YİVLEMEK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

YİVLEMEK harflerini içeren 5 harfli 24 kelime bulunuyor. 5 harfli YİVLEMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

MEYVE14, YEVMİ14, EVİYE13, LEVYE13, YELVE13, İVMEK12, MEVKİ12, EVLİK11, EVLEK11, KEVEL11, VEKİL11, EYLEM8, MEYİL8, YELME8, YEMEK8, YELEK7, EKLEM6, ELMEK6, EMLİK6, İLMEK6, İMLEK6, KELEM6, MELEK6, MELİK6

EKLEM

[isim]

[anatomi]

  • Vücut kemiklerinin uç uca veya kenar kenara gelip birleştiği yer, mafsal

Birleşik Kelimeler: eklem bacaklılar, omuz eklemi

ELMEK (Kelime Kökeni: (elektronik mektup'tan))

[isim]

[bilişim]

  • Elektronik posta

EMLİK

[isim]

[halk ağzında]

  • Emme döneminde olan çocuk

    Koç yiğidin yanında olur yazısı / Ananın babanın emlik kuzusu - Halk türküsü

  • Zamanından daha geç doğan kuzu veya oğlak

İLMEK

[isim]

  • Çözülmesi kolay düğüm, eğreti düğüm, ilmik

    Kazak ördüm ağladım / İlmek ilmek bağladım - Halk türküsü

[-i]

  • Hafif bir düğüm yaparak bağlamak
  • Halı dokurken düğümleri bağlamak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iler tutar yeri olmamak (veya kalmamak)

[-e]

[halk ağzında]

  • Değmek, dokunmak

İMLEK

[isim]

  • Bir kurum veya kuruluşun kendine seçtiği, bazı ticaret eşyası üzerine konulan, o eşyayı üreten veya satanı tanıtan resim, harf vb. özel işaret, logo

KELEM (Kelime Kökeni: Farsça kelem)

[isim]

[halk ağzında]

  • Lahana

Birleşik Kelimeler: etsiz kelem

MELEK (Kelime Kökeni: Arapça melek)

[isim]

[din bilgisi]

  • Tanrı ile insan arasında aracılık yaptığına ve nurdan olduğuna inanılan manevi varlık, ferişte

[mecaz]

  • Terbiyeli, uysal kimse

    Yanlarındaki kızlar ise sahici birer melekti. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • melek gibi

Birleşik Kelimeler: melek otu

MELİK (Kelime Kökeni: Arapça melik)

[isim]

[eskimiş]

  • Padişah, hükümdar, hakan

YELEK

[isim]

  • Ceket altına giyilen kolsuz ve kısa giysi

    Sağ elini yelek cebine attı. - Ömer Seyfettin

  • Okun yay kirişine takılan bölümündeki tüy

    Ok yeleği.

[halk ağzında]

  • Kuş kanadının büyük tüyü, telek

Birleşik Kelimeler: çelik yelek, bağır yeleği, can yeleği, cankurtaran yeleği, ikaz yeleği

EYLEM

[isim]

  • Eyleme işi, fiil, hareket, aksiyon

    Günler, düzenlenen eylemlerin baş döndürücü heyecanıyla hızla akıp geçiyordu. - Ahmet Ümit

  • Bir durumu değiştirme veya daha ileriye götürme yönünde etkide bulunma çabası

    Eyleme beraber girersiniz, siz sonuca ulaşmayı düşünürsünüz, onlar ulaşmadan paylaşmayı. - Attila İlhan

[dil bilgisi]

  • Fiil

Ata Sözleri ve Deyimler

  • eylemde bulunmak
  • eyleme geçmek
  • eylem koymak

Birleşik Kelimeler: addan türeme eylem, eylem planı, eylemden türeme eylem, eylemden türeme ad, dizi eylem, ek eylem, olumlu eylem, olumsuz eylem, yardımcı eylem, yöneylem, tezlik eylemi, yakınlık eylemi, yaklaşma eylemi

MEYİL (Kelime Kökeni: Arapça meyl)

[isim]

  • Eğiklik, eğim, akıntı

    Fazılpaşa Yokuşu'nda akşam olurken, tatlı bir meyille denize uzanan kırmızı damların üzeri kararır. - Halide Edip Adıvar

  • Eğilim

[mecaz]

  • İlgi, gönül verme

    Beni görüp yönün öte döndürme / Yine gitmez meylim sendedir sende - Pir Sultan Abdal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • meyil vermek
  • meyli olmak

Birleşik Kelimeler: meyletmek, meylettirmek

YELME

[isim]

  • Yelmek işi
  • Yırtmaçlı zırh

YEMEK

[isim]

  • Yemek yeme, karın doyurma işi

    Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni. - Necati Cumalı

  • Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam, ekmek

    Yemekten sonra lokantalı vagondan birer de kahve getirttiler. - Memduh Şevket Esendal

  • Günün belli saatlerinde yenilen besin
  • Konuklara yiyecek verilerek yapılan ağırlama

    Pek protokolcü olduğu için yemek sessiz geçiyordu. - Falih Rıfkı Atay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yemek çıkarmak
  • yemek seçmek
  • yemek vermek
  • yemek yemek

Birleşik Kelimeler: yemekaltı, yemek borusu, yemek dolabı, yemek duası, yemekhane, yemek hizmeti, yemek listesi, yemek masası, yemek odası, yemek salonu, yemek tablası, yemek takımı, alaminüt yemek, ana yemek, başyemek, hazır yemek, seçmeli yemek, seçmesiz yemek, sulu yemek, ev yemeği, güveyi yemeği, iftar yemeği, kuşluk yemeği, orospu yemeği, öğle yemeği, ölü yemeği, sahur yemeği, tencere yemeği

[-i]

  • Ağızda çiğneyerek yutmak

    Adam o kadar çabuk yiyor ki hizmetçi ekmek yetiştiremiyor. - Burhan Felek

  • Aşındırmak, kemirmek, oymak, delmek

    Neclâ onun böyle kendinden geçercesine çalıştığını gördükçe üzüntüden tırnaklarını yiyor. - Haldun Taner

  • Isırmak

    Sivrisinekler çocuğun kollarını yemiş.

  • Batmak, çizmek, kaşındırmak, dalamak
  • Hoşa gitmeyen kötü bir duruma uğramak, tutulmak

    Kendini topladı ama fena yerinden gagayı yedi sanırım... - Memduh Şevket Esendal

[nesnesiz]

  • Hakkı olmayan ve kendisine yasak edilmiş bulunan bir şeyi kabul etmek

    Haram yemek. Rüşvet yemek.

  • Harcamak, tüketmek, bitirmek

    Mirası sen yedin, zahmeti ben çekiyorum diye latife ediyordu. - Memduh Şevket Esendal

  • Yasal yoldan cezalandırılmak
  • Birine alacağını vermemek, ödememek

    Bu adam benim yüz bin liramı yedi.

  • Başkasının parasını harcamak

    Dalkavuklar çok parasını yemişler.

[nesnesiz]

  • Harcanmak, kullanılmak, sarf edilmek

    Yapımına başlanan bu yapı günde 5 ton çimento yiyor.

[mecaz]

  • Sürekli üzmek, tedirgin etmek

    Bu dert beni yiyor.

[argo]

  • Gücünü kırmak, perişan etmek, mahvetmek

[argo]

  • Kandırmak

    Bizi yemek, sana mı kaldı.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yediği naneye bak!
  • yediği önünde, yemediği ardında
  • yedikleri içtikleri ayrı gitmemek
  • yedirip içirmek
  • ye kürküm ye!
  • yemeden içmeden
  • yeme de yanında yat
  • yiyip bitirmek
  • yiyip içmek

Birleşik Kelimeler: mirasyedi, otyiyenler, balyemez, etyemez, hüryemez, varyemez, karıncayiyen

EVLİK

[sıfat]

  • Hanelik

EVLEK (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

[halk ağzında]

  • Tarlanın, tohum ekmek için saban iziyle bölünen bölümlerinden her biri

    Bu korkunç mücadeleye üç evlek toprak için Mustafa'dan başka bizim köyde kimse girişmezdi. - Sait Faik Abasıyanık

  • Dönümün dörtte biri kadar olan alan ölçüsü
  • Tarlalarda suyun akması için açılan su yolu

[eskimiş]

  • On liralık kâğıt para