YÜKÜMLÜLÜK ile Oluşan Kelimeler (YÜKÜMLÜLÜK Kelime Türetme)

YÜKÜMLÜLÜK harflerinden oluşan 16 kelime bulunuyor. YÜKÜMLÜLÜK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Yükümlülük kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

10 Harfli Kelimeler

YÜKÜMLÜLÜK21

8 Harfli Kelimeler

YÜKLÜLÜK16

7 Harfli Kelimeler

YÜKÜMLÜ16

6 Harfli Kelimeler

YÜKLÜK12, KÜLLÜK10

5 Harfli Kelimeler

YÜKÜM12, YÜKLÜ11, YÜLÜK11, KÜLLÜ9

4 Harfli Kelimeler

ÜMÜK9, ÜLKÜ8, MÜLK7

3 Harfli Kelimeler

YÜK7, MÜL6, KÜL5, LÜK5

KÜL

[isim]

  • Yanan şeylerden artakalan toz madde

    Ocağın külleri üstünde duran tenceredeki fasulyeyi bitirdiler. - Memduh Şevket Esendal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kül bağlamak
  • kül etmek
  • kül gibi
  • kül olmak
  • kül ufak olmak
  • külünü savurmak
  • kül yemek (veya yutmak)

Birleşik Kelimeler: külbastı, kül çöreği, küldöken, külkedisi, kül rengi, kül tablası, külyutmaz, yosun külü

[isim]

[eskimiş]

  • Bütün, tüm

    Bir asırdan beri şiirimizi bir kül olarak göz önüne getirince bu misal canlanmaz mı? - Yahya Kemal Beyatlı

LÜK (Kelime Kökeni: Farsça luk)

[isim]

[eskimiş]

  • Boyacılıkta kullanılan Hint zamkı

Birleşik Kelimeler: lük boyası

MÜL (Kelime Kökeni: Farsça mul)

[isim]

  • Şarap

    Karşıyaka'da İzmir'in gülü / Seyran ediyor elinde mülü - Halk türküsü

MÜLK (Kelime Kökeni: Arapça mulk)

[isim]

  • Ev, dükkân, arazi vb. taşınmaz mal
  • Vakıf olmayıp doğrudan doğruya birinin malı olan yer veya yapı

[eskimiş]

  • Devletin egemenliği altında bulunan toprakların bütünü, ülke

    Adalet mülkün temelidir.

Birleşik Kelimeler: devre mülk, mal mülk

YÜK

[isim]

  • Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi

    Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir. - Falih Rıfkı Atay

  • Bir şeyin ağırlığı
  • Araba, hayvan vb.nin taşıyabildiği miktar

    Bir araba yükü odun.

  • Eşya

    Bütün yükü bu bavul.

[mecaz]

  • Birinin üzerine almak zorunda kaldığı ağır görev

    Ben bu yükün altına giremem. Bu yüke herkes katlanamaz.

[mecaz]

  • Tedirginlik veren şey, engel

[fizik]

  • Bir cismin yüzeyinde biriken elektrik miktarı

[tarih]

  • Yüz bin kuruşluk mal veya tutar

    Mademki öyledir, bir yük getirip satan herkes iki akçe versin. - Tarık Buğra

[halk ağzında]

  • Doğacak bebek

[eskimiş]

  • Yüklük

    Haydi şu yüke giriver!.. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yük altına girmek
  • yük olmak
  • yükte hafif pahada ağır
  • yükünü almak
  • yükünü çekmek
  • yükünü tutmak
  • yük vurmak

Birleşik Kelimeler: yük arabası, yük asansörü, yükçeker, yük gemisi, yük hayvanı, yük katarı, yük odası, yük treni, yük vagonu, aşırı yük, baz yük, dökme yük, kuru yük, serbest yük, deve yükü, kar yükü, rüzgâr yükü

ÜLKÜ

[isim]

  • Amaç edinilen, ulaşılmak istenen şey, ideal

    Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür. - Atatürk

  • İnsanı duyular dünyasının üstüne yükselten ve hiçbir zaman tam olarak gerçekleştirilemeyecek olan, yalnızca erişilmesi istenen amaç olarak kalan kılavuz ilke, mefkûre, ideal, vizyon

    Bu yarının dünyasını, insanlığını düzenleyecek ülkünün sahipleri! - Halide Edip Adıvar

[felsefe]

  • Gerçekte olmayıp yalnız düşüncede tasarım biçiminde var olan, yalnızca düşünce ile kavranabilen şey, ideal

KÜLLÜ

[sıfat]

  • İçinde veya üzerinde kül bulunan

Birleşik Kelimeler: küllü su

ÜMÜK

[isim]

[halk ağzında]

  • Boğaz
  • Gırtlak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ümüğüne sarılmak (veya basmak)
  • ümüğünü sıkmak

KÜLLÜK

[isim]

  • Çöplük
  • Sigara külü silkelenen ve sigara söndürülen kap, tabla, kül tablası, sigara tablası
  • Banyo, kalorifer kazanıyla ve sobada küllerin döküldüğü yer veya kap

Birleşik Kelimeler: küllük ağzı

YÜKLÜ

[sıfat]

  • Yükü olan, mahmul
  • Yapılacak işi çok olan

    O çok yüklü, bu işi başkasına verelim.

  • Çok çalışmayı gerektiren

    Bu yılki ders programı çok yüklü.

  • Çok fazla, pek çok

    Yüklü servetini cömertçe harcamaması nedeniyle piyasada para sıkıntısı baş gösterdi. - İhsan Oktay Anar

  • Bir duyguyu, bir olguyu içinde veya üzerinde fazlaca bulunduran

    Romanları, denemeleri hep kültürle yüklü ve A. Hamdi'nin kişiselliği kadar çok yanlı, zengindi. - Haldun Taner

[argo]

  • Çok sarhoş

[argo]

  • Paralı, varlıklı

[halk ağzında]

  • Gebe

Birleşik Kelimeler: dağarcığı yüklü

YÜLÜK

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Ustura ile kesilmiş (kıl)

YÜKLÜK

[isim]

  • Evlerde yatak, yorgan gibi şeyleri koymaya yarayan yer veya büyük dolap, yük, yük odası

    Öbür yana dönüyor, kocaman bir yüklüğün kapısını açıyordum. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

YÜKÜM

[isim]

  • Yükümlülük

    Vergi yükümü yasayla konulur.

YÜKLÜLÜK

[isim]

  • Yüklü olma durumu
  • Ağırlık, gerginlik

    Odanın havasında acayip bir durgunluk, bir yüklülük vardı. - Refik Halit Karay

YÜKÜMLÜ

[sıfat]

  • Bir şeyi yapma zorunluluğu olan, memur, mükellef

    Onun güvenliğini her yerde sağlamakla yükümlüsünüz. - Nazım Hikmet

Birleşik Kelimeler: vergi yükümlüsü