ÇÖZÜLÜM ile Oluşan Kelimeler (ÇÖZÜLÜM Kelime Türetme)

ÇÖZÜLÜM harflerinden oluşan 18 kelime bulunuyor. ÇÖZÜLÜM kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Çözülüm kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

7 Harfli Kelimeler

ÇÖZÜLÜM24

5 Harfli Kelimeler

ÇÖZÜM20, ÖLÇÜM17

4 Harfli Kelimeler

ÖZLÜ15, ÖÇLÜ15, ÖLÇÜ15, ÜÇÜZ14, ÖLÜM13, ÜZÜM12, ÜÇLÜ11

3 Harfli Kelimeler

ÇÖZ15, ÇÖL12, ÖLÜ11, ZÜL8, MÜL6

2 Harfli Kelimeler

ÖÇ11, ÖZ11, ÜÇ7

MÜL (Kelime Kökeni: Farsça mul)

[isim]

  • Şarap

    Karşıyaka'da İzmir'in gülü / Seyran ediyor elinde mülü - Halk türküsü

ÜÇ

[isim]

  • İkiden sonra gelen sayının adı
  • Bu sayıyı gösteren 3 ve III rakamlarının adı

[sıfat]

  • İkiden bir artık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • üç aşağı beş yukarı
  • üç aşağı beş yukarı dolaşmak
  • üç günlük ömür
  • üç maymunu oynamak
  • üç nalla bir ata kaldı

Birleşik Kelimeler: üç adım, üçayak, üç aylar, üç aylık, üç başlı, üç beş, üç beyaz, üç bir, üç birlik kuralı, üç boyutlu, üç buçuk, üçbudak, üç buutlu, üççatal, üççeyrek, üç durum yasası, üç düzlemli, üç etek, üçgen, üçgül, üç hâl kanunu, üç iki, üçkâğıt, üçkat, üç nokta, üç otuzunda, üç parmaklı, üçtaş, üçteker, üçtelli, üçten dokuza, beş üç

ZÜL (Kelime Kökeni: Arapça ẕull)

[isim]

[eskimiş]

  • Alçalma, düşkünlük
  • Ayıplanacak şey

    Böyle bir kitaptan bahsetmek benim için zül, muharriri için de bir şereftir. - Asaf Halet Çelebi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • zül saymak (veya addetmek)

ÜÇLÜ

[sıfat]

  • Üç parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden üç tane bulunan, müselles, troyka

    Bu üçlü grup merdivenin en üst basamağında öylece duruyor. - Tarık Buğra

[mecaz]

  • Üç kişiden oluşmuş

[isim]

  • İskambil, domino vb. oyunlarda üzerinde üç işareti veya noktası bulunan kâğıt veya pul

[isim]

[müzik]

  • Üç ses veya çalgı için düzenlenmiş müzik parçası, trio

[isim]

[müzik]

  • Bu parçayı çalan üç kişilik müzik topluluğu, trio

Birleşik Kelimeler: üçlü bahis, üçlü ganyan

ÖLÜ

[sıfat]

  • Hayatı sona ermiş, artık yaşamıyor olan, meyyit, morto, diri karşıtı

[isim]

  • Ölmüş insan, mevta, meyyit, müteveffa

    Onu denizden çıkarmak istediler ama biri, müstantik ve doktor gelmeyince ölülere dokunulmaz, diyince bu işten vazgeçtiler. - Halikarnas Balıkçısı

[isim]

  • Hayvan leşi

    Tavuk ölüsü.

[mecaz]

  • Gücü az, zayıf

    Ölü kandil.

[mecaz]

  • Çok durgun, hareketsiz

    Ölü kentler, boş kaleler, eski saraylar. - Necati Cumalı

[mecaz]

  • Etkileme gücü olmayan, canlılığı olmayan

    Ölü bir konuşması var.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ölü gibi
  • ölü gözü gibi
  • ölü gözü kadar
  • ölü gözünden yaş ummak
  • ölümü gör (veya öp)
  • ölüsü bile yetmek
  • ölüsü ortada kalmak
  • ölüyü güldürmek

Birleşik Kelimeler: ölü açı, ölü açımı, ölü dalga, ölü deniz, ölü dil, ölüdoğa, ölü doğum, ölü doku, ölüevi, ölü fiyatına, ölü helvası, ölü mevsim, ölü nokta, ölü örtü, ölü renk, ölü saat, ölü salı, ölü sessizliği, ölü sevici, ölü sezon, ölü soyucu, ölü top, ölü yatırım, ölü yemeği, ölü yıkama, ölü zaman, ölüsü kandilli, ölüsü kınalı

ÖÇ

[isim]

  • Kötü bir davranış veya sözü cezalandırmak için kötülükle karşılık verme isteği ve işi, intikam

    Bunda da biraz öç, biraz nispet, biraz kurum arzusu vardır. - Aka Gündüz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • öç (veya öcünü) almak (veya çıkarmak)

ÖZ

[isim]

[felsefe]

  • Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı

    Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti. - Haldun Taner

  • `Kendine, kendi kendini` anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz

    Öz eleştiri, öz yönetim.

  • Bir şeyin en kuvvetli veya kıvamlı bölümü, hülasa, zübde, ekstre

    Karaciğer özü. Meyve özü. Mısır özü.

  • Çıbanların içinde ölmüş dokudan oluşan irinle birlikte çıkan parça

[zamir]

  • Kendi, zat

    Bir od düştü yanar tatlı özüme / Dünya zindan görünüyor gözüme - Karacaoğlan

[mecaz]

  • Bir şeyin temel ögesi, künh, zübde

    Ortalıktaki krizi sebep gösteriyorlar ama asıl kriz şirketin kendi özünde. - Aka Gündüz

[bitki bilimi]

  • Bitkilerin kök, gövde ve dallarının boydan boya ortasında bulunan, hafif, gevrek ve çoğu yumuşak bölüm

    Ağacın çürüğü özünden olur / Yiğidin iyisi sözünden olur - Halk türküsü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • özü sözü bir (olmak)

Birleşik Kelimeler: öz bağışıklık, öz belirtim, özbeöz, öz beslenme, öz denetim, öz devim, öz devinim, özdeyiş, öz dışı, öz dikeni, öz direnç, öz eleştiri, özezer, öz geçmiş, öz güven, öz ısı, öz ışın, öz indükleme, özişler, öz itme, öz kaynak, öz kedi balığıgiller, öz kesit, öz odun, öz öğrenim, öz saygı, özsever, öz su, öz tahta, özveren, özveri, öz yapı, öz yaşam, öz yönetim, kaçık öz, bal özü, budak özü, diş özü, mantar özü, mısır özü, odun özü

[sıfat]

  • Kan bağı ile bağlı olan, üvey olmayan

    Size öz evladım gibi davranacağım. - Ayşe Kulin

  • İçine, arılığını, saflığını bozacak hiçbir şey karışmamış olan, saf, arı(I)

Birleşik Kelimeler: öz kardeş

[isim]

[halk ağzında]

  • Dere, çay
  • Sulak, verimli yer

ÜZÜM

[isim]

[bitki bilimi]

  • Asmanın taze veya kuru olarak yenilen ve salkım durumunda bulunan meyvesi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • üzümün çöpü armudun sapı var demek
  • üzümünü ye de bağını sorma
  • üzüm üzüme baka baka kararır

Birleşik Kelimeler: üzüm asması, üzümgüneşi, üzüm hoşafı, üzüm kompostosu, üzüm kurusu, üzüm pekmezi, üzüm salkımı, üzüm sirkesi, üzüm suyu, üzüm şekeri, üzüm şırası, üzüm üzüm, çekirdeksiz üzüm, çöpsüz üzüm, kuru üzüm, şıralık üzüm, yaş üzüm, Amerikan üzümü, ayı üzümü, Bektaşi üzümü, çavuş üzümü, çilek üzümü, çobanüzümü, denizüzümü, Frenk üzümü, Hasandede üzümü, it üzümü, köpek üzümü, kuş üzümü, mis üzümü, misket üzümü, parmak üzümü, peygamber üzümü, Sultaniye üzümü, tilki üzümü

ÇÖL

[isim]

  • Kumluk, susuz ve ıssız geniş arazi, sahra, badiye

    Koskoca çölü, yapı ve bahçelerle donattık. - Falih Rıfkı Atay

[mecaz]

  • Hiçbir şey yetişmeyen, olmayan yer

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çöle dönmek

Birleşik Kelimeler: çöl iklimi, çöl tavuğu, kum çölü

ÖLÜM

[isim]

  • Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, ahiret yolculuğu, ebedî uyku, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat

    Herhâlde padişah da annesi ve hemşireleri de dostlarının vakitsiz ölümüne karşı çok müteessir olmuşlardı. - Asaf Halet Çelebi

  • Ölme biçimi

    Yanarak ölümü feciydi.

  • İdam cezası

    Ölüme mahkûm oldu.

[ünlem]

  • Ölmesi istenen canlı için kullanılan bir söz

    Zalimlere ölüm!

[mecaz]

  • Sona erme, yok olma, ortadan kalkma

    Küçük sanayinin ölümü.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ölüm Allah'ın emri
  • ölüme koşmak
  • ölüm gibi
  • ölüm hak miras helal
  • ölümle burun buruna gelmek
  • ölümle öç alınmaz
  • ölümle pençeleşmek
  • ölüm ölüm de hırlamaya ne borcum var?
  • ölümü göze almak
  • ölümüne susamak
  • ölümün soluğunu ensesinde duymak (veya hissetmek)
  • ölüm var dirim var

Birleşik Kelimeler: ölüm cezası, ölüm dirim, ölüm döşeği, ölüm emri, ölüm fermanı, ölüm kâğıdı, ölüm kalım meselesi, ölüm korkusu, ölüm oranı, ölüm orucu, ölüm sessizliği, ölüm sigortası, ölüm sükûtu, ölüm tazminatı, bebek ölümü, beşik ölümü

ÜÇÜZ

[sıfat]

  • Üçü bir arada doğan (çocuk)
  • Üçlü, üç yanlı, üç kollu, üç parçalı

Birleşik Kelimeler: üçüz ünlü

ÖZLÜ

[sıfat]

  • Özü olan, öz bölümü çokça olan

    Gönlüm dolu İstanbul'un en özlü sesiyle. - Yahya Kemal Beyatlı

  • Düşünceyi gereksiz söz kullanmadan bildiren

    Özlü anlatım.

  • Kıvamlı
  • Benliğinde, varlığında, yapısında herhangi bir nitelik bulunan

    Ben o kadar bedbaht, doğru özlü bir kadınım ki beni sonra anlayacaksınız. - Aka Gündüz

  • Yapışkan, verimli (toprak)

[zarf]

  • Kısa ve anlamlı bir biçimde

    Köprüye kadar kendi dünyaları içinde ne tatlı, ne özlü konuşurlardı. - Yusuf Ziya Ortaç

Birleşik Kelimeler: özlü çamur, özlü un, bal özlü

ÖÇLÜ

[sıfat]

  • Kin ve intikam dolu, öç alma isteğinde olan

    Fransız general beyaz at üstünde Galata'dan geçtiği gün, tıpkı 1908 Meşrutiyeti'nin ilk günlerindeki gazete başyazıları gibi hınçlı ve öçlü idi. - Falih Rıfkı Atay

ÖLÇÜ

[isim]

  • Bir niceliği, o nicelik için kabul edilmiş birimlerden birine göre oranlayarak değerlendirme, mizan
  • Bu değerlendirmede kullanılan birim, ölçme birimi

    Ziyanımız, ölçülere sığmayacak kadar büyüktür. - Ruşen Eşref Ünaydın

  • Ölçme sonucu bulunan rakam

    Odanın ölçüsü.

  • Belirlenmiş boyut

    Elbise ölçüsü. Bel ölçüsü.

  • Ölçüt

[mecaz]

  • Değer, itibar

    Şimdiki ölçülere uymaz bir biçimi vardı. - Yusuf Ziya Ortaç

[mecaz]

  • Aşırı olmama, ılımlı, uygun olma durumu

    Hiçbir şeyde ölçüyü aşmamalı.

[edebiyat]

  • Bir şiirdeki dizelerin hece ve durak bakımından denk oluşu, vezin

[müzik]

  • Bir ezginin eşit bölümlere ayrılışı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ölçü almak
  • ölçüyü kaçırmak

Birleşik Kelimeler: ölçü bilimi, bir ölçüde, aruz ölçüsü, hece ölçüsü, uzunluk ölçüsü

ÇÖZ

[isim]

[halk ağzında]

  • Bumbar, bağırsak
  • Bumbarın yağı

Birleşik Kelimeler: çöz yağı