ÇAKIŞTIRMAK Harflerini İçeren 8 Harfli Kelimeler
ÇAKIŞTIRMAK harflerini içeren 8 harfli 26 kelime bulunuyor. 8 harfli ÇAKIŞTIRMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
ÇIKIŞMAK17,
KIRITMAK
-
Hoş görünmek çabasıyla cilveli davranışlarda bulunmak
Biraz kırıttı, çekildi gitti. - Hüseyin Cahit Yalçın
AŞTIRMAK
- Aşma işini yaptırmak
AŞIRTMAK
- Aşırma işini yaptırmak
- Aşırmak
AÇTIRMAK
-
Açma işini yaptırmak
Züğürtlükten, telefonumuz kesildi mi ona bir selam yollar açtırırdık. - Yusuf Ziya Ortaç
Ata Sözleri ve Deyimler
- açtırma ağzımı
- açtırma kutuyu, söyletme kötüyü
ÇIKARTMA
-
Çıkartmak işi
Baban nüfus kâğıdını çıkartmayı savsaklamış. - Adalet Ağaoğlu
-
Özel olarak hazırlanıp bir yere yapıştırılan zamklı desen, resim veya yazı
Yonca'nın elindeki kâğıt parçasında, yeşilli, sarılı, kırmızılı bir kelebek çıkartması var. - Oktay Rifat
ÇIKARMAK
- Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
-
Sonunu getirmek
Bu para ile ayı çıkarırız.
- Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek
-
Bulmak, ortaya koymak
Yalanını çıkarmak. Yanlışını çıkarmak.
-
Hatırlamak
Adamı nereden tanıdığımı tam olarak çıkarmaya çalıştım. - Necati Cumalı
-
Öfke, hırs, acı vb.nin zararını çektirmek
Öfkesini benden çıkardı.
-
Sağlamak, elde etmek
Ekmeğini taştan çıkarmak.
-
Gibi göstermek, bir davranış yüklemek
Birini hırsız çıkarmak. Suçlu çıkarmak.
-
Sindirim yolundan dışarı atmak, kusmak
Sonunda dayanamayıp o gece ne yediyse çıkardı. - İhsan Oktay Anar
- İlgisini keserek uzaklaştırmak
-
Giysi, ayakkabı vb.ni vücuttan ayırmak, soymak
İhtiyar hatun, onun ayakkabılarını ve ceketini çıkarıp çekilip gitmişti. - Sait Faik Abasıyanık
-
Yayımlamak
Gençlerin tenkitlerini gördü, yeni çıkardıkları edebiyat tarihlerini karıştırdı. - Orhan Seyfi Orhon
-
Gidermek
Lekeyi çıkarmak.
-
Yapmak, üretmek
Bu terzi çok iş çıkarıyor.
-
Sunmak
Konuklara çerez çıkardı.
-
Göstermek
Sosyeteye bir ustabaşıyı kocam diye çıkaracaksın. - Memduh Şevket Esendal
-
Bir müzik parçasını notalarıyla çalmak
Yeni öğrendiği bir tangoyu piyanoda tek parmakla çıkarmaya çalışan İlhami... - Haldun Taner
-
Yollamak, göndermek
Bir adam çıkarıp oğlunu yanına getirtti.
-
Boşaltmak
Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik. - Refik Halit Karay
- Resim yapmak
- Fotoğraf çektirmek
-
Söylemek
Bu dedikoduyu ortaya mutlak bizim arkadaş çıkarmıştır. - Osman Cemal Kaygılı
- Üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, tarh etmek
ÇAKTIRMA
- Çaktırmak işi
KAÇIRMAK
- Kaçmasını sağlamak veya kaçmasına imkân yaratmak
-
Bir işi belirlenen zamanda yapamamak
Maçı kaçırdım.
-
Zor kullanarak yanında götürmek
Kız kaçırmak.
-
Bir daha ele geçmemek üzere yitirmek
Fırsatı kaçırdım.
-
Yararlanamamak
Penaltıyı kaçırdı.
-
Gitmek, kaçmak zorunda bırakmak
Söylene söylene adamı kaçırdı.
-
Çalmak, kimsenin haberi olmadan götürmek, aşırmak
İcradan eşya kaçırdılar.
-
Yasal olmayan yoldan bir ülkeye mal sokmak veya çıkarmak
Uyuşturucu kaçırmak.
-
Ölçüyü, sınırı aşmak, fazlasına gitmek
Kulübün yemeğinde biraz fazlaca kaçırmıştım. - Haldun Taner
-
Sıvı, gaz vb. sızdırmak
Çakmak, gaz kaçırıyor.
Makine buhar kaçırıyor.
-
İstemeyerek altını kirletmek
Donuna kaçırmak.
-
Delirmek
Zavallı kaçırmış.
-
Bir araç veya aletle iş görürken aracı iyi kullanamama yüzünden kendine veya bir başkasına zarar vermek
Usturayı elimden kaçırdım, yanağımı kestim.
-
Birini veya bir şeyi göstermemek
Karısını benden kaçırıyor.
- Yarışan bir koşucu diğeri tarafından hızla geçilip ara açılmak
- Futbol veya basketbolda savunduğu oyuncuyu boş bırakmak, pas almasına fırsat vermek
KAÇIRTMA
- Kaçırtmak işi
KARIŞMAK
-
İki veya ikiden çok şey bir araya gelip birbirinin içinde dağılmak, birbirinin içine girmek
Araba sallana sallana içim bağrım birbirine karıştı. - Hüseyin Rahmi Gürpınar
-
Düzensiz, dağınık olmak
Yanıma her tarafı titreyerek sapsarı, sakal bıyığa karışmış bir hâlde geldi. - Refik Halit Karay
-
Bulanmak, duruluğunu yitirmek
Hava birden karıştı. Zihnim karıştı.
-
Açıklığını yitirmek, anlaşılması güçleşmek
Kaymakam işin karıştığını anlayarak... - Memduh Şevket Esendal
-
Müdahale etmek, araya girmek
Sokakta herkes kadın kıyafetine karışmak hakkını kendinde görürdü. - Falih Rıfkı Atay
- Engellemek, araya girmek
-
Bir araya gelmek, katılmak
Bingazi'deki muharebeye karışmak için beraber yola çıktığım arkadaş Kahire'de hastalanmıştı. - Ömer Seyfettin
-
İlgilenmek, müdahale etmek, el atmak
Ben, dedim, başkalarının soyadlarına nasıl karışabilirim? - Memduh Şevket Esendal
-
Yetkisinde bulunmak, bakmak, iş edinmek, işi olmak
Bu işe belediye karışır.
Ata Sözleri ve Deyimler
- karışanı görüşeni olmamak
KARKAMIŞ
- Gaziantep iline bağlı ilçelerden biri
KATIŞMAK
-
Bir topluluğa karışmak, katılmak
O da bize katıştı.
KARMAŞIK
-
İçinde aynı cinsten birçok öge bulunan, birbirine az çok aykırı birçok şeyden oluşan, mudil
Bu çeşitten karmaşık soruları bir çırpıda çözmeye kalkışacak değilim buracıkta. - Nermi Uygur
- Çözeltide kendisini oluşturan parçalara iki yönlü olarak ayrışan (iyon veya birleşik), kompleks
- Üstün teknolojisi olan, sofistike
- Ögelerinin veya gerekli işlemlerin sayısının çokluğu, çeşitliliği yüzünden anlaşılması, yapılması güç olan, komplike
- Anlaşılması güç olan (durum), sofistike
Birleşik Kelimeler: karmaşık sayı
MATRAKÇI
- Osmanlı ordusunda acemilere matrakla savaşmayı öğreten usta
TAKIŞMAK
- Birbirine takılmak
- Anlaşmazlığa düşmek, kavgaya tutuşmak, ağız kavgası yapmak