ZEVZEKÇE ile Oluşan Kelimeler (ZEVZEKÇE Kelime Türetme)

ZEVZEKÇE harflerinden oluşan 15 kelime bulunuyor. ZEVZEKÇE kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Zevzekçe kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

8 Harfli Kelimeler

ZEVZEKÇE23

6 Harfli Kelimeler

ZEVZEK18

4 Harfli Kelimeler

ZEVÇ16, ZEVK13, KEÇE7

3 Harfli Kelimeler

EVÇ12, ÇEK6, KEZ6, EKE3

2 Harfli Kelimeler

EV8, VE8, ÇE5, ZE5, EK2, KE2

EK

[isim]

  • Bir şeyin eksiğini tamamlamak için ona katılan parça

    Yazının ekleri.

  • Bir gazete veya derginin günlük yayımından ayrı ve ücretsiz olarak verdiği parça, ilave

    Gazetenin haftalık sanat ve edebiyat eki.

  • Sonradan katılan, yapılan, dikilen, yapıştırılan parçanın belli olan yeri
  • İki borunun birbirine birleştirildiği yer

[sıfat]

  • Eklenmiş, katılmış

    Okul müdürüyken okulun ek inşaatında hamallarla birlikte çalışmış. - Haldun Taner

[dil bilgisi]

  • Kelime türetmek veya kelimenin görevini belirtmek için kullanılan, başa, sona veya kelimenin içine eklenebilen, bağımlı dil bilgisi ögeleri, lahika

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ek bent olmak
  • ekini belli etmemek

Birleşik Kelimeler: ek bileziği, ek bütçe, ek ders, ek eylem, ek fiil, ek görev, ek gün, ek kart, ek kök, ek oylum, ek ödenek, ek poliçe, ek süre, ek tahsisat, iç ek, işlek ek, ön ek, son ek, aidiyet eki, bildirme eki, çekim eki, çoğul eki, çokluk eki, durum eki, edilgenlik eki, eşitlik eki, hâl eki, ilgi eki, iyelik eki, kişi eki, küçültme eki, nispet eki, olumsuzluk eki, soru eki, şahıs eki, topluluk eki, türetme eki, yapım eki, yokluk eki, yön eki, yön gösterme eki, zaman eki, çatı ekleri

KE

  • Türk alfabesinin on dördüncü harfinin adı, okunuşu

EKE

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Büyük, yetişkin, yaşlı, kart

[isim]

[mecaz]

  • Yaşı küçük olduğu hâlde sözleri ve davranışları büyükmüş gibi olan çocuk

ÇE

  • Türk alfabesinin dördüncü harfinin adı, okunuşu

ZE

  • Türk alfabesinin yirmi dokuzuncu harfinin adı, okunuşu

ÇEK (Kelime Kökeni: İngilizce check)

[isim]

  • Bir kimsenin, satın aldığı hizmet veya ürün karşılığında para yerine verdiği ve karşılığı banka hesabından ödenen yazılı belge

Birleşik Kelimeler: açık çek, bloke çek, karşılıksız çek, hediye çeki

[isim]

  • Slavların batı kolundan olan bir ulus veya bu ulusun soyundan gelen kimse

KEZ

[isim]

  • Bazı sayı sıfatlarıyla birlikte kullanılarak bir olayın ve olgunun her bir tekrarlanışını bildiren söz, defa, kere, sefer, yol

    İki kez İstanbul'a gittim.

Birleşik Kelimeler: bin kez, çoğu kez

KEÇE

[isim]

  • Yapağı veya keçi kılının dokunmadan yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş

    Belki on aile keçelerden, kilimlerden çergelerini meyve ağaçlarının altlarına kurdular. - Ömer Seyfettin

[sıfat]

  • Bu kumaştan yapılan

    Keçe çadırların içi biraz ısınsın diye yerlere, kilimlerin üstüne ayı postları serilmişti. - Nezihe Araz

  • Yere serilen halı, kilim vb. yünlü döşemelik

    Yaz geldi, keçeleri kaldırmalı.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • keçe külah etmek
  • keçe külah olmak
  • keçesini sudan çıkarmak
  • keçeyi suya atmak

EV

[isim]

  • Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı
  • Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut, hane

    Ana oğul, yeni kiraladıkları eve bir pazar günü taşındılar. - Necati Cumalı

[mecaz]

  • Aile

    Evine bağlı bir adam.

[eskimiş]

  • Soy, nesil

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ev açmak
  • ev alma, komşu al
  • ev bozmak
  • evde kalmak
  • evdeki pazar (veya hesap) çarşıya uymaz
  • eve çıkmak
  • ev ev dolaşmak (veya gezmek)
  • evi ev eden avrat
  • ev işletmek
  • evlerden ırak (veya uzak)
  • evlere şenlik
  • ev tutmak

Birleşik Kelimeler: ev adamı, ev altı, ev bark, ev ekmeği, ev ekonomisi, ev eşyası, ev gezmesi, ev halkı, ev hanımı, ev işi, ev kadını, ev sahibi, ev sineği, ev yemeği, evi sırtında, genelev, konteyner ev, taşınır ev, yüzer ev, Allah'ın evi, arıtımevi, aşevi, ayevi, babaevi, bağ evi, bakımevi, basımevi, bıçkıevi, buğuevi, camevi, canevi, cemevi, cezaevi, ciltevi, çayevi, çiçekevi, dağ evi, dağıtımevi, damıtımevi, dernekevi, dikimevi, doğumevi, doyumevi, dökümevi, düğünevi, dümenevi, dünyaevi, düşkünlerevi, erkekevi, ezimevi, giyimevi, gökevi, gözevi, gözlemevi, hâkimevi, halkevi, hekimevi, huzurevi, hücre evi, ıslahevi, imamevi, kadınevi, kahveevi, kayakevi, kesimevi, kızevi, kitabevi, konukevi, kuş evi, merdivenevi, modaevi, müzikevi, oğlanevi, orduevi, orman evi, öğretmenevi, ölüevi, polisevi, radyoevi, randevuevi, sağlıkevi, sanatevi, sayrılarevi, sazevi, sergievi, sığınmaevi, taziyeevi, tecimevi, tutukevi, üretimevi, yapımevi, yargıevi, yarı açık cezaevi, yayınevi

VE

  • Türk alfabesinin yirmi yedinci harfinin adı, okunuşu

[bağlaç]

  • İki kelime veya iki cümle arasına girerek aralarında bir bağ olduğunu anlatan söz

    Galiba bir vehme kapılıyorum ve galiba bir hastalık beynimi kemiriyor. - Aka Gündüz

Birleşik Kelimeler: ve benzeri, ve diğeri, vesair, vesaire, veya, veyahut

EVÇ (Kelime Kökeni: Arapça evc)

[isim]

[eskimiş]

  • En yüce yer

[gök bilimi]

  • Yeröte

[gök bilimi]

  • Günöte

ZEVK (Kelime Kökeni: Arapça ẕevḳ)

[isim]

  • Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu, haz

    İçtik bu nadir içkiyi yıllarca kanmadık / Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor yazık - Yahya Kemal Beyatlı

  • Güzeli çirkinden ayırt etme yetisi, beğeni
  • Tat, lezzet

    Batı edebiyatında şarap içmekten, onun zevkinden hiç bahsedilmez. - Burhan Felek

[mecaz]

  • Eğlence

    Su gibi para harcıyor, zevkine zevk, rahatına rahat katıyor. - Necati Cumalı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • zevk almak (veya duymak)
  • zevk etmek
  • zevki çıkmak
  • zevk için
  • zevkinde olmak
  • zevkine bakmak
  • zevkine ermek (veya varmak)
  • zevkine gitmek
  • zevkini çıkarmak
  • zevkini okşamak
  • zevkten dörtköşe olmak

Birleşik Kelimeler: zevk ehli, zevkiselim, zevküsefa, ehlizevk

ZEVÇ (Kelime Kökeni: Arapça zevc)

[isim]

[eskimiş]

  • Koca

ZEVZEK

[sıfat]

  • Geveze
  • Saçma sapan şeylerle uğraşan

    Kadın ağrıyan başını unutarak zevzek dedi. - Orhan Kemal

ZEVZEKÇE

[sıfat]

  • Gevezeye yakışan, geveze gibi

[zarf]

  • (zevze'kçe) Gevezeye yakışır bir biçimde