[sıfat]

• Doğada olduğu gibi kalarak işlenmemiş olan

  Yoz toprak. Yoz bitki.

[mecaz]

• Kaba, adi, bayağı

  Yoz adam.

[mecaz]

• Yozlaşmış, dejenere

[halk ağzında]

• Kısır

[halk ağzında]

• Davar sürüsü

  Yozların Karataş Dağı'na çıkar / Orada tavlanır, malların Üyük - Âşık Ali İzzet

[isim]

• Yoz olma durumu, tereddi

[isim]

• Türkiye'nin İç Anadolu Bölgesi'nde yer alan illerinden biri

[isim]

• Yozlaşmak durumu, tereddi, dejenerasyon

  Sanatın standartlaşması yozlaşma olur. - Behçet Necatigil

[nesnesiz]

• Özündeki iyi nitelikleri birtakım dış etkenlerle zamanla yitirmek, soysuzlaşmak, özünden uzaklaşmak, bozulmak, dejenere olmak, tereddi etmek

  Kendisine büyük hizmeti dokunmuş insanları unutmak bir toplumun yozlaştığını belgeler. - Haldun Taner

• Dönüşen

  Giderek soğuk bir su serpintisine yozlaşan yağmur, ortalığa garip bir kış serinliği getirmişti. - Attila İlhan

• Bir şey, manevi anlamda değer yargılarını, özelliklerini ve niteliklerini yitirmek, bozulmak, dejenere olmak, özünden uzaklaşmak

  Toplumun yozlaştığı anlarda bazı kesimler bu yozlaşmanın da tadını çıkarırlar. - Haldun Taner

[isim]

• Yozgat ilinden olan kimse

[isim]

• Yozlaştırmak işi

[-i]

• Yozlaşmasını sağlamak, yozlaşmasına sebep olmak, soysuzlaştırmak, dejenere etmek

[isim]

• Yozgatlı olma durumu