[isim]

• Çekinilmek işi

[nesnesiz]

• Çekme işini yaptırmak

  Karıcığım, seninle şöyle yan yana bir resim çektirelim. - Peyami Safa

• Birini sıkıntılı duruma sokmak, içinden çıkılamaz duruma düşürmek

  Herkes bize az çok bir şeyler çektirir. - Behçet Necatigil

[-i]

• Tekrar tekrar çekmek

  Deniz yakasından yakalamış, parmaklarını geçirmiş iki yakasına, çekeliyor. - Zeyyat Selimoğlu

[isim]

• Çekimlemek işi

[-i]

• Çekme işini yapamamak

[mecaz]

• Katlanamamak

  Siz bu yolun yükünü çekemezsiniz. - Necip Fazıl Kısakürek

[mecaz]

• Kıskanmak

  Beni çekemeyen biri bir işler karıştırıyor. - Nazım Hikmet

[sıfat]

• Çekincesi olan

[isim]

• Tekstil imalatında dokunmuş malzemeyi istenilen boy ve ene göre çektiren aracı çalıştıran işçi

[isim]

• Çekici olma durumu, alım, albeni, alımlılık, cazibe, hava, gelgel

[fizik]

• Çekme gücü

  Mıknatısın çekiciliği.

[isim]

• Çekebilmek işi

[isim]

• Çekiçlemek işi

[isim]

• Çekişilmek işi

[sıfat]

• Çekişmeye yol açan

[zarf]

• Sert, çetin, zorlu bir biçimde

  Maç çok çekişmeli geçti.

[sıfat]

• Çekmecesi olan

[isim]

• Demir fabrikalarında makine ile çalışan çok ağır çekiçlerin bulunduğu yer

[isim]

• Düzenli olma durumu

• Toplumca kabul gören ölçü

  Onun her yazdığı iyi olmayabilir, kendini bırakıp çekidüzen gözetmeden karmakarışık yazdığı da oluyor. - Nurullah Ataç

Ata Sözleri ve Deyimler

• çekidüzen vermek