[isim]

• Olayların gidişinde olağan dışına yer vermeyen, değişmezlik ve mecburiyet gösteren kural

  Doğa yasaları.

[hukuk]

• Devletin yasama organları tarafından konulan ve uyulması gereken kurallar bütünü, kanun

  Buradaki yasaların yabancıların ev satın almalarına mâni olup olmadığını bilmiyordu henüz. - Nermi Uygur

• Bilimde çok sayıda deney ve gözlemden sonra, aynı şartlarda aynı sonuçları verdiği kesin olarak belirlenen durum

  Yer çekimi yasası. Mendel yasaları.

• Toplumsal hayat içinde kendiliğinden oluşan ve uyulması toplum içinde yaşamanın bir mecburiyeti olan alışkıların bütünü

  Ahlak yasası.

[felsefe]

• Düşüncenin mantıksal bir değeri olması için uyulması şart olan temel

  Düşünme yasaları.

Ata Sözleri ve Deyimler

• yasa çıkarmak (veya yapmak veya koymak)

[isim]

• Bir işin yapılmasına karşı olan yasal veya yasa dışı engel, memnuiyet

  İçki yasağı. Av yasağı.

[sıfat]

• Yapılmaması istenmiş olan, yok, memnu, haram

  Bizim çocukluğumuzun şiirlerinde neşe yasak denecek kadar ayıptı. - Falih Rıfkı Atay

Ata Sözleri ve Deyimler

• yasağı (veya yasakları) çiğnemek
• yasak etmek
• yasak olmak
• yasak savmak

[sıfat]

[hukuk]

• Yasanın, dinin ve kamu vicdanının doğru bulduğu, yasalara uygun, kanuni (I), meşru, legal

[sıfat]

[hukuk]

• Yasaya uygun veya yasanın buyurduğu, kanuni

[isim]

• Yasa koyma, yasa yapma, teşri

[hukuk]

• Genel, soyut, objektif ve sürekli nitelikte kurallar koyma

[-i]

[halk ağzında]

• Düzen vermek

[nesnesiz]

• Yasa koymak

[sıfat]

• Herhangi bir şeyi yapması kendisine yasak edilmiş olan (kimse)

  Kamu hizmetinden yasaklılar ... affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler. - Anayasa

• Yasaklanmış

  Yasaklı bir daktiloyu çalarken yakalandığı ne çabuk unuttun. - İnci Aral

[isim]

• Yasaklamak işi, men

  Yasaklamaların dönem dönem gerekçeleri de değişiyordu. - Metin And

[sıfat]

• Yasa yapma ile ilgili, teşrii

[isim]

• Yasaklatmak işi

[-i]

• Bir şeyin yapılmamasını buyurmak veya istemek, menetmek

  İhtiyarın ona yasakladığı üç beş şeyden birisi de bu idi. - Tarık Buğra

[isim]

• Yasaklanmak işi

[isim]

• Yasağı koyan veya uygulayan kimse

  Yasaklanan bir filmin ya da bir kitabın, yasakçıya neden zarar vermemiş olduğu sorusu yanıtsız kalır. - Melih Cevdet Anday

[halk ağzında]

• Bekçi, nöbetçi

[-i]

• Yasaklama işini yaptırmak

[nesnesiz]

• Yasak edilmek, yapılmaması buyrulmak veya istenmek, yapılması engellenmek, önlenmek, alıkonulmak, menedilmek, menolunmak

  Bu yaşından sonra artık bu deniz dibi âlemi yasaklanıyordu ona. - Halikarnas Balıkçısı