ÇEVİRİ ile Oluşan Kelimeler (ÇEVİRİ Kelime Türetme)

ÇEVİRİ harflerinden oluşan 17 kelime bulunuyor. ÇEVİRİ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Çeviri kelimesinin anlamı nedir? Çeviri ile başlayan kelimeler. İçinde çeviri olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

6 Harfli Kelimeler

ÇEVİRİ15

5 Harfli Kelimeler

ÇEVRİ14, İÇERİ8

4 Harfli Kelimeler

ÇİVİ13, EVİÇ13, VERİ10, ÇERİ7, İÇRE7

3 Harfli Kelimeler

EVÇ12, ÇİR6, İRİ3

2 Harfli Kelimeler

EV8, VE8, ÇE5, İÇ5, ER2, RE2

ER

[isim]

  • Erkek

    Noksansız bir çeyiz ve düğünle iyi bir ere verilen Zeynep'in hissesi ayrılmıştır. - Tarık Buğra

[mecaz]

  • İşini iyi bilen, yetenekli kimse

    Sanat eri çalışır, bir eser kor ortaya, onun güzel olduğuna inanır, o güzelliği herkesin anlamasını, kavramasını ister. - Nurullah Ataç

[sıfat]

[mecaz]

  • Kahraman, yiğit

[askerlik]

  • Rütbesiz asker, nefer

    Düşman erleri arasında Fransızlar da vardır. - Salâh Birsel

[halk ağzında]

  • Koca

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ere gitmek (veya varmak)
  • ere vermek
  • erim er olsun da yerim çalı dibi olsun
  • erine göre bağla başını, tencerene göre kaynat aşını
  • er kocar, gönül kocamaz
  • er lokması er kursağında kalmaz
  • er olan ekmeğini taştan çıkarır
  • er oyunu üçe kadar

Birleşik Kelimeler: erbaş, er bezi, erdişi, er ekmeği, er kişi, er meydanı, er suyu, acemi er, komando er, tam er, avcı eri, emir eri, gönül eri, hizmet eri, iş eri, sanat eri, yazın eri

[zarf]

[halk ağzında]

  • Erken

    Er sabah kalktım ki sular çağlıyor - Halk türküsü

Birleşik Kelimeler: er ekmeği, er geç

[kimya]

  • Erbiyum elementinin simgesi

RE

  • Türk alfabesinin yirmi birinci harfinin adı, okunuşu

[isim]

[müzik]

  • Gam (II) dizisinde do ile mi arasındaki ses

[kimya]

  • Renyum elementinin simgesi

İRİ

[sıfat]

  • Olağandan daha hacimli, olağanı aşan büyüklüğü olan, ince karşıtı

    Erdal, nişan halkasına benzediğini fakat taşlarının iri olduğunu söyledi. - Emine Işınsu

Birleşik Kelimeler: iribaş, iri iri, iri kıyım, iri laf, iri yapılı, iri yarı, irili ufaklı, genç irisi

ÇE

  • Türk alfabesinin dördüncü harfinin adı, okunuşu

İÇ

[isim]

  • Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı

    Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. - Çetin Altan

  • Oyuk şeylerin boşluğu
  • Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta

    Tahtanın içi çürümüş.

  • Nesnelerin veya kimselerin arasında bulunan nesne veya kimse, ara
  • Ten ile dış giysiler arası

    Boynumda kalın yün atkı, içimde çift kat fanila, gene de titriyorum. - Erhan Bener

  • Kabuğu olan veya dışı kabuk durumunda bulunan yiyeceklerde kabuğun sardığı bölüm

    Ekmek içi. Ceviz içi.

  • Pirinç, soğan ve baharatla hazırlanan, dolmalarda kullanılan karışım
  • Mide, bağırsak, karın

    İçi bulanmak. İçi sürmek.

  • Akıl, gönül, irade gibi insanın manevi varlığını oluşturan şeylerden herhangi biri

    İçimizdeki sevinçleri, kederleri paylaşacak insan nerede? - Sait Faik Abasıyanık

  • Bir ülke, şehir, topluluk vb.nde olan veya yapılan

    Yurt içi ulaşım. Şehir içi haberleşme. Aile içi ilişkiler.

  • Değişik yemeklerde kullanılmak üzere et ile sebzelerin ince kıyımının karıştırılması ve yoğrulmasıyla meydana getirilen karışım

[sıfat]

  • Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha yakın olan

    İç kapının perdesi yanlara doğru açıldı. - Peyami Safa

[sıfat]

  • İnsanın manevi varlığıyla ilgili olan

    İç dünyamız.

[mecaz]

  • Muhteva

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iç (veya içini) dökmek
  • iç açmak
  • iç bağlamak
  • iç çekmek
  • iç etmek
  • iç geçirmek
  • iç gıcıklamak
  • içi açılmak
  • içi alaylı, dışı kalaylı
  • içi almamak
  • içi bayılmak
  • içi beni yakar, dışı eli (veya seni) yakar
  • içi boşalmak
  • içi bulanmak
  • içi burkulmak
  • içi cız etmek
  • içi çekmek
  • içi daralmak
  • içi dayanmamak
  • içi dışı bir (olmak)
  • içi dışına çıkmak
  • içi erimek
  • içi ezilmek
  • içi ezim ezim ezilmek
  • içi geçmek
  • içi gitmek
  • içi götürmemek
  • içi hop etmek
  • içi ısınmak
  • içi içine geçmek
  • içi içine sığmamak
  • içi içini yemek
  • içi kabul etmemek
  • içi kağşamak
  • içi kalkmak (veya kabarmak)
  • içi kan ağlamak
  • içi kapanmak
  • içi kararmak
  • içi kazınmak (veya kıyılmak)
  • içinde duymak
  • içinde kaybolmak
  • içinden bir şeyler kopmak
  • içinden çıkmak
  • içinden geçirmek
  • içinden geçmek
  • içinden gelmek
  • içinden gülmek
  • içinden kan gitmek
  • içinden konuşmak
  • içinden okumak
  • içinden olmak
  • içinden yanmak
  • içinde yüzmek
  • içine almak
  • içine ateş atmak
  • içine ateş düşmek
  • içine atmak
  • içine baygınlıklar çökmek
  • içine çekilmek (veya kapanmak)
  • içine çekmek
  • içine daralma gelmek
  • içine dert olmak
  • içine doğmak
  • içine dokunmak
  • içine etmek (veya sıçmak)
  • içine fenalık gelmek (veya basmak)
  • içine hüzün çökmek
  • içine işlemek
  • içine kurt düşmek
  • içine kuşku çökmek
  • içine oturmak
  • içine sinmek
  • içine sokacağı gelmek
  • içine su serpilmek
  • içine tükürmek
  • içini açmak
  • içini bayıltmak (veya kıymak)
  • içini boşaltmak
  • içini burkmak
  • içini çekmek
  • içini çürütmek
  • içini dondurmak
  • içini ezmek
  • içini ısıtmak
  • içini karartmak
  • içini kemirmek
  • içini kurt yemek (veya kemirmek)
  • içinin ateşi küllenmek
  • içinin yağı erimek
  • içini okumak
  • içini parçalamak (veya parça parça etmek)
  • içini sarmak
  • içini sıkmak
  • içini sızlatmak
  • içini yakmak
  • içini yemek
  • içi paralanmak (veya parçalanmak)
  • içi rahat etmek
  • içi sıkılmak
  • içi sızlamak
  • içi sürmek
  • içi titremek
  • içi vık vık (veya fık fık veya pır pır) etmek
  • içi yağ bağlamak
  • içi yanmak
  • iç tutmak

Birleşik Kelimeler: iç acısı, iç ağ, iç ağa, iç asalak, iç bakla, iç barış, iç başkalaşım, iç bellek, iç borç, iç borçlanma, iç bölge, iç bulantısı, iç burukluğu, içbükey, iç cep, iç cümle, iç çamaşırı, iç çokgen, iç denetçi, iç denetim, içdenetir, iç denge, iç deniz, iç deri, iç donu, iç dünya, iç ek, iç etek, iç evlilik, iç gezegen, iç göbek, iç göç, içgöreç, içgörü, iç görüm, içgösterir, içgüdü, iç güveyi, iç güveyisi, iç harp, iç hastalıkları, iç hat, iç ısı, iç ısıtıcı, iç içe, iç işleri, iç itim, iç itmek, iç kafiye, iç kapak, iç kavuz, iç kulak, iç kuyu, iç lastik, iç merkez, iç mimar, iç mimari, iç odun, iç oğlanı, iç pazar, iç pilav, iç plazma, iç politika, iç saha, iç salgı, iç savaş, iç ses, iç spiker, iç su, iç sürme, içtepi, iç ters açı, iç turizm, iç tümce, iç türeme, iç tüzük, iç uyak, içyağı, iç yarıçap, içyüz, iç yüz, iç zar, içe bakış, içe dönük, içe kapanık, içe yöneliklik, içi boş, içi çıfıt çarşısı, içi dar, içi fesat, içi geniş, içi tez, için için, içler acısı, sağ iç, sol iç, avuç içi, badem içi, bakla içi, ceviz içi, çevrim içi, ders içi, fındık içi, fıstık içi, hafta içi, hizmet içi eğitim, kavuniçi, meslek içi eğitim, meyve içi, rahim içi araç, yurt içi

ÇİR

[isim]

[halk ağzında]

  • Kayısı, erik, zerdali vb. meyvelerin kurusu

ÇERİ

[isim]

[eskimiş]

  • Asker

Birleşik Kelimeler: çeribaşı, yeniçeri

İÇRE

[zarf]

[eskimiş]

  • İçinde

    Âlem içre muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi - Muhibbi

İÇERİ

[isim]

  • İç yan, iç bölüm, dışarı karşıtı

    İçeriden sesler geliyor.

  • İç, iç yüzey

    Odanın içerisi bu kadar adam almaz.

[sıfat]

  • İç yüzeyde, iç bölümde olan

    İçeri odadan sesler geliyor.

[zarf]

  • İç yana, iç yana doğru

    İçeri girmekten korkarak bahçedeki demir kanepeye oturmak istedi. - Peyami Safa

[mecaz]

  • Gönül, yürek

[mecaz]

  • Hapishane

Ata Sözleri ve Deyimler

  • içeri (veya içeriye) atmak (veya almak veya tıkmak)
  • içeriden çıkmak
  • içeriden evlenmek
  • içeride olmak
  • içeri girmek
  • içeriye dalmak
  • içeriye düşmek

EV

[isim]

  • Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı
  • Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut, hane

    Ana oğul, yeni kiraladıkları eve bir pazar günü taşındılar. - Necati Cumalı

[mecaz]

  • Aile

    Evine bağlı bir adam.

[eskimiş]

  • Soy, nesil

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ev açmak
  • ev alma, komşu al
  • ev bozmak
  • evde kalmak
  • evdeki pazar (veya hesap) çarşıya uymaz
  • eve çıkmak
  • ev ev dolaşmak (veya gezmek)
  • evi ev eden avrat
  • ev işletmek
  • evlerden ırak (veya uzak)
  • evlere şenlik
  • ev tutmak

Birleşik Kelimeler: ev adamı, ev altı, ev bark, ev ekmeği, ev ekonomisi, ev eşyası, ev gezmesi, ev halkı, ev hanımı, ev işi, ev kadını, ev sahibi, ev sineği, ev yemeği, evi sırtında, genelev, konteyner ev, taşınır ev, yüzer ev, Allah'ın evi, arıtımevi, aşevi, ayevi, babaevi, bağ evi, bakımevi, basımevi, bıçkıevi, buğuevi, camevi, canevi, cemevi, cezaevi, ciltevi, çayevi, çiçekevi, dağ evi, dağıtımevi, damıtımevi, dernekevi, dikimevi, doğumevi, doyumevi, dökümevi, düğünevi, dümenevi, dünyaevi, düşkünlerevi, erkekevi, ezimevi, giyimevi, gökevi, gözevi, gözlemevi, hâkimevi, halkevi, hekimevi, huzurevi, hücre evi, ıslahevi, imamevi, kadınevi, kahveevi, kayakevi, kesimevi, kızevi, kitabevi, konukevi, kuş evi, merdivenevi, modaevi, müzikevi, oğlanevi, orduevi, orman evi, öğretmenevi, ölüevi, polisevi, radyoevi, randevuevi, sağlıkevi, sanatevi, sayrılarevi, sazevi, sergievi, sığınmaevi, taziyeevi, tecimevi, tutukevi, üretimevi, yapımevi, yargıevi, yarı açık cezaevi, yayınevi

VE

  • Türk alfabesinin yirmi yedinci harfinin adı, okunuşu

[bağlaç]

  • İki kelime veya iki cümle arasına girerek aralarında bir bağ olduğunu anlatan söz

    Galiba bir vehme kapılıyorum ve galiba bir hastalık beynimi kemiriyor. - Aka Gündüz

Birleşik Kelimeler: ve benzeri, ve diğeri, vesair, vesaire, veya, veyahut

VERİ

[isim]

  • Bir araştırmanın, bir tartışmanın, bir muhakemenin temeli olan ana öge, muta, done
  • Bir sanat eserine veya bir edebî esere temel olan ana ilkeler

    Bir romanın verileri.

  • Gözlem ve deneye dayalı araştırmanın sonuçları

    İstatistik veriler.

  • Bilgi, data

    Eldeki tüm veriler, sızmadan önce gene dayanamayıp onu aradığımı gösteriyor. - Elif Şafak

[matematik]

  • Bir problemde bilinen, belirtilmiş anlatımlardan bilinmeyeni bulmaya yarayan şey

[bilişim]

  • Olgu, kavram veya komutların, iletişim, yorum ve işlem için elverişli biçimli gösterimi

Birleşik Kelimeler: veri bankası, veri dosyası, veri işlem, veri ortamı, veri tabanı, veri toplama, özveri

EVÇ (Kelime Kökeni: Arapça evc)

[isim]

[eskimiş]

  • En yüce yer

[gök bilimi]

  • Yeröte

[gök bilimi]

  • Günöte

ÇİVİ

[isim]

  • İki şeyi birbirine tutturmak, bir nesneyi bir yere sabitlemek için çakılan, ucu sivri, başlı, metal veya ağaçtan yapılmış ufak çubuk, mıh
  • Kalkan balığının üzerindeki düğmeye benzer kemiksi oluşum

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çivi çıkar ama yeri kalır
  • çivi çiviyi söker
  • çivi gibi
  • çivi gibi olmak
  • çivi kesmek
  • çivi kırmak
  • çivisi çıkmak
  • çivi sokmak (veya sürmek)

Birleşik Kelimeler: çivi yazısı, çiviyukarı, çatal çivi, tel çivi, cam çivisi, döşemeci çivisi, inşaat çivisi, kulak çivisi, temel çivisi, yaya çivisi

EVİÇ (Kelime Kökeni: Arapça evc)

[isim]

[müzik]

  • Klasik Türk müziğinde bir tür birleşik makam