, kim bilir patriklerini hangi oduna çakardı. - Falih Rıfkı Atay
-
Kazık çakıp hayvan bağlamak
Atı çayıra çakmak.
- Bir şeyi başka bir şeye sürtmek, vurmak veya çarpmak
- Parıldamak, ışık vermek
-
Saplamak
Bir tanesi altısına yeterken, ben altı kurşunu bir tanesine çakıverdim. - Aka Gündüz
-
Sezinlemek, anlamak, farkına varmak
Vallahi çaktı mı çakmadı mı anlayamadım. Parasını aldı, tüydü. - Sait Faik Abasıyanık
- İçki içmek
-
Anlamak, bilmek
Ay, bu kadın İngilizceden de çakıyor mu? - Nezihe Araz
- Vurmak
- Sınavda başarısız olmak
-
Kabul etmeyeceği bir şeyi kurnazlıkla kabul etmesini sağlamak
Kalp parayı birisine çakmak.
Birleşik Kelimeler: çakaralmaz, çakmak çakmak
KIYMAK
-
Çok ince ve küçük parçalar biçiminde doğramak
Eti kıymak.
-
Acımadan vermek, esirgememek, feda etmek
Beş altı kuruşa daha kıyarak sağlamca bir ip tedarik etti. - Hüseyin Rahmi Gürpınar
-
Acımayıp öldürmek
Zavallıya nasıl kıydılar?
-
Acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek
Ne yapayım, ben de ekmek istiyorum, hayatımı kazanıyorum, bana kıymayın. - Halide Edip Adıvar
Birleşik Kelimeler: kurtkıyan
KAÇMAK
-
Hızla koşup bir yere saklanmak
Bir tehlike sezdiğin anda hemen eve kaçarsın. - Hüseyin Rahmi Gürpınar
-
Kimseye bildirmeden bulunduğu yerden ayrılmak, firar etmek
Silahını hatta başındaki şapkasını bırakıp kaçıyor. - Ruşen Eşref Ünaydın
-
Kendini göstermemek, rastlaşmamaya çalışmak
Alacaklıdan kaçmak.
-
Kaçınmak
Ben zahmetten kaçmam.
-
Gaz, sıvı vb. şeyler sızmak
Kazandan islim kaçıyor.
-
İpi kopmak
Çorabım kaçtı.
-
Girmek
Kulağına su kaçmış.
-
Bir yana doğru kaymak
Odanın halısı biraz sağa kaçmış.
-
Görünmeden gitmek, savuşmak, sıvışmak
Belki sirayet eder diye korkacaklar ve kaçacaklar. - Burhan Felek
-
Hızlı koşmak
Biletlerini memurun elinden kaptı, kaçar gibi gişeden uzaklaştı. - Necati Cumalı
-
Yok olmak
Rahatı kaçmak.
Neşesi kaçmak.
-
Benzemek, andırmak
Bu mavi yeşile kaçıyor.
-
Kaçgöçe uymak
Gelin bir evde kayınbabasından kaçar, güveyi, baldızının yüzünü tanımazdı. - Refik Halit Karay
- Kız veya kadın yasalara ve aile isteklerine karşı gelerek evlenmek için evinden ayrılmak
- Rengi ağarmak, uçmak
- Yarışçı diğerlerinden hızla ayrılıp arayı açmak
- Futbol ve basketbolda engelleyen adamdan kurtulmak veya pas alabilmek için boş alana koşmak
Ata Sözleri ve Deyimler
- kaçacak delik aramak
- kaçan balık büyük olur
- kaçanı kovmazlar, yıkılanı vurmazlar
- kaçanın anası ağlamamış
- kaçmaktan kovalamaya vakit olmamak
Birleşik Kelimeler: kaçgöç, kapkaç, kaykaç, merkezkaç, verkaç, vurkaç, karakaçan, kulağakaçan, kaptıkaçtı, papazkaçtı
KAMKAZ
- Kesme özelliğini yitirmiş, körleşmiş, keskin olmayan bıçak, orak vb. araç
KAZMAK
- Herhangi bir araçla toprağı açmak, oymak
-
Bu yolla çukur, kuyu, yol vb. oluşturmak
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın / Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın - Mehmet Akif Ersoy
- Hakketmek
Ata Sözleri ve Deyimler
- kazdığı çukura (veya kuyuya) kendisi düşmek
- kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu
Birleşik Kelimeler: kazaratar, kumkazan
YIKMAK
-
Kurulu bir şeyi parçalayarak dağıtmak, bozmak, tahrip etmek
Yangın yarım saatin içinde her yeri sardı, uğruna gelen ne varsa yaktı, yıktı. - Memduh Şevket Esendal
- İnsan, hayvan veya ağaç devirmek
- Bir yana eğmek
-
Birine yüklemek
Suçu bana yıktı.
- Yük indirmek
- (-i, -e) mec. Herhangi bir suç, iş vb.ni birine yüklemek
-
Yıkımına yol açmak, mahvına sebep olmak
Bu acı onu yıkar.
YIKAMA
-
Yıkamak işi
Başını soğuk suyla yıkamaya başlamışlar. - Falih Rıfkı Atay
- Bir eriticideki bir veya birkaç çözünür birleşeni ayırmak amacıyla, eriticiyi, toz durumuna getirilmiş bir maddenin içinden yavaş yavaş geçirme
- Film üzerinde kalması istenmeyen kimyasal maddelerin akıtılması için arı suyla yapılan temizleme
Birleşik Kelimeler: yıkama yağlama, merkezî yıkama, ölü yıkama
ÇIKMAK
-
İçeriden dışarıya varmak, gitmek
Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. - Falih Rıfkı Atay
-
Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek
Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. - Atatürk
-
Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmak
Çiçeği burnunda subay çıkar çıkmaz, ben size bir emir eri bulurum. - Haldun Taner
-
Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak, ilgisini kesmek
Yeni evimizden çıkıp eski evimize taşındık. - Yusuf Ziya Ortaç
-
Süresi dolduğunda ayrılmak
Daireden çıkmak. Hastaneden çıkmak. Cezaevinden çıkmak.
-
Yapılmak, yürümek
Bu dairede işler kolay çıkmaz.
-
Yetişecek ölçüde olmak
Bu kumaştan bir palto çıkar mı?
-
Eksilmek
Dörtten iki çıkarsa iki kalır.
-
Meydana gelmek
Uygunsuz dediğim vakalardan biri bir salon oyunu yüzünden çıkmıştır. - Reşat Nuri Güntekin
-
Sıyrılmak, ayrılmak
Bebeğin patiği çıktı.
-
Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak
Borçlu çıkmak. Kârlı çıkmak. Alacaklı çıkmak.
-
Bir durumla ilgili niteliklerini yitirmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek
Çok sonra öğrenecek bunu. Çok sonra, çocukluktan çıkıp kocaman adam olduktan sonra. - Tarık Dursun K.
-
Bir şeyin yukarısına doğru yürümek
Uzun, dik merdivenli bir yokuşu çıktık. - Refik Halit Karay
-
Bir inceleme, bir araştırma sonucu bulmak
Sularda bakteri çıktı.
-
Yetkili birinin makamına iş için gitmek
Başkana çıkmak.
-
Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak
Arkadaşa piyango çıkmış. Bize yine gezi çıktı. Bu işten size de bir şey çıkar.
- Bir konu yetkililerce karara bağlanmak
-
Mal olmak
Bu ev dört milyara çıktı.
-
Oyunda herhangi bir rolü oynamak
Arsız ve aptal mahalle çocuğu rolüne çıkmıştı. - Bedri Rahmi Eyuboğlu
-
Bir yere ulaşmak, varmak
Karşı kaldırıma geçtiler, sağa sola saptılar, demir yoluna çıktılar. - Memduh Şevket Esendal
-
Karaya ayak basmak
1919 senesi Mayıs'ının on dokuzuncu günü Samsun'a çıktım. - Atatürk
-
Yayılmak, duyulmak
Başından beri gazetelerde enstitü hakkında havadisler çıkıyordu. - Ahmet Hamdi Tanpınar
-
Olmak, bulunmak, var olmak
Bayramın son günü her iki kadının da işleri çıkmıştı. - Osman Cemal Kaygılı
-
Bir iddia ile ortalıkta görünmek
Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın. - Peyami Safa
-
Yayılmak
Lağımdan pis kokular çıkıyor.
-
Karşı gelebilmek, boy ölçüşmek
Güreşte ona çıkacak kimse yok.
-
Bulaşmak
Kravatın boyası gömleğe çıktı.
-
Binaya kat eklemek
Evin ikinci katını çıkmadan havalar bozuldu.
-
Bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak
Bu kahveden sıkıldın, ötekine çıkarsın, anladın mı? - Memduh Şevket Esendal
-
Niteliği sonradan anlaşılmak
Eyvah, bu da ötekiler gibi soysuz çıktı. - Reşat Nuri Güntekin
-
Belirmek, tanınmak
Bir ilçe belediye başkanı hepsinden açıkgöz çıktı. - Muzaffer İzgü
-
Davranışta herhangi bir niteliği bulunmak
Akıllı çıktı da arkadaşına uymadı.
-
Yerinden oynamak
Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı. - Reşat Nuri Güntekin
-
Görünür veya belli bir durumda bulunmak
Tencerenin bakırı çıktı. Zayıflıktan kemikleri çıkmış.
-
Oluşmak, olmak
Fırtına çıkmak. Soğuk çıkmak.
- Piyasaya sürülmek
-
Bitmek, büyümek, sürmek
Ekinler çıkmaya başladı. Bıyığı çıktı.
-
Verilmek
Maaş çıkmak. Emir çıkmak.
-
Ay veya mevsim geçmek
Mart çıktı. Kış çıktı.
-
Yeni yetişip satışa sunulmak
Erik çıkmış. Çilek daha çıkmadı.
-
Yükselmek, artmak
Fiyatlar çıktı.
- Artırmak, fiyatı yükseltmek
- Sesini yükseltmek
- Büyük abdest bozmak
-
Giderilmek, yok olmak
Leke çıktı.
-
Unutmak
O söz benim hatırımdan çıkmadı.
-
Ay, Güneş görünmek
Hava açılmış, ay çıkmıştı. - Refik Halit Karay
Güneş seni ısıtmak için çıkıyordu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
-
Yayımlanmak
Yeni çıkmış Fransızca bir iki kitap bulunurdu. - Yusuf Ziya Ortaç
-
Gelmek
Çok geçmeden haber çıkacağını kadınlık insiyakıyla derhâl sezmişti. - Refik Halit Karay
-
Gerçekleşmek
İnsanın her gördüğü rüya çıkmaz ya! - Memduh Şevket Esendal
-
Bulunduğu yerden fırlamak, kopmak
Arabanın direksiyonu çıkmak.
-
Bir şeyin düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir duruma girmek
Ev, ev olmaktan çıktı.
-
Flört etmek
Sevim, senden başka bir kızla çıkmadım. - Attila İlhan
-
Erişmek, görmek
Aklı başında ama sabaha çıkamayacağına kalıbımı basarım. - Sait Faik Abasıyanık
-
Harcamak zorunda kalmak
Paradan çıkmak. Bin liradan çıktım.
-
Vermeye katlanmak
Çık bakalım paraları!
Ata Sözleri ve Deyimler
- çıkmadık canda umut var
Birleşik Kelimeler: bata çıka, batçık, battıçıktı, zıpçıktı
KIZMAK
-
Isıtılan veya ısınan bir nesnenin sıcaklığı çok artmak
Taşlar güneşten kızmıştı.
- At, eşek vb. hayvanlar çiftleşmek istemek, kösnümek
- Dişi kuşlar zamanı gelip kuluçkaya yatma isteği göstermek
-
Öfkelenmek, sinirlenmek
Dakikalar geçtikçe sakinleşiyor, sakinleştikçe de için için kızıyor, üzülüyordum. - Etem İzzet Benice
Ata Sözleri ve Deyimler
- kızıp durmak
Birleşik Kelimeler: kıza köpüre, kızmabirader
KAZIMA
- Kazımak işi
- Vücutta boşluklar içinde bulunan yabancı cisimleri, hasta veya zararlı sayılan dokuları kazıyarak almak, küretaj
Birleşik Kelimeler: kazıma resim