[isim]

• Anlamak işi, anlamaklık, kavrama, derk, fehim, intikal, tefehhüm, vukuf

  Lavabonun aynasında yorgun bir suratla kendini anlamaya çalışan bu adama bakıyorum. - Ahmet Ümit

[felsefe]

• Bir olay veya önermenin daha önce bilinen bir kanunun veya formülün sonucu olduğunu görme

[isim]

[ticaret]

• Sermaye

[isim]

• Anne olma durumu

  Yazarların analığa ve analarına yaklaşımları da çeşitlidir doğallıkla. - Adalet Ağaoğlu

• Anne olma duygusu

• Anne yerini tutan veya anne kadar yakınlık gösteren kadın

• Anaca davranış

[halk ağzında]

• Üvey ana

  Benim analığımın yetiştiği konak da çok çok büyükmüş. - Refik Halit Karay

Ata Sözleri ve Deyimler

• analık etmek
• analık fenalık

[isim]

• Aklamak işi, ibra

[isim]

• Kanamak işi, nezif

  Burun kanaması, diş kırılması, ötede beride ufak tefek sıyrıklar ve şişler... - Reşat Nuri Güntekin

[isim]

• Anılmak işi

[isim]

• Alınmak işi

  Öbürü göğsünden ağır yaralı iki erin geriye alınmalarına göz kulak oluyordu. - Attila İlhan

[isim]

• Görme engellilik

[isim]

• Iklamak işi

[sıfat]

• Kaması olan

  Kamalı top.

[isim]

• Kınamak işi, ayıplama, takbih

[sıfat]

• Anlamlı

  Her çağın kendi idealine göre gördüğü sosyal manalı bazı rüyalar vardır. - Mehmet Kaplan

[zarf]

• Anlamlı bir biçimde

[sıfat]

• Tombul, gürbüz, iri (bebek veya küçük çocuk)

[isim]

[hayvan bilimi]

• Çift parmaklılar takımının devegiller sınıfından, Güney Amerika'da yaşayan, uzun tüylü, memeli bir hayvan (Lama glama pacos)

• Bu hayvanın yumuşak, hafif, dayanıklı ve parlak olan yünü

• Bu yünden dokunan kumaş

[isim]

[kimya]

• Alman gümüşü

[sıfat]

• Alık benzeri

  Yüzünde hayli alıkça denebilecek bön bir mutluluk ifadesi vardı. - Murathan Mungan

[zarf]

• (alı'kça) Alık olana yaraşır bir biçimde

  O andaki hayretimi hatırladıkça / Rejisöre bakakaldım öyle alıkça. - Enis Behiç Koryürek