[-i]

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Kedi, köpek vb. doğurmak

[-i]

• Elekten geçirmek

[nesnesiz]

[argo]

• Çok çalışmak, ezberleyerek öğrenmek

[nesnesiz]

• Bulunduğu yerden daha ileriye gitmek, yol almak

  Vapur durmadan düdük çalarak ilerliyordu. - Halide Edip Adıvar

• Vakit geçmek

  Mevsimin ilerlemiş olmasına karşın hâlâ direnen bir iki gelincik ve papatya... - Oktay Rifat

• Daha güçlü, daha etkili duruma gelmek

  Ahbaplık ilerledi. Hastalık ilerledi.

• Daha iyi, daha yüksek bir düzeye, aşamaya erişmek, gelişmek, terfi etmek, terakki etmek

  Tercüme ilerledikçe tuhaflıklar insanı rahatsız etmeye başlıyor. - Cemil Meriç

[nesnesiz]

• Kirli duruma gelmek, pislenmek

  Hele saçların kirlenmiş, kırışmış, keçeleşmiş. - Emine Işınsu

• Kadının ırzına geçilmek, iffeti bozulmak, lekelenmek

• Kadın aybaşı olmak

[mecaz]

• Onuru lekelenmek

[isim]

• Lekelenmek işi

[mecaz]

• Adı kötüye çıkma

[-i]

• Bir şeyi kirletmek, bir şey üzerinde leke oluşturmak

  Kumaşı lekelemek.

[mecaz]

• Birine, namusa dokunur bir suç yüklemek

  Durup dururken bir genci lekelemek güzel bir şey değil. - Çetin Altan

[isim]

• Nikellemek işi

[-i]

• Boyamak, renk vermek

[nesnesiz]

• Tek duruma getirilmek

[nesnesiz]

• Belleme (I) işine konu olmak, öğrenilmek

  Emniyetimizin büyük bir kısmını itiyatlarımıza, öğrenilmiş, bellenmiş tecrübelerimize borçluyuz. - Mehmet Kaplan

[nesnesiz]

• Belleme (II) işine konu olmak

  Bahçe bellendi.

[isim]

• Belirlemek işi, tayin, tespit, teşhis

  Bunları kesin olarak belirlemeye çalışalım. - Abdülhak Şinasi Hisar

[isim]

• Belinlemek işi

[isim]

• Beliklemek işi

[nesnesiz]

• Berkimek

• Pekiştirilmek