ÇAYIRSEDEFİ Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

ÇAYIRSEDEFİ harflerini içeren 5 harfli 42 kelime bulunuyor. 5 harfli ÇAYIRSEDEFİ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

FİDYE15, FIRÇA15, SEDEF14, FERDİ13, FEDAİ13, FERDA13, FERDE13, İFADE13, REDİF13, FRİSA12, İSRAF12, RESİF12, SAFİR12, SAFER12, SEFİR12, SEFER12, ARİFE11, AREFE11, ARDIÇ11, AYRIÇ11, ÇADIR11, ÇAYIR11, RAYİÇ10, SIRÇA10, SEDYE10, DİYAR9, DİREY9, DERYA9, RİYAD9, SADIR9, SERÇE9, SAYRI9, ASİDE8, ADRES8, ADESE8, SİYER8, SEYİR8, SEDİR8, DAİRE7, İRADE7, İDARE7, ESİRE6

ESİRE (Kelime Kökeni: Arapça esīre)

[isim]

[eskimiş]

  • Dişi tutsak
  • Cariye, dişi köle

DAİRE (Kelime Kökeni: Arapça dāʾire)

[isim]

  • Konut olarak kullanılan bir yapının bölümlerinden her biri, kat

    Bu koskoca binanın, pasajın arka tarafında bir kısım daireleri ayrıca kiraya verilmiş. - Halit Fahri Ozansoy

  • Belirli devlet işlerini çevirmekle görevli kuruluşlardan her biri

    Eskiden hem bir dairede beraber bulunmuşlar hem de silah arkadaşlığı etmişlerdi. - Refik Halit Karay

  • Bu kuruluşların içinde çalıştıkları yapı
  • Bir yapı veya gemide belli bir işe ayrılmış bölüm

    Yemeği, selamlık dairesinin üst katındaki yemek salonunda yediler. - Memduh Şevket Esendal

[mecaz]

  • Soyut kavramlarda belli sınır, ölçü

    Serkeşliklerden vazgeçerek edep ve itaat dairesine dönünüz! - Necip Fazıl Kısakürek

[matematik]

  • Bir çemberin içinde kalan düzlem parçası

[müzik]

  • Saz takımında usul vurmaya yarayan tef

Birleşik Kelimeler: daire kesmesi, daire parçası, dubleks daire, fasit daire, uçan daire, yarım daire, arz dairesi, askerlik dairesi, enlem dairesi, hareket dairesi, harp dairesi, istihbarat dairesi, kalorifer dairesi, kaza dairesi, kazan dairesi, lojistik dairesi, saat dairesi, vergi dairesi

İRADE (Kelime Kökeni: Arapça irāde)

[isim]

  • Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü, istenç

    Korkunç bir irade kuvveti sarfıyla baş ucundaki lambayı yaktı. - Sait Faik Abasıyanık

[ruh bilimi]

[felsefe]

  • İstenç

[eskimiş]

  • Buyruk

    Görülünce vurulması için irade bile var. - Sermet Muhtar Alus

[eskimiş]

  • İstek, dilek

    Ölüme, yaşama irademizin bir çeşit tükenişi diye bakıyoruz. - Ahmet Muhip Dranas

Birleşik Kelimeler: irade beyanı, irade dışı, irade kaybı, irade yitimi, millî irade

İDARE (Kelime Kökeni: Arapça idāre)

[isim]

  • Yönetme, yönetim, çekip çevirme

    Bu zat, propagandayı tertip ve idareye memur imiş. - Atatürk

  • Ülke işlerinin yürütülmesi, kamuya ilişkin hizmetlerin bütünü
  • Bir kurum veya kuruluşun yönetildiği yer veya makam

    Meğer Gazi Paşa gelecekmiş. İdare her sınıfa Afet Hanım'ın Yurt Bilgisi kitabından üçer nüsha dağıttı. - Haldun Taner

  • Bir kurumun işlerini yürüten kurul

    Gazete idaresi tarafından zarf kazara açılmış. - Peyami Safa

  • Tutum

    Birdenbire, elindeki suyu günlerce idareye mecbur bir kazazede hâline geldim. - Necip Fazıl Kısakürek

  • İdare kandili veya lambası
  • Hoş görme, göz yumma
  • Yetinme

    Bu son hatıralarla sonuna kadar idareye çalışıyorum. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • idare etmek
  • idaresini bilmek

Birleşik Kelimeler: idare amiri, idarehane, idare hukuku, idareimaslahat, idare kandili, idare lambası, idare mahkemesi, idare meclisi, mahallî idare, merkezî idare, mülki idare, örfi idare, sivil idare, amme idaresi, kamu idaresi

ASİDE (Kelime Kökeni: Arapça ʿaṣīde)

[isim]

[eskimiş]

  • Un, et ve bamya ile yapılan bir Arap yemeği

ADRES (Kelime Kökeni: Fransızca adresse)

[isim]

  • Bir kimsenin oturduğu yer, bulunak

    Mektuplar gelir adreslerine / Şenyuva Apartmanı bodrum katı - Orhan Veli Kanık

  • Kurum veya kuruluşun bulunduğu yer

[mecaz]

  • Bir kimsenin sık olarak gittiği yer

[mecaz]

  • Hedef gösterilen yer

    Mühim hadiselerin yanı sıra, acil durumların da şaşmaz adresiydi Celâl. - Elif Şafak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • adres bırakmak (veya vermek)
  • adres göstermek

Birleşik Kelimeler: adres defteri, adres kartı, adres kitabı, adres makinesi, adres rehberi

ADESE (Kelime Kökeni: Arapça ʿadese)

[isim]

[fizik]

  • Mercek

    Yaşamayı tatsız, dünyayı mahdut gösteren bu adese bana babamdan mı yadigâr kalmıştı? - Kemal Bilbaşar

[bitki bilimi]

  • Kovucuk

SİYER (Kelime Kökeni: Arapça siyer)

[isim]

[eskimiş]

  • Hz. Muhammed'in hayatını anlatan kitap

SEYİR (Kelime Kökeni: Arapça seyr)

[isim]

  • Gidiş, yürüyüş, ilerleyiş

    Yaşayacak fazla zamanları olmayan bazı dâhiler, olgunluklarını hayatın normal seyrinden çok evvel tamamlamış oluyorlar. - Asaf Halet Çelebi

  • Kara taşıtlarının belli bir güzergâhta ilerlemesi

[denizcilik]

  • Özellikle gemilerin belli bir rotayı takip ederek yolculuk etmesi
  • Bir yerden başka bir yere gitmek için yola çıkma
  • Eğlenmek için bakma, hoşlanarak bakma, temaşa

    Tevfik, orta oyununa çıkınca seyrine en sık gidenlerden birisi Selim Paşa'nın karısı oldu. - Halide Edip Adıvar

  • Bakıp eğlenecek şey, eğlendirici durum

    Bundan âlâ seyri nerede bulacak garipler? - Tarık Buğra

Ata Sözleri ve Deyimler

  • seyre çıkmak
  • seyre dalmak

Birleşik Kelimeler: seyredilmek, seyretmek, seyreylemek, seyrüsefer, kıyı seyri, sahil seyri

SEDİR (Kelime Kökeni: Arapça ṣadr)

[isim]

  • Arkalıksız, üstü minderli ve yastıklı olabilen, oturmaya veya yatmaya yarayan ev eşyası, divan

    Bizi geniş sedirlerle çevrilmiş keten örtülü bir büyük odaya aldılar. - Burhan Felek

[isim]

[bitki bilimi]

  • Kozaklılardan, çiçekleri sarı veya açık yeşil renkli, boyu 40 metre kadar olabilen ve kerestesi yapı işlerinde kullanılan bir orman ağacı, dağ servisi (Cedrus)

Birleşik Kelimeler: aksedir

DİYAR (Kelime Kökeni: Arapça diyār)

[isim]

  • Ülke

    Bir gün dedim ki istemem artık ne yer ne yâr / Çıktım sürekli gurbete gezdim diyar diyar - Yahya Kemal Beyatlı

[mecaz]

  • Dünya

    Arkamda başka bir diyar, sıkıntı, ızdırap ve kudret diyarı var. - Halide Edip Adıvar

[mecaz]

  • Bazı nitelik veya değerleri taşıyanların çok bulunduğu yer, yurt

Birleşik Kelimeler: diyarıgurbet, baba diyarı

DİREY

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Belli bir bölgede yaşayan hayvanların tümü, fauna
  • Bu hayvanların tanımını yapan eser

DERYA (Kelime Kökeni: Farsça deryā)

[isim]

[eskimiş]

  • Deniz

[mecaz]

  • Bilgili kimse

[mecaz]

  • Bir şeyin bol olduğu yer

    Kul Mustafa eydür coştum / Aşkın deryasına düştüm - Kul Mustafa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • derya gibi

Birleşik Kelimeler: deryadil, kaptanıderya, lebiderya, çamur deryası

SADIR (Kelime Kökeni: Arapça ṣadr)

[isim]

  • Göğüs, sine
  • Yürek, kalp

[tarih]

  • Kazaskerlere verilen unvan

[tarih]

  • Sadrazam

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sadra şifa vermek

[sıfat]

[eskimiş]

  • Çıkan, görünen

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sâdır olmak

SERÇE

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Serçegillerden, insanlara yakın yerlerde yaşayan, kışın göçmeyen, koyu boz renkli, ötücü küçük bir kuş (Passer domesticus)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • serçeden korkan darı ekmez

Birleşik Kelimeler: serçe parmak, ağaç serçesi, dağ serçesi