[isim]

• Ayrıntılarıyla anlatma

[edebiyat]

• Roman, hikâye, masal vb. edebî türlerde bir olay dizisini anlatma biçimi, hikâyeleme, öyküleme, tahkiye

  Masal olsun roman olsun, ikisi de anlatı sanatıdır. - Necati Cumalı

[sıfat]

• Anıtı olan

[sıfat]

• Anıyla ilgili, anıya ait

  Onlara göre yaşlı yazarların anısal birikimi daha fazlaydı.

[isim]

• Anılmak işi

[zarf]

[eskimiş]

• Kökten, asıl olarak, esaslı bir biçimde

  Anasıl asker ve erkek bir kavim olmadıkları için askerliğin şanından hiçbir zaman nasipleri yoktur. - Yahya Kemal Beyatlı

[isim]

• Atılmak işi

  Vezin ve kafiyenin atılması, lirizmden yüz çevirme, imge kullanılmaması, şiirde yenilik sayılıyordu. - Selâhattin Hilav

[isim]

[edebiyat]

• Bir yazıya başka bir yazarın yazısından alınmış parça, aktarma, iktibas

[dil bilgisi]

• Başka bir dilden alınmış kelime

[isim]

• Alınmak işi

  Öbürü göğsünden ağır yaralı iki erin geriye alınmalarına göz kulak oluyordu. - Attila İlhan

[sıfat]

• Anlamlı

  Her çağın kendi idealine göre gördüğü sosyal manalı bazı rüyalar vardır. - Mehmet Kaplan

[zarf]

• Anlamlı bir biçimde

[isim]

[eskimiş]

• Zanaat

[isim]

• Tanımak işi

  Hocayı tam olarak tanıması, bilmesi gerektiğini sanıyordu. - Tarık Buğra

[sıfat]

• Tasası olan, kaygılı, endişeli

  Bulutlu, tasalı gözlerle önüne bakıyordu, fazla bir şey söylemiyordu. - Halide Edip Adıvar

[sıfat]

• Anıtı andıran, anıta benzeyen, anıt gibi, anıtımsı, abidemsi

[isim]

[fizik]

• Çözünemeyen madde parçacıklarının dibe çökmeden bir sıvı ortamda kalmış durumu, süspansiyon

• Böyle bir sıvı karışımı, süspansiyon

[sıfat]

• Aynası olan

  Hemen aynalı dolabını açtı, en iyi çarşafını çıkararak acele giyinmeye başladı. - Peyami Safa

[argo]

• Parlak yüzlü, yakışıklı, güzel

  Vah vah, aynalı şeydi doğrusu, kayartonun elinden kurtaramadınız. - Refik Halit Karay