[sıfat]

• Göze veya kulağa hoş gelmeyen, güzel karşıtı

  Kız öyle müstesna bir güzelliğe sahip olmamakla beraber çirkin de değildi. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

• Hoş olmayan, yakışık almayan (davranış veya söz)

  Bu boş ve çirkin iddiayı bir kere de onun ağzından işitmek istedim. - Ömer Seyfettin

• Karanlık, dalavereli, şüpheli

  Dedikodular artmış, o da bu çirkin işler içinde kalmak istemediğinden çekilmiş. - Memduh Şevket Esendal

Ata Sözleri ve Deyimler

• çirkin kaçmak

[isim]

• Çirkin olma durumu

  Güzelliği görmekten, çirkinliğe bakıp da iğrenmeye vakit bulamaz. - Yahya Kemal Beyatlı

• Çirkin olanın niteliği

  Cins kediler, leşlerini, çirkinliğini gizlemek için tenha yerlerde ölmeye giderlermiş. - Peyami Safa

[sıfat]

• Çirkine yakın

  Ne denli yalapşap yapıldığı sonradan anlaşılan bir ameliyatla, zaten çirkince olan burun iflah olmaz bir eğriliğe kavuşmuş, öyle de kalmıştı. - Elif Şafak

[zarf]

• (çirki'nce) Çirkin bir biçimde

[isim]

• Çirkinsemek işi

[-i]

• Bir şeyi çirkin bulmak

[isim]

• Çirkinleşmek işi

[nesnesiz]

• Çirkin bir duruma gelmek

  Her gün biraz daha zayıflayıp çirkinleşen, sinirli bir kadın. - Kemal Tahir

[isim]

• Çirkinleştirmek işi

  Annem de yakarak, kıvırcıklaştırarak kızları çirkinleştirmeyi becerirdi. - Ayla Kutlu

[-i]

• Çirkin bir duruma getirmek

  Başıboş, gözü kör, dizgesiz isteklerimizin bizi ne kadar çirkinleştirdiğini gör artık! - Necip Fazıl Kısakürek

[isim]

• Çirkinleşebilmek işi

[isim]

• Çirkinleşivermek işi