Zel ile Biten Kelimeler

ZEL ile biten 18 kelime bulunuyor. Sonu ZEL olan kelime listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Zel ile başlayan kelimeler. İçinde zel olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

11 Harfli Kelimeler

GELİŞİGÜZEL27

9 Harfli Kelimeler

BİYODİZEL19

8 Harfli Kelimeler

GÜPGÜZEL27, MÜPTEZEL18, MATMAZEL13

7 Harfli Kelimeler

ŞNİTZEL13

6 Harfli Kelimeler

GENZEL13

5 Harfli Kelimeler

ZEL15, GÜZEL14, TÖZEL14, GAZEL12, HEZEL12, DİZEL10, TÜZEL10, ERZEL8

4 Harfli Kelimeler

ÖZEL13, AZEL7, EZEL7

AZEL

[isim]

[ekonomi]

  • Sunumun birkaç satıcı tarafından yapıldığı ve bu az sayıdaki satıcının birbirlerinin üretim kararlarından etkilendiği piyasa türü, oligopol

EZEL (Kelime Kökeni: Arapça ezel)

[isim]

  • Başlangıcı belli olmayan zaman, öncesizlik

    Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım / Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım - Mehmet Akif Ersoy

Birleşik Kelimeler: ezel ebet

ERZEL (Kelime Kökeni: Arapça erẕel)

[sıfat]

  • Pek rezil
  • Alçak, soysuz

DİZEL (Kelime Kökeni: Almanca Diesel)

[isim]

  • Sıkıştırılmış hava içine püskürtülen yakıtla çalışan motor

Birleşik Kelimeler: dizel motoru

TÜZEL

[sıfat]

[hukuk]

  • Hukukla ilgili, hukuki, hukuksal
  • Hükümle ilgili, hükmi

Birleşik Kelimeler: tüzel kişi

GAZEL (Kelime Kökeni: Arapça ġazel)

[isim]

[edebiyat]

  • Divan edebiyatında 5-10 beyit arasında değişen, ilk beytinin dizeleri birbiriyle, sonraki beyitlerinin ikinci dizeleri birinci beyitle uyaklı, genellikle lirik konularda yazılan nazım biçimi

    O mecmuadaki gazelleri yüksek sesle okurken eski şiir lehçemizdeki beliğ ve rindane edaların zevkine varıyorum. - Yahya Kemal Beyatlı

[müzik]

  • Klasik Türk müziğinde belli bir kurala bağlı olmadan bir kişi tarafından sazlardan birinin eşliğinde söylenen, söyleyenin ses gücünü göstermesine de olanak veren müzik eseri

    Yanımızdaki vagonda bir gazel başladı. - Yusuf Ziya Ortaç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • gazel okumak
  • gazel tutturmak

Birleşik Kelimeler: gazel damarı

[isim]

[halk ağzında]

  • Sonbaharda kuruyup dökülen ağaç yaprağı

    Coşkun sular gibi akıp durulma / Kuru gazel gibi esip savrulma - Karacaoğlan

HEZEL (Kelime Kökeni: Arapça hezl)

[isim]

[eskimiş]

  • Şaka, alay, mizah

[edebiyat]

  • Bir şiiri veya şiir parçasını şakalı bir anlatıma çevirme

MATMAZEL (Kelime Kökeni: Fransızca mademoiselle)

[isim]

  • Evlenmemiş Hristiyan kızlar için `bayan` sözü yerine kullanılan bir unvan

    Matmazelin saçı başı birbirine karışmıştı. - Sait Faik Abasıyanık

[eskimiş]

  • Konaklarda yabancı dil eğitimi veren kadın

ŞNİTZEL (Kelime Kökeni: Almanca Schnitzel)

[isim]

  • Dana veya tavuk etinin galeta ununa bulanıp kızartılması ile yapılan bir yemek türü

    Önüne bakarak tabağındaki dana şnitzelden ufak bir parçayı kesip ağzına attı. - Osman Aysu

  • Bu yemek için hazırlanmış, kemiksiz dana veya tavuk eti

GENZEL

[sıfat]

  • Genizsil

ÖZEL

[sıfat]

  • Yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan, spesiyal

    Aşçının özel yemeği.

  • Benzerlerinden ayrılmasını sağlayan bir özelliği olan, spesiyal
  • Bir kişiyi ilgilendiren, hususi, zatî

    Özel bir diyeceği varmış gibi koluma girdi sokakta. - Necati Cumalı

  • Devlete değil, kişiye ait olan, hususi, resmî karşıtı
  • Dikkate değer

    Özel bir ilgi gösterdi.

  • Ayırt edici bir niteliği olan
  • Her zaman görülenden, olağandan farklı

    Özel durumları da göz önüne alalım.

Birleşik Kelimeler: özel ad, özel af, özel dikiş, özel dil, özel girişim, özel hayat, özel isim, özel kalem, özel kesim, özel mülkiyet, özel okul, özel radyo, özel sayı, özel sektör, özel televizyon, özel teşebbüs, özel tiyatro, özel ulak, özel yaşam, hizmete özel, kişiye özel

GÜZEL

[sıfat]

  • Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı

    Güzel kız. Güzel çiçek.

    Yalının en güzel odası bizimdi.

  • İyi, hoş

    Güzel şey canım, milletvekili olmak! - Çetin Altan

  • Beklenene uygun düşen ve başarı düşüncesi uyandıran

    Güzel bir fırsat.

  • Soyluluk ve ahlaki üstünlük düşüncesi uyandıran

    Güzel duygular. Güzel hareketler.

  • Görgü kurallarına uygun olan
  • Sakin, hoş (hava)

    Güzel bir gece.

  • Okşayıcı, aldatıcı, kandırıcı

    Güzel vaatler.

  • Pek iyi, doğru

    Güzel güzel amma!

[isim]

  • Güzel kız veya kadın

    Güzeller deniz kenarına geldikleri zaman âşıklar da kale burçlarına ve bedenlerine dolarlar. - Asaf Halet Çelebi

[isim]

  • Güzellik kraliçesi

[zarf]

  • Hoşa giden, beğenilen, iyi, doğru bir biçimde

    Arabayı koştururken boyunlarındaki ziller güzel şıngırdıyordu atların. - Reşat Enis

[zarf]

  • Adamakıllı, şiddetli

    Karıkoca bu kuzu yüzünden güzel bir kavga ettiler. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • güzel bürünür, çirkin görünür
  • güzele bakmak sevaptır
  • güzele kırk günde doyulur, iyi huyluya kırk yılda doyulmaz
  • güzele ne yakışmaz (veya yaraşmaz)
  • güzel hatırı için
  • güzeli herkes sever
  • güzelim
  • güzellerin talihi çirkin olur
  • güzel olmak

Birleşik Kelimeler: güzelavrat otu, güzel duyu, güzel güzel, güzelhatun çiçeği, güzel sanatlar, güzel yazı sanatı, bir güzel, gelişigüzel, camgüzeli, çayırgüzeli, denizgüzeli, dünya güzeli, saksıgüzeli

TÖZEL

[sıfat]

  • Tözle ilgili

SÖZEL

[sıfat]

  • Sözle ilgili, söze dayanan
  • Sosyal konuları kapsayan (sınav)

Birleşik Kelimeler: sözel öğrenme

MÜPTEZEL (Kelime Kökeni: Arapça mubteẕel)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Saygınlığını yitirmiş
  • Çokluğundan dolayı değerini yitiren, değersiz