Yü ile Başlayan Kelimeler
YÜ ile başlayan 183 kelime bulunuyor. Başında YÜ olan kelimeler ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Yü ile biten kelimeler. İçinde yü olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
15 Harfli Kelimeler
YÜZSÜZLEŞTİRMEK32
14 Harfli Kelimeler
YÜZSÜZLEŞTİRME31, YÜZEYSELLEŞMEK28, YÜKSEKLİKÖLÇER28, YÜZLEŞTİRİLMEK25, YÜKÜMLENDİRMEK24, YÜREKLENDİRİCİ23, YÜREKLENDİRMEK21
13 Harfli Kelimeler
YÜKSEKÖĞRENİM32, YÜKSEKÖĞRETİM32, YÜZEYSELLEŞME27, YÜZLEŞTİRİLME24, YÜKSELTGENMEK23, YÜKÜMLENDİRME23, YÜREKLENDİRME20
12 Harfli Kelimeler
YÜZSÜZLEŞMEK29, YÜZLEŞTİRMEK23, YÜKSELTGENME22, YÜKSELTGEMEK22, YÜKLENİCİLİK19, YÜKSELTİLMEK18, YÜREKLİLİKLE16
11 Harfli Kelimeler
YÜZSÜZLEŞME28, YÜRÜTÜCÜLÜK26, YÜZDÜRÜLMEK25, YÜZEYLEŞMEK24, YÜZYILLARCA24, YÜZLEŞTİRME22, YÜKSÜNÜLMEK21, YÜKSELTGEME21, YÜCELTİLMEK19, YÜKÜMLENMEK19, YÜREKSİZLİK19, YÜKSELTİLME17, YÜKLENİLMEK16, YÜKLETİLMEK16,
10 Harfli Kelimeler
YÜZBAŞILIK24, YÜZDÜRÜLME24, YÜZERGEZER24, YÜZLEŞMECE24, YÜZEYLEŞME23, YÜKÜMLÜLÜK21, YÜKSÜNÜLME20, YÜRÜRÇALAR19, YÜRÜTÜLMEK19, YÜKÜMLENME18, YÜCELTİLME18, YÜKSEKOKUL17, YÜKSELTMEK16, YÜKLENİLME15, YÜKLETİLME15, YÜREKLENME15, YÜREKLİLİK14
9 Harfli Kelimeler
YÜZÜCÜLÜK25, YÜZSÜZLÜK24, YÜRÜTÜLÜŞ22, YÜZÜKOYUN22, YÜZDÜRMEK21, YÜZBEŞLİK21, YÜKSEKOVA21, YÜZLEŞMEK20, YÜZLEMECE20, YÜZYILLIK20, YÜZNUMARA18, YÜRÜTÜLME18, YÜKLEYİCİ18, YÜCELTMEK17, YÜZLENMEK17, YÜKSÜNMEK17, YÜKSELTEÇ17, YÜKLENİCİ16, YÜKSELTME15, YÜKSELMEK15
Tümünü Gör
8 Harfli Kelimeler
YÜZSÜZCE24,
Tümünü Gör
7 Harfli Kelimeler
YÜZÜNCÜ21, YÜZBAŞI20, YÜRÜYÜŞ20, YÜZSUYU19, YÜZÜSTÜ19, YÜREĞİR18, YÜPÜRME18, YÜCELİŞ17, YÜZÜLME17, YÜKLÜCE16, YÜKÜMLÜ16, YÜRÜTÜM16, YÜRÜTEÇ16, YÜCELME15, YÜCELİM15, YÜZLEME15, YÜREGİR15, YÜCELİK14, YÜKÜNME14, YÜLÜNME14
Tümünü Gör
6 Harfli Kelimeler
YÜZGÖZ26, YÜZGEÇ20, YÜZÜCÜ20, YÜĞRÜK19, YÜZSÜZ19, YÜNSÜZ16, YÜZYIL16, YÜZDEN15, YÜZLÜK15, YÜZMEK14, YÜKSÜK13, YÜRÜME13, YÜZLER13, YÜLÜME13, YÜKLÜK12, YÜKLEM11, YÜKSEK11, YÜKLER10
5 Harfli Kelimeler
YÜZÜŞ17, YÜLGÜ15, YÜKÇÜ14, YÜZDE14, YÜZEY14, YÜZLÜ14, YÜZÜK14, YÜZME13, YÜKÜM12, YÜSRÜ12, YÜZER12, YÜKLÜ11, YÜKÜN11, YÜLÜK11, YÜNLÜ11, YÜRÜK11, YÜREK9
4 Harfli Kelimeler
YÜCE11
3 Harfli Kelimeler
YÜZ10, YÜK7, YÜN7
YÜK
-
Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi
Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir. - Falih Rıfkı Atay
- Bir şeyin ağırlığı
-
Araba, hayvan vb.nin taşıyabildiği miktar
Bir araba yükü odun.
-
Eşya
Bütün yükü bu bavul.
-
Birinin üzerine almak zorunda kaldığı ağır görev
Ben bu yükün altına giremem. Bu yüke herkes katlanamaz.
- Tedirginlik veren şey, engel
- Bir cismin yüzeyinde biriken elektrik miktarı
-
Yüz bin kuruşluk mal veya tutar
Mademki öyledir, bir yük getirip satan herkes iki akçe versin. - Tarık Buğra
- Doğacak bebek
-
Yüklük
Haydi şu yüke giriver!.. - Sait Faik Abasıyanık
Ata Sözleri ve Deyimler
- yük altına girmek
- yük olmak
- yükte hafif pahada ağır
- yükünü almak
- yükünü çekmek
- yükünü tutmak
- yük vurmak
Birleşik Kelimeler: yük arabası, yük asansörü, yükçeker, yük gemisi, yük hayvanı, yük katarı, yük odası, yük treni, yük vagonu, aşırı yük, baz yük, dökme yük, kuru yük, serbest yük, deve yükü, kar yükü, rüzgâr yükü
YÜN
-
Koyun tüyü
Bu şiltenin yünü az gelmiş.
-
Bu tüyden yapılmış
Sırtımdaki kırmızı yün hırkam devamlı su çekiyordu. - Ayla Kutlu
Birleşik Kelimeler: madenî yün, asbest yünü, cam yünü, koyunyünü, maden yünü
YÜREK
- Kalp
-
Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül
Fazıla Hanım'ın elleri terliyor, yüreği sarsılıyordu. - Sait Faik Abasıyanık
- Kupa (I)
-
Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk, cesaret
Bu iş yürek ister.
-
Acıma duygusu
Ona merhume demek bile yürek parçalayıcı bir şeydir. - Reşat Nuri Güntekin
-
Mide, karın, iç
Ayşe Hanım, kahveciden limon şekeri almış, yürek ferahlatır diye uzatıyor. - Sermet Muhtar Alus
Ata Sözleri ve Deyimler
- yüreğe işlemek
- yüreği ağzına gelmek
- yüreği bayılmak
- yüreği boğazına tıkanmak
- yüreği bozulmak
- yüreği burkulmak
- yüreği cız etmek (veya cızlamak)
- yüreği çarpmak
- yüreği daralmak
- yüreği dayanmamak
- yüreği ezilmek
- yüreği ferahlamak (veya hafiflemek)
- yüreği götürmemek
- yüreği göz göz olmak
- yüreği hop etmek (veya hoplamak veya oynamak)
- yüreği kabarmak
- yüreği kaldırmamak
- yüreği kalkmak
- yüreği kan ağlamak
- yüreği kanamak
- yüreği kararmak
- yüreği katılmak
- yüreği kaynamak
- yüreğinden geçmek
- yüreğinden gelmek
- yüreğine (bir şey) çökmek
- yüreğine dert olmak
- yüreğine dokunmak
- yüreğine inmek
- yüreğine işlemek
- yüreğine kar yağmak
- yüreğine kurt düşmek
- yüreğine od (veya ateş) düşmek
- yüreğine oturmak
- yüreğine saplanmak
- yüreğine sinmek
- yüreğine su serpmek
- yüreğini açmak
- yüreğini ateş almak
- yüreğini boşaltmak (veya dökmek)
- yüreğini dağlamak
- yüreğini eritmek (veya sızlatmak)
- yüreğini hoplatmak (veya oynatmak veya kaldırmak)
- yüreğini kaplamak
- yüreğini kemirmek
- yüreğinin başı sızlamak
- yüreğinin yağı (veya yağları) erimek
- yüreğini pek tutmak
- yüreğini serinletmek
- yüreğini tüketmek
- yüreğini tüketmek
- yüreği parçalanmak
- yüreği parça parça olmak
- yüreği parlamak
- yüreği rahatlamak
- yüreği serinlemek
- yüreği sıkılmak
- yüreği sıkışmak (veya tıkanmak)
- yüreği sızlamak
- yüreği soğumak
- yüreği şişmek
- yüreği titremek
- yüreği tükenmek
- yüreği ürpermek
- yüreği yağ bağlamak
- yüreği yanmak
- yüreği yarılmak
- yüreği yerinden oynamak
- yürek burkmak
- yürek paralamak (veya parçalamak)
- yürek Selânik olmak
- yürek soğutmak
- yürekten çağırmak
- yürek tüketmek
- yürek vermek
Birleşik Kelimeler: yürek acısı, yürek ağrısı, yürek çarpıntısı, yürek darlığı, yürek karası, yürek yarası, yüreği ağzında, yüreği dağlı, yüreği dar, yüreği delik, yüreği dolu, yüreği geniş, yüreği katı, yüreği pek, yüreği temiz, yüreği yanık, yüreği yaralı, yüreği yufka, yürekler acısı, çatal yürek, tek yürek, ana yüreği, eli yüreğinde, açık yürekli, canıyürekten
YÜKLER
- Bilgisayara yükleme yapmak için kullanılan özel bir program
YÜZ
- Doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı
- Bu sayıyı gösteren 100 ve C rakamlarının adı
- On kere on, doksan dokuzdan bir artık
-
Kere, kat vb. kelimeler ile birlikte kullanılarak yapılan işin çokluğunu abartılı bir biçimde anlatan söz
Hikmet Bey'in kurum ve edası, her zamankinden belki yüz kat üstündü. - Sermet Muhtar Alus
Birleşik Kelimeler: yüzbaşı, yüzbeşlik, yüz binlerce, yüz binlik, yüz kere, yüznumara, yüz para, yüzyıl, yüzde yüz
-
Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat
Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. - Sait Faik Abasıyanık
-
Yüzey
Suyun yüzünde.
-
Kesici araçlarda ağız
Bıçağın keskin yüzü.
- Bir kumaşın dikiş sırasında dışa getirilen gösterişli bölümü
- Yorgana ve yastığa geçirilen kılıf
-
Bir şeyin görünen bölümünde kullanılan kumaş
Yorgan yüzü. Kanepenin yüzü.
-
Birinin görülegelen veya umulan hoşgörürlüğüne güvenilerek gösterilen cüret
Ne yüzle? Yüzü olmamak.
-
Nedeniyle, sebebiyle
Bu yüzden Fuat Köprülü ile çatışmaya başlamışlardı gazetelerde. - Yusuf Ziya Ortaç
- Yan, taraf
-
Bir yapının dışa bakan düşey yüzeylerinin her biri
Ön yüz. Yan yüz. Arka yüz.
-
Utanma
Adamda yüz yok ki!
Ata Sözleri ve Deyimler
- yüz bulmak
- yüz bulunca astar istemek
- yüz çevirmek
- yüze çıkmak
- yüze duramamak
- yüze gelmek
- yüze gülmek
- yüz etmek
- yüze vurmak
- yüz geri etmek
- yüz göstermek
- yüz kızartmak
- yüz kızdırmak
- yüz surat davul derisi (veya mahkeme duvarı)
- yüz sürmek
- yüz takınmak
- yüz tutmak
- yüz tutmak
- yüzü açılmak
- yüzü asılmak
- yüzü düşmek
- yüzü görmemek
- yüzü gözü açılmak
- yüzü gülmek
- yüzü kâğıt gibi olmak
- yüzü kalmamak
- yüzü karışmak (veya allak bullak olmak veya alabora olmak)
- yüzü kasap süngeriyle silinmiş
- yüzü kızarmak
- yüzü kireç gibi olmak (veya ağarmak)
- yüzü kireç kesilmek
- yüzünden akmak
- yüzünden düşen bin parça olmak
- yüzünden kan damlamak
- yüzünden okumak
- yüzüne bağırmak
- yüzüne bakamaz olmak
- yüzüne bakılacak gibi olmak
- yüzüne bakılır olmak
- yüzüne bakılmaz olmak
- yüzüne bakmamak
- yüzüne bakmaya kıyamamak
- yüzüne bir daha bakmamak
- yüzüne duramamak
- yüzüne gözüne bulaştırmak
- yüzüne gülmek
- yüzüne hasret kalmak
- yüzüne kan gelmek
- yüzüne karşı
- yüzüne su çarpmak
- yüzüne tükürseler yağmur yağıyor sanır
- yüzüne vurmak (veya çarpmak)
- yüzüne yazmak
- yüzünü ağartmak
- yüzünü buruşturmak (veya ekşitmek)
- yüzünü duvara yapıştırmak
- yüzünü gören cennetlik
- yüzünü görmemek
- yüzünü gözünü açmak
- yüzünü güldürmek
- yüzünü kara çıkarmak
- yüzünü karartmak
- yüzünü kızartmak
- yüzünü kızartmak (veya kızdırmak)
- yüzünün derisi kalın
- yüzünün derisi yere geçmek
- yüzünü şeytan görsün
- yüzünü unutmak
- yüzünü yere getirmek (veya geçirmek)
- yüzünüze güller
- yüzü olmamak
- yüzü sararmak
- yüzü seçilmemek
- yüzü sıcak olmak
- yüzü soğuk olmak
- yüzü suyu hürmetine
- yüzü suyuna
- yüzü tutmamak
- yüzü yazılı kalmak
- yüzü yere gelmek (veya geçmek)
- yüz verince astar istemek
- yüz vermemek
- yüz yapmak
- yüz yazmak
- yüz yüzden utanır
Birleşik Kelimeler: yüz akı, yüzbeyüz, yüz görümlüğü, yüz göz, yüz havlusu, yüz kalıbı, yüz kaplama, yüz karası, yüz kızartıcı suç, yüz kiri, yüz ölçümü, yüz sabunu, yüzsuyu, yüzüstü, yüz yazısı, yüz yüze, yüze gülücü, yüze soğurma, yüzü ak, yüzü asık, yüzü kara, yüzükoyun, yüzü pek, yüzü yerde, yüzü yumuşak, arayüz, arka yüz, çatık yüz, dış yüz, eğri yüz, ekşi yüz, güler yüz, içyüz, iç yüz, kara yüz, paralel yüz, ters yüz, o yüzden, şu yüzden, gökyüzü, ters yüzü, yeryüzü, yorgan yüzü, eli yüzü düzgün, eli yüzü temiz
YÜKLEM
-
Cümlede oluş, iş ve hareket bildiren kelime veya kelime grubu, haber, mahmul
`Çocuk çalışkandır` ve `Çocuk çok çalışır` örneklerinde `çalışkandır` ve `çalışır` birer yüklemdir.
- Bir konu için olumlanan veya inkâr edilen şey, mahmul
Birleşik Kelimeler: yüklem birliği, yüklem grubu, yüklem öbeği, ortak yüklem
YÜKSEK
-
Altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan, alçak karşıtı
Mekik dokuduğu yüksek bez tezgâhından kalktı. - Ömer Seyfettin
- Belirli bir yere göre daha yukarıda bulunan
-
Güçlü, şiddetli
Yüksek basınç. Yüksek gerilim.
-
Etkili
Gönlünün matemiyle mağrur olan kimseye / Cihanın acep hangi sevinci yüksek gelir? - Enis Behiç Koryürek
-
Derece veya makamı bakımından üstün
Yüksek kurul.
-
Normal değerlerin üstünde olan
Türk milletinin karakteri yüksektir. - Atatürk
-
Yukarıda, üst tarafta olan yer
Yüksekten avluya açılmış iki pencereden aydınlık alıyordu. - Memduh Şevket Esendal
-
Erdemli, faziletli
Vatana gözyaşı döktünse eğer / Varlığın bu yüksek gururu anlar - Enis Behiç Koryürek
-
Toplum içinde para, ün vb. bakımından üstünlüğü olan
Yüksek sosyete.
Ata Sözleri ve Deyimler
- yükseklerde dolaşmak
- yüksek oynamak
- yüksek perdeden konuşmak
- yüksekten almak
- yüksekten atmak
- yüksekten bakmak
- yüksekten konuşmak
- yüksekten uçmak
Birleşik Kelimeler: yüksek atlama, yüksek basınç, yüksek fırın, yüksek fiyat, yüksek gerilim, yüksek kan basıncı, yüksek lisans, yüksekokul, yükseköğrenim, yükseköğretim, yüksek ses, yüksek sosyete, yüksek tabaka, yüksek tahsil, yüksek teknoloji, yüksek yaylak, gözü yüksekte
YÜKLÜ
- Yükü olan, mahmul
-
Yapılacak işi çok olan
O çok yüklü, bu işi başkasına verelim.
-
Çok çalışmayı gerektiren
Bu yılki ders programı çok yüklü.
-
Çok fazla, pek çok
Yüklü servetini cömertçe harcamaması nedeniyle piyasada para sıkıntısı baş gösterdi. - İhsan Oktay Anar
-
Bir duyguyu, bir olguyu içinde veya üzerinde fazlaca bulunduran
Romanları, denemeleri hep kültürle yüklü ve A. Hamdi'nin kişiselliği kadar çok yanlı, zengindi. - Haldun Taner
- Çok sarhoş
- Paralı, varlıklı
- Gebe
Birleşik Kelimeler: dağarcığı yüklü
YÜKÜN
- İyon
YÜLÜK
- Ustura ile kesilmiş (kıl)
YÜNLÜ
- Yünü olan
-
Yünden yapılmış
Yünlü battaniye.
- Yün kumaş
-
Yün kumaştan yapılmış
Yünlü etek.
YÜRÜK
-
Göçebe olan
Fakat göç ve yürük hayatı hareme ve kapalılığa gelmez. - Falih Rıfkı Atay
- Osmanlı Devleti'nde otuzar kişilik ocaklar olarak Rumeli'ye yerleştirilen ve savaş zamanlarında geri hizmetlerde çalıştırılan tımarlı asker
Birleşik Kelimeler: yürük aksak, yürük semai
YÜCE
-
Yüksek, büyük, ulu, ulvi
Yüce duygular, derin düşünceler ona göre değildir. - Suat Taşer
Birleşik Kelimeler: yüce gönüllü
YÜKLÜK
-
Evlerde yatak, yorgan gibi şeyleri koymaya yarayan yer veya büyük dolap, yük, yük odası
Öbür yana dönüyor, kocaman bir yüklüğün kapısını açıyordum. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
YÜKÜM
-
Yükümlülük
Vergi yükümü yasayla konulur.