ZIHLAMAK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

ZIHLAMAK harflerini içeren 5 harfli 33 kelime bulunuyor. 5 harfli ZIHLAMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

HIZMA14, HAZIM14, HAMIZ14, HIZLA13, HAZIK13, LAHZA12, IHMAK11, AHMAK10, AHKAM10, HAMAK10, HAMAL10, HAMLA10, HAKLI10, KIZMA10, KAZIM10, LAZIM10, MAHAL10, ZAMLI10, AZMAK9, AZLIK9, AHLAK9, AKMAZ9, HALKA9, KAZIL9, KAZMA9, MALAZ9, MAZAK9, ALKIM7, KALIM7, KILMA7, ALMAK6, KALMA6, MALAK6

ALMAK

[-i]

  • Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak

    Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. - Necati Cumalı

[nesnesiz]

  • Satın almak

[nesnesiz]

  • Ele geçirmek, fethetmek

    Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş. - Ömer Seyfettin

[-i]

[-den]

  • Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak

    Çocuğu okuldan aldı.

  • Birlikte götürmek

[nesnesiz]

  • İçine sığmak

    Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır.

[-e]

[nesnesiz]

  • Kabul etmek

[nesnesiz]

  • Kendine ulaştırılmak, iletilmek

    Mektup almak. Haber almak.

[nesnesiz]

  • İçeri sızmak, içine çekmek

    Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış.

[nesnesiz]

  • Erkek, kadınla evlenmek

    O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü. - Memduh Şevket Esendal

[-i]

[nesnesiz]

  • Sürükleyip götürmek

    Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı.

[nesnesiz]

  • Kazanmak, elde etmek

[nesnesiz]

  • Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak

    Soğuk almak. Ceza almak.

[-i]

[nesnesiz]

  • Bürümek, sarmak, kaplamak

    Burayı kötü bir koku aldı, durulamaz hâle geldi.

[-den]

  • Kısaltmak, eksiltmek

    Ceketin boyundan almak.

[nesnesiz]

  • Yolmak, koparmak

    Kaş almak.

  • Temizlemek

    Karyolanın altını süpürge ile al.

[-e]

[-i]

  • İçeri girmesini sağlamak

    Sevdiği delikanlıyı gece evine almış. - Necati Cumalı

[nesnesiz]

  • Tat veya koku duymak

    Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır.

[-e]

[-i]

  • Örtmek, koymak

    Paltosunu sırtına aldı.

[-i]

[-de]

  • Yol gitmek, mesafe katetmek

    O yolu bir saatte alırsınız.

[-i]

[-den]

  • Çalmak

    Cebimden saatimi almışlar.

  • Soldurmak

    Güneş perdelerin rengini aldı.

  • Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak

    Dalağını aldılar.

[nesnesiz]

  • Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek

    Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı. - Haldun Taner

[nesnesiz]

  • Göreve, işe başlatmak

    Yeni bir kapıcı aldı.

[-den]

  • Görevden, işten çekmek

[nesnesiz]

  • Başlamak

    Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur - Halk türküsü

[nesnesiz]

  • İçecek veya sigara içmek

    Tadına bakmak için bir yudum aldım.

[nesnesiz]

  • Yutmak, kullanmak

    İlaç almak.

[nesnesiz]

[-den]

  • Kazanç sağlamak

    Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar.

  • Gidermek, yok etmek

    İçine biraz su koy, tuzunu alır.

  • Yer değiştirmek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • al (veya alın) ...
  • alaşağı etmek
  • al aşağı vur yukarı
  • al benden de o kadar
  • al birini, vur ötekine (veya birine)
  • aldı
  • aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek
  • aldı sazı eline
  • al gülüm ver gülüm
  • alıp başını gitmek
  • alıp götürmek
  • alıp satmaz görünmek
  • alıp sattığı olmamak
  • alıp vereceği olmamak
  • alıp verememek
  • alıp vermek
  • alıp yürümek
  • al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur (veya gocunsun)
  • almadan vermek Allah'a mahsus
  • almadığın hayvanın kuyruğunu tutma
  • al malın iyisini, çekme kaygısını
  • alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste
  • al sana bir ... daha
  • al takke ver külah

Birleşik Kelimeler: pürüzalır, esir almaca, soluk almadan, açığa almak, satın almak, akılalmaz, çakaralmaz

KALMA

[isim]

  • Kalmak işi

    Asıl derdi, tumturaklı sözler, bitimsiz tartışmalarla gözünü boyayıp birazcık yanında kalmamı sağlamak. - Tomris Uyar

[sıfat]

  • Herhangi bir kimseden veya bir dönemden kalmış olan

    Annemden kalma bir evim vardı. Onu rehine koyarak bir ev tuttuk. - Ömer Seyfettin

Birleşik Kelimeler: kalma durumu, babadan kalma, dededen kalma

MALAK

[isim]

[halk ağzında]

  • Manda yavrusu

ALKIM

[isim]

[meteoroloji]

  • Gökkuşağı

KALIM

[isim]

  • Kalma işi

Birleşik Kelimeler: ölüm kalım meselesi

KILMA

[isim]

  • Kılmak işi

    Kitabımı elimden bırakmadığımı görmek bile onları mutlu kılmaya yetiyordu. - Necati Cumalı

AZMAK

[isim]

[halk ağzında]

  • Küçük su birikintisi, gölcük
  • Bataklık

[nesnesiz]

  • Taşkınlıkta ileri gitmek

    Çocuklar azdı.

  • Deniz, ırmak vb. kabarmak, taşmak

    Deniz azdı.

  • Yara, hastalık etkili, tehlikeli duruma gelmek

    Bazılarının bronşiti, bazılarının romatizması azmış. - Ahmet Haşim

  • Cinsel duyguları artmak
  • Çamaşır artık ağartılamaz duruma gelmek
  • Hayvanlar iki ayrı ırktan doğmak

    Katır, atla eşekten azmış bir hayvandır.

  • Bitkiler, aşırı büyümek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • azan kurda kızan köpek
  • azmış kudurmuştan beterdir

AZLIK

[isim]

  • Az olma durumu

    Bu hususlardaki vesikaların azlığı maalesef ancak küçük bir ipucu üzerinde yapılan tahminlerden ibaret kalıyor. - Asaf Halet Çelebi

  • Azınlık

AHLAK (Kelime Kökeni: Arapça aḫlāḳ)

[isim]

  • Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları, aktöre, sağtöre

    Ahlak düzelmeden hiçbir şey düzelmez. - Çetin Altan

  • Huylar

    Bu şoförler hepinizin ahlakını bozdu. - Memduh Şevket Esendal

Birleşik Kelimeler: ahlak bilimi, ahlak dışı, ahlak yasası, ahlak zabıtası, ilmiahlak

AKMAZ

[isim]

[coğrafya]

  • Durgun su, gölet

HALKA (Kelime Kökeni: Arapça ḥalḳa)

[isim]

  • Çeşitli metallerden veya tahtadan yapılmış çember

    Belinde uzun gümüş halkalarla asılı gümüş anahtarları vardı. - Falih Rıfkı Atay

  • Çember biçiminde çeşitli nesnelerden yapılmış tutturma aracı

    Perde halkası.

  • Değerli metallerden yapılan çember biçimindeki süs eşyası

    Kulağındaki altın halka. Nişan halkası.

  • Su gibi sıvıların içine katı bir nesnenin düşmesiyle oluşan, gittikçe büyüyerek açılan çembere benzeyen biçim

    Suda halkalar oluştu.

  • Çember biçiminde dizilmiş topluluk
  • Uykusuzluk, yorgunluk, üzüntü vb. sebeplerle göz altında beliren koyuluk

    Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz / Ya gözler altındaki mor halkalar - Cahit Sıtkı Tarancı

  • Bir tür ufak, yağlı ve tuzlu simit

    İstanbul fırınları çocuk bileği gibi ince halkalar yaparlardı. - Reşat Nuri Güntekin

[sıfat]

  • Çember biçiminde olan

[spor]

  • Yerden yüksekliği ayarlanabilen aralıklara asılı iki halatın uçlarına takılan 18 santimetre çapında, 28 milimetre kalınlığında tahta veya deri kaplı iki demir halkadan oluşan asılma araçlarından her biri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • halka olmak

Birleşik Kelimeler: halka dizilişli, halka oyunları, halka yay, nişan halkası, yıl halkası

KAZIL

[isim]

  • Kıldan bükülmüş, çuval dikmekte kullanılan ip, sicim

KAZMA

[isim]

  • Kazmak işi
  • Toprağı kazıp kaldırma, düzeltme vb. işlerde kullanılan ağaç saplı demir araç

    Bu yolun o tarihte bitmesi için ne kadar paraya, ameleye, kazma ve küreğe ihtiyacınız vardır? - Falih Rıfkı Atay

[sıfat]

  • Kazılarak yapılmış

    Kazma yazı.

[sıfat]

[argo]

  • Kaba, görgüsüz (kimse)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kazma gibi

Birleşik Kelimeler: kazma diş, hava kazması

MALAZ

[isim]

[halk ağzında]

  • Sulak yer
  • Sürülmemiş, ot bürümüş toprak
  • Su altında kalan, su basmış tarla

MAZAK

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Kırlangıç balığıgillerden, Atlantik Okyanusu, Akdeniz ve Marmara denizinde yaşayan, kırmızı renkli, lezzetli bir balık (Trigla lineata)