YOKLANMAK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler
YOKLANMAK harflerini içeren 6 harfli 26 kelime bulunuyor. 6 harfli YOKLANMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
KOYMAK10,
KALKAN
- Ok, kılıç vb.nden korunmak için savaşçıların kullandığı korunmalık
- Toplum olaylarında güvenlik görevlilerinin çeşitli saldırı araçlarından kendilerini ve başkalarını korumak için kullandıkları, özel olarak yapılmış korumalık
-
Koruyucu
Akbabanın kanatlarından başka kalkanı yoktu galiba. - Yusuf Ziya Ortaç
Ata Sözleri ve Deyimler
- kalkan etmek
- kalkan olmak
Birleşik Kelimeler: kalkan bezi, kılıçkalkan
- Yan yüzergillerden, büyük, yassı, derisi düğme veya çivi denilen birtakım sivri kemiklerle örtülü, beyaz etli balık, kalkan balığı (Scophtalmus maximus)
Birleşik Kelimeler: kalkan balığı, kalkan böcekleri, çivisiz kalkan
ALAKOK (Kelime Kökeni: Fransızca à la coque)
-
Rafadan yumurta
Sabahleyin kendisine bir alakok ziyafeti çekecekti. - Hüseyin Rahmi Gürpınar
KANMAK
- Söylenilen sözün, anlatılan konunun doğruluğuna inanmak
- Tatlı sözlere aldanmak
-
Bir gereksinimini, bir isteğini yeteri kadar karşılamış olmak, doymak
Siz bile bu şekil, renk, koku zenginliğine kanmış ve yorulmuş ruhunuzla... - Reşat Nuri Güntekin
-
Yetinmek, iktifa etmek
Odalarının keçeleri üstüne serilmiş seccadelerde bazen namaz kılmakla kanmayarak çoraplarını çıkarır. - Ahmet Hamdi Tanpınar
KALKMA
-
Kalkmak işi
Sabahları erken kalkmayı sevmeyen, gece geç yatan gececi kişilerdensiniz. - Tomris Uyar
KALMAK
-
Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek
Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. - Tarık Buğra
-
Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak
Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. - Osman Cemal Kaygılı
-
Konaklamak, konmak
Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim. - Falih Rıfkı Atay
-
Oturmak, yaşamak
Tam beş sene benimle beraber kaldı. - Sait Faik Abasıyanık
- Eğleşmek
-
Hayatını sürdürmek, yaşamak
O aileden bir bu çocuk kaldı.
-
Varlığını korumak, sürdürmek
Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı. - Abdülhak Şinasi Hisar
-
Oyalanmak, vakit geçirmek
Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı. - Necati Cumalı
-
Sınıf geçmemek
Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de.
-
İşlemez, yürümez duruma gelmek
Araba yarı yolda kaldı.
-
İleriye atılmak, ertelenmek
Mahkeme ayın on sekizine kaldı. - Sait Faik Abasıyanık
-
Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak
Oda duman içinde kaldı.
-
Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek
Bugün iş maddesinde kaldık.
-
Miras olarak geçmek
Çiftlik ana babasından kalmış.
-
Yapamamak
Misafir geldi, gezmeden kaldık.
-
Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak
Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına. - Haldun Taner
-
Yetinmek
Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı.
-
Sınırlanmak
Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı. - Atatürk
- Herhangi bir durumu sürdürmek
-
Olmak, herhangi bir durumda bulunmak
Fatma'nın yemek çantası olmasaydı dün aç kalmıştık. - Falih Rıfkı Atay
-
Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur
Bakakalmak.
Şaşakalmak.
Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... den kalır yeri yok
- ... ye kalsa (veya kalırsa)
- kaldı ki
Birleşik Kelimeler: kala kala, geri kalmış
OLANAK
-
İmkân
Olanakların, olasılıkların bir sonu bulunabilirdi belki zamanla. - Yusuf Atılgan
Ata Sözleri ve Deyimler
- olanak sağlamak (veya tanımak)
KONMAK
-
Kuş, kelebek, uçak, toz vb. bir yere inmek
Bir bülbül gelip konmuştu havuzun kıyısına. - Çetin Altan
- Yolculukta geceyi geçirmek için bir yerde kalmak, konuk olmak
- Kısa bir süre için bir yere yerleşmek, bir yeri yurt edinmek
-
Bir şeyi emeksiz edinmek
Ayşe de yarın öbür gün bir lise hocası olacak belki de servete de konacaktı. - Halide Edip Adıvar
Birleşik Kelimeler: kona göçe, göçerkonar, konargöçer, gecekondu, kuşkonmaz
-
Koyma işi yapılmak
Yemeğe tuz konur.
KANYAK (Kelime Kökeni: Fransızca cognac)
- Konyak
KALOMA (Kelime Kökeni: İtalyanca caloma)
- Demir atmış bir geminin zincirinin su içindeki bölümü
Ata Sözleri ve Deyimler
- kaloma etmek (veya vermek)
KAYNAK
-
Bir suyun çıktığı yer, kaynarca, pınar, memba, göz
Sonra yavaşça kaynağa doğru eğildi. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
-
Bir şeyin çıktığı yer, menşe
İnanılır kaynaklardan alınan haberlere göre...
-
Gelir, kazanç, sağlık vb.ni sağlayıcı öge
Yabancı bir idare, iktisat, ticaret, memleketin bütün kazanç kaynaklarına musallat olur. - Falih Rıfkı Atay
-
Araştırma ve incelemede yararlanılan belge, referans
Tapu kayıtları onun XVI. yüzyılda yaşadığını gösteren başlıca kaynaklardandır.
- Herhangi bir bilim dalında yazılmış olan yazı veya eserlerin bütünü, literatür
- İki metal veya yapay parçayı ısıl yolla birleştirme yöntemi, kaynaştırıp yapıştırma işi
- Sırayı beklemeden başkalarının hakkını alarak mevcut sıranın ön taraflarına girme işi
-
Herhangi bir enerjinin oluşup çevreye yayıldığı yer
Işık kaynağı.
Isı kaynağı.
Ata Sözleri ve Deyimler
- kaynağını (bir şeyden) almak
- kaynak yapmak
Birleşik Kelimeler: kaynakhane, kaynak kişi, kaynak korozyonu, kaynak makinesi, kaynak suyu, öz kaynak, bağımlı akım kaynağı, buzul kaynağı, elektrik kaynağı, enerji kaynağı, gelir kaynağı, güç kaynağı, haber kaynağı, ilham kaynağı, kesintisiz güç kaynağı, yer altı kaynakları
OKLAMA
- Oklamak işi
- Hedef noktaları dairesel olarak belirlenmiş nişan tahtasına küçük okların atılmasıyla oynanan bir oyun türü
ONAMAK
- Bir işi doğru ve uygun bulmak, tasvip etmek
KONYAK (Kelime Kökeni: Fransızca cognac)
-
İspirto derecesi yüksek, özel kokulu, kiremit renginde bir içki türü, kanyak
Senin için bir şişe rakı, kendime de konyak aldım. - Refik Halit Karay
KALYON (Kelime Kökeni: İtalyanca galion)
-
Yelkenle ve kürekle yol alan savaş gemilerinin en büyüğü
Bu donanma bizimdi. Kadırgalarıyla, kalyonlarıyla, çektirileriyle bizim. - Orhan Seyfi Orhon
KAYMAK
- Sütün veya yoğurdun yüzünde zar durumunda toplanan, açık sarı renkli, koyu yağlı katman, krema
- Sütü yayvan kaplar içinde ve hafif ateşte tutarak elde edilen koyu, yağlı öz
- Yağmur ve selden sonra toprağın üzerinde kalan özlü tabaka
- Bir şeyin en iyi ve seçkin bölümü
Ata Sözleri ve Deyimler
- kaymağını almak (veya yemek)
- kaymağı seven mandayı yanında taşır
- kaymak bağlamak (veya tutmak)
- kaymak gibi
Birleşik Kelimeler: kaymakaltı, kaymak kâğıdı, kaymak tabakası, kaymak takımı, kaymak taşı, Afyon kaymağı, kireç kaymağı, nişadır kaymağı
-
Düz, ıslak, donmuş veya kaygan bir yüzey üzerinde sürtünerek kolayca yer değiştirmek
Sol tekerlekler küçük bir hendeğin içine kaydı. - Osman Cemal Kaygılı
- Kaygan bir yüzey üzerinde birdenbire dengesini yitirmek
- Durum değiştirmek
-
Anlamı değişmek
Bazen kelimeler başka anlamlara kayar.
- Kurtulmak
- Yağışların etkisiyle toprağın alt tabakasının gevşemesi sonucu üst tabaka oynamak
- Görüş, düşünce veya tutumunu değiştirmek
- Cinsel ilişkide bulunmak
Birleşik Kelimeler: kaykaç, kaykay, sinekkaydı