YOĞUNLAŞMAK Harflerini İçeren 7 Harfli Kelimeler

YOĞUNLAŞMAK harflerini içeren 7 harfli 31 kelime bulunuyor. 7 harfli YOĞUNLAŞMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

YOĞALMA18, OYLAŞMA14, OYNAŞMA14, UYLAŞMA14, KONUŞMA13, KOŞULMA13, OLUŞMAK13, KUŞANMA12, KOYULMA12, OYULMAK12, OKŞANMA12, ONAŞMAK12, ULAŞMAK12, YONULMA12, YOLUNMA12, AMONYAK11, KUMANYA11, MANOLYA11, OYLANMA11, OYNAMAK11, OYLAMAK11, UYANMAK11, YOKLAMA11, YALAMUK11, AYNAKOL10, KONULMA10, ONULMAK10, OLUNMAK10, OKLANMA9, ULANMAK9, UNLAMAK9

OKLANMA

[isim]

  • Oklanmak işi

ULANMAK

[nesnesiz]

  • Ulama işi yapılmak

    Birbirine ulanan koridorlar boyunca yürüyorum. - İnci Aral

UNLAMAK

[-i]

  • Una bulamak, üzerine un serpmek
  • Un bulaştırmak

AYNAKOL

[isim]

  • Bisiklette hareketi arka tekerleğe ulaştıran dişli takımı

KONULMA

[isim]

  • Konulmak işi

ONULMAK

[-den]

  • Onma işine konu olmak

    Ağır ve onulmaz hastalıklar için yapılan tedavi, bir iyilik şeklinde görünse bile, azabı devam ettirmekten başka bir netice vermiyor. - İbrahim Alâeddin Gövsa

OLUNMAK

[nesnesiz]

  • Olma işine konu olmak

    Bu ilaçla iyi olunmaz.

AMONYAK (Kelime Kökeni: Fransızca ammoniaque)

[isim]

[kimya]

  • Azot ve hidrojen birleşimi olan, keskin kokulu bir gaz (NH3)
  • İçinde bu gazın eritilmiş bulunduğu su, nişadır ruhu

KUMANYA (Kelime Kökeni: İtalyanca compagna)

[isim]

  • Yolculuk için hazırlanan yiyecek, azık

    Her sabah dağarcığına kumanyasını kor, çıngıraklı kara keçilerini patikalardan dağ aralıklarına sürerdi. - Halikarnas Balıkçısı

[askerlik]

  • Sefer durumundaki askerler için hazırlanan yiyecek

MANOLYA (Kelime Kökeni: Fransızca magnolia)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Manolyagillerden, yaprakları almaşık, iri ve parlak yeşil renkte bir süs ağacı (Magnolia grandiflora)
  • Bu ağacın çok iri, beyaz ve limon kokusunda güzel çiçeği

OYLANMA

[isim]

  • Oylanmak işi

OYNAMAK

[nesnesiz]

  • Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak

    Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

  • Kımıldamak, hareket etmek

[-le]

  • Bir şeyi sürekli evirip çevirmek veya sürekli olarak ona dokunmak
  • Bir film, oyun vb.nde rol almak

    Bütün rolleri, şahısların sesleri, tavırları, mimikleriyle tek başına oynamıştı. - Yusuf Ziya Ortaç

  • Film gösterilmek

    Bu akşam televizyonda hangi film oynuyor?

  • Tiyatro eseri sahneye konmak

    Birisi dedi ki bu iki perdelik bir oyun imiş, bitince ötekini oynayacaklarmış. - Memduh Şevket Esendal

  • Eşyanın herhangi bir parçası kımıldamak, hareket etmek

    Birdenbire apartman kapısının oynadığını hissettim. - Peyami Safa

  • Sarsılmak, yeri değişmek

    Depremde yapı oynadı.

  • Sporla ilgili çalışmalara katılmak

    Tenis oynamak.

  • Müziğin gerektirdiği uyumlu hareketleri yapmak

    Ne oynadığı gazinonun ismini söyledi ne de danslarından bahsetti. - Refik Halit Karay

  • Büyük bir ustalık, beceri ve kolaylıkla bir işi yapmak
  • Değişiklik göstermek

    Bunların fiyatı iki bin ile üç bin lira arasında oynar.

[-le]

  • Tehlikeye düşürmek

    Benim sağlığımla oynama.

  • Oyalanmak, gereği gibi yapmamak, boşuna vakit geçirmek

[-le]

[mecaz]

  • Rastgele yön vermek, aldatmak

    Talih bizimle oynuyor.

[-le]

[mecaz]

  • Herhangi birine karşı önemsemeyici davranışlarda bulunmak

    Koca adamla oynamaya utanmıyor musun?

[mecaz]

  • Tedirgin etmek, rahatsız edici davranışta bulunmak

[mecaz]

  • Değiştirmek, bozmak, tahrif etmek

    Borsada istediği gibi oynuyordu fiyatlarla. - Necati Cumalı

Birleşik Kelimeler: güle oynaya

OYLAMAK

[-i]

  • Oya koymak veya oya sunmak

UYANMAK

[nesnesiz]

  • Uyku durumundan çıkmak

    Seher vaktine yakın uyanmışım. - Necip Fazıl Kısakürek

  • Bitkiler canlanıp yeşermeye başlamak

    Tomurcuklar patlamış, tabiat iyiden iyiye uyanmıştı. - Burhan Felek

  • Belirmek, ortaya çıkmak, depreşmek

    Sevda, dedim, gönlümde bir coşkun ateş dalgalandı / Gözüm daldı, hayalimde yine binbir zevk uyandı - Enis Behiç Koryürek

[mecaz]

  • Gerçekleri anlar, kavrar duruma gelmek

[mecaz]

  • Bilgisizlikten kurtulmak

[argo]

  • Cinsel yönden hazır duruma gelmek

YOKLAMA

[isim]

  • Yoklamak işi, kontrol

    Müdür sıkı bir kasket yoklaması yapıyor, kapıdan kuş uçurtmuyordu. - Rıfat Ilgaz

  • Bir topluluğu oluşturan üyelerin belli bir zaman ve yerde bulunup bulunmadığını anlamak için yapılan sayma işlemi

    Okulda sınıf yoklaması. Asker yoklaması. Emekli yoklaması.

  • Okullarda öğrencilerin bilgisini anlamak için yapılan sınav

    Yazılı yoklama. Sözlü yoklama.

[hukuk]

  • Yeter sayı tespiti

Birleşik Kelimeler: yazılı yoklama, askerlik yoklaması, göz yoklaması, nabız yoklaması