YOĞUN ile Oluşan Kelimeler (YOĞUN Kelime Türetme)

YOĞUN harflerinden oluşan 7 kelime bulunuyor. YOĞUN kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Yoğun kelimesinin anlamı nedir? Yoğun ile başlayan kelimeler. İçinde yoğun olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

5 Harfli Kelimeler

YOĞUN16

4 Harfli Kelimeler

OYUN8

3 Harfli Kelimeler

YOĞ13

2 Harfli Kelimeler

OY5, YO5, ON3, UN3

ON

[isim]

  • Dokuzdan sonra gelen sayının adı
  • Bu sayıyı gösteren 10 ve X rakamlarının adı

[sıfat]

  • Dokuzdan bir artık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • on defa (veya kere)
  • on parmağı boğazında olmak
  • on parmağında on hüner (veya marifet) olmak
  • on parmağında on kara

Birleşik Kelimeler: onaltılık, on ayaklılar, onbaşı, onbeşli, on binlerce, on binlik, onbiraylık, on birli, ondörtlük, onikiparmak bağırsağı, onikitelli, on milyonluk, on para, onsekiz, beşon, ayın on dördü

UN

[isim]

  • Öğütülerek toz durumuna getirilmiş tahıl ve başka besin maddeleri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • un ufak etmek
  • un ufak olmak
  • ununu elemek, eleğini asmak

Birleşik Kelimeler: un çorbası, un helvası, esmer un, has un, özlü un, balık unu, buğday unu, et unu, galeta unu, kan unu, mısır unu, pirinç unu, soya unu, yulaf unu

OY

[isim]

  • Bir toplantıya katılanların, bir sorunla ilgili birkaç seçenekten birini tercih etmesi, rey
  • Bu tercihi belirten işaret, söz veya yazı
  • Seçimlerde kişinin herhangi bir aday veya partiye ait yaptığı tercih

Ata Sözleri ve Deyimler

  • oya koymak (veya sunmak)
  • oy vermek (veya kullanmak)

Birleşik Kelimeler: oy birliği, oy çokluğu, oy hakkı, oy kâğıdı, oy pusulası, oy sandığı, açık oy, beyaz oy, gizli oy, işari oy, karşı oy, kırmızı oy, yeşil oy, güvenoyu, halkoyu, kamuoyu

[ünlem]

  • Çeşitli duyguları anlatmak için kullanılan bir seslenme sözü

YO

[ünlem]

  • `Hayır` anlamında kullanılan bir söz

    Dün bize geldiniz mi? -Yo.

  • `Yapmam, istemem, kabul etmem` anlamında kullanılan bir itiraz sözü
  • `Sakın` anlamında kullanılan bir uyarma sözü

    Yoo, güvercinlerime dokunmayınız, dedi. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

OYUN

[isim]

  • Yetenek ve zekâ geliştirici, belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence
  • Tiyatro veya sinemada sanatçının rolünü yorumlama biçimi
  • Müzik eşliğinde yapılan hareketlerin bütünü

    Zeybek oyunu.

  • Seslendirilmek veya sahnede oynanmak için hazırlanmış eser, temsil, piyes
  • Bedence ve kafaca yetenekleri geliştirmek amacıyla yapılan, çevikliğe dayanan her türlü yarışma

    Olimpiyat oyunları. Akdeniz oyunları.

  • Şaşkınlık uyandırıcı hüner

    Hokkabazın oyunu. Cambazın oyunu.

  • Kumar

    Bazıları oyun başından kalkar kalkmaz her şeyi unuturlar. - Peyami Safa

[spor]

  • Güreşte rakibini yenmek için yapılan türlü biçimlerde şaşırtıcı hareket

[spor]

  • Teniste, tavlada taraflardan birinin belirli sayı kazanmasıyla elde edilen sonuç

[mecaz]

  • Hile, düzen, desise, entrika

    Atatürk hiçbir zaman onların oyununa kanmış değildir. - Haldun Taner

Ata Sözleri ve Deyimler

  • oyuna çıkmak
  • oyuna gelmek
  • oyuna getirmek
  • oyuna kurban gitmek
  • oyun almak
  • oyun bağlamak
  • oyun bozmak
  • oyun çıkarmak
  • oyun dışı kalmak
  • oyun etmek
  • oyun kurmak
  • oyun oynamak
  • oyunu almak
  • oyunun kurallarını bilmek
  • oyun vermek
  • oyun yapmak

Birleşik Kelimeler: oyun alanı, oyunbozan, oyun ebesi, oyun havası, oyun kâğıdı, oyun kurucu, oyun masası, oyun sahası, oyun salonu, oyun yazarı, destek oyun, dürüst oyun, eğitici oyun, eğitsel oyun, orta oyunu, öncü oyun, pastoral oyun, seyirlik oyun, sözsüz oyun, vurgu oyun, aralık oyunu, ayak oyunu, Bizans oyunu, borsa oyunu, cirit oyunu, çocuk oyunu, fincan oyunu, gölge oyunu, hapis oyunu, hava oyunu, hayal oyunu, kâğıt oyunu, kaşık oyunu, kelime oyunu, kılıç oyunu, köy oyunu, kukla oyunu, lades oyunu, misket oyunu, orta oyunu, peri oyunu, radyo oyunu, şans oyunu, takım oyunu, talih oyunu, televizyon oyunu, tuğla oyunu, yumruk oyunu, yüzük oyunu, halka oyunları

YOĞ

[isim]

  • Eski Türklerde ölüler için yapılan tören

YOĞUN

[sıfat]

  • Hacmine oranla ağırlığı çok olan, kesif
  • Koyu, kalın(I)

    Yoğun bir sis.

  • Etkisi güçlü olan, ağır (koku vb.)

    Puslu havaya yoğun bir kükürt kokusu sinmiş. - Adalet Ağaoğlu

[mecaz]

  • Artmış, çoğalmış bir durumda olan

    O bölgede nüfus yoğundur.

[mecaz]

  • Dolu, sıkı, sıkışık, çok, konsantre

[mecaz]

  • Şişman, iri, tombul

    İtibarlı masalarda, sigaralarını içen, iri kalçalı, beyaz sarışın birtakım yoğun kadınlar... - Attila İlhan

[halk ağzında]

  • Kaba, kalın, iri (elek, iğne)

Birleşik Kelimeler: yoğun bakım, yoğun disk