YANKISIZ Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

YANKISIZ harflerini içeren 5 harfli 21 kelime bulunuyor. 5 harfli YANKISIZ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

AYSIZ12, YAZIK11, YAZIN11, ANSIZ10, SIZAK10, SAKIZ10, KIYIN9, KIZAN9, KIYAS9, NAKIZ9, SAYIN9, YANSI9, KAYIN8, SINIK8, YANIK8, YANKI8, YAKIN8, KASNI7, NAKIS7, SANIK7, SAKIN7

KASNI

[isim]

  • Çadıruşağı, şeytantersi ağacı vb. bitkilerden elde edilen bir zamk

NAKIS (Kelime Kökeni: Arapça nāḳiṣ)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan

[mecaz]

  • Özrü, kusuru olan

[isim]

[matematik]

  • Eksi

[zarf]

  • Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan biçimde

    Nakıs kalan bilgilerimizi ikmale uğraşırlar. - Hüseyin Cahit Yalçın

SANIK

[isim]

[hukuk]

  • Suçlu olduğu sanılarak mahkemeye sevk edilmiş kimse, maznun

    Reis, salonu boşalttı ve idam kararını da sanıkların gıyabında okudu. - Necip Fazıl Kısakürek

SAKIN

[ünlem]

  • Asla

    Aman matmazel, sakın dışarı çıkmayınız! - Sait Faik Abasıyanık

  • `Korkulacak bir durum olmasın` anlamında kullanılan bir söz

    Sakın bulaşıcı bir hastalık olmasın!

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sakın ha!

KAYIN

[isim]

[bitki bilimi]

  • Kayıngillerin örnek bitkisi olan, 30-40 metre boyunda, 2 metre çapında, kışın yapraklarını döken, kerestesi beyaz ve değerli olan bir orman ağacı (Fagus orientalis)

[sıfat]

  • Bu ağaçtan yapılmış

Birleşik Kelimeler: Avrupa kayını, doğu kayını

[isim]

  • Kadın veya kocaya göre birbirlerinin erkek kardeşi, kayınbirader, ini

    Sabahleyin kaynım beni bir katıra bindirdi. - Halide Edip Adıvar

Birleşik Kelimeler: kayınbaba, kayınbirader, kayınpeder, kayınvalide, kaynana

SINIK

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Kırık, çıkık
  • Yenilmiş, bozguna uğramış

YANIK

[sıfat]

  • Yanmakta olan

    Binada yanık lamba bırakmayın.

  • Yanmış olan

    Yanık soğan kokulu bir buhar odayı dolduruyordu. - Reşat Enis

  • Rengi koyulaşmış

    Kocaman hasır şapkalarının altında sarı saçları uçan, yanık iki genç kız. - Sait Faik Abasıyanık

  • Sıkıntı veya hastalıktan iyi gelişmemiş, kavruk

    Yanık bir çocuk.

  • Verimsiz, kıraç duruma gelmiş olan

[mecaz]

  • Bıkkın, üzüntülü, dertli

[mecaz]

  • Duygulu, dokunaklı, acılı, etkili

    Aşk söyletir en yanık türküleri / Ay buluta girdiği gecelerde - Cahit Sıtkı Tarancı

[isim]

  • Yanmış yer, yanmış olan yerde kalan iz

    Halıdaki yanığı ördürmeli.

[isim]

  • Herhangi bir ısıdan meydana gelen doku bozukluğu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yanık kokmak

Birleşik Kelimeler: yanık rüzgâr, yanık ses, bağrı yanık, karayanık, yüreği yanık, amele yanığı, gece yanığı, güneş yanığı

YANKI

[isim]

  • Sesin bir yere çarpıp geri dönmesiyle duyulan ikinci ses, aksiseda, inikâs, akis, eko

    Ben kimsesiz seyyahı meçhuller caddesinin / Ben yankısından kaçan çocuk kendi sesinin - Necip Fazıl Kısakürek

[mecaz]

  • Bir olgunun çevrede uyandırdığı duygu, düşünce veya tepki, akis, inikâs

    Bu çığlıklar, ağızdan ağıza, kulaktan kulağa geniş yankılarla bütün yurdu kaplıyordu. - Yusuf Ziya Ortaç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yankı uyandırmak
  • yankı yapmak

Birleşik Kelimeler: yankı bilimi

YAKIN

[sıfat]

  • Az bir ara ile ayrılmış olan (zaman veya yer), uzak karşıtı
  • Küçük, önemsiz değişikliklerle birbirinden ayrılan

    İklim ile toprağın bereketi ve insanın faaliyeti arasında yakın bir münasebet vardır. - Cemil Meriç

  • Aralarında sıkı ilgi bulunan

    Her birinin muhakkak bir yakın arkadaşı vardır. - Elif Şafak

  • Benzeyen, andıran, yaklaşan

    Beş dönüme yakın bahçesi bir ormanı andırırdı. - Ömer Seyfettin

  • Erişmesi, olması zaman bakımından yaklaşmış olan

    Elli yaşında adam, ellisine yakın kadın... - Sait Faik Abasıyanık

[isim]

  • Uzak olmayan yer

    Yakınımızda otururlar.

[isim]

  • Aralarında sıkı ilişki olan arkadaş, dost veya akraba

    En yakınlarından başlayarak herkese hayatı cehennem ettiği de doğrudur. - Murathan Mungan

[zarf]

  • Uzak olmadan

    Gelin, bana yakın oturun lütfen.

Birleşik Kelimeler: yakın akraba, yakın anlamlı, yakın benzeşme, yakın benzeşmezlik, Yakın Çağ, Yakın Doğu, yakın dost, yakın göçüşme, yakın koruma, yakın sesli, Yakın Şark, yakın takip, akla yakın, cana yakın, fırtınaya yakın rüzgâr

KIYIN

[isim]

[halk ağzında]

  • Güçlü bir kimsenin yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, zulüm

Birleşik Kelimeler: kıyın kıyın

KIZAN

[isim]

[halk ağzında]

  • Erkek çocuk
  • Silahlı köy delikanlısı

    Kızanlarla köyün eşiğinde ertesi gün öğle vakti, Menderes Köprüsü'ndeki köpekleri tepelemeye ant içtik. - Halide Edip Adıvar

  • Çoluk çocuk

Birleşik Kelimeler: kız kızan

[isim]

[halk ağzında]

  • Dişi köpek, kedi gibi hayvanların çiftleşme isteği gösterdikleri durum veya zaman

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kızana gelmek

KIYAS (Kelime Kökeni: Arapça ḳiyās)

[isim]

  • Bir tutma, denk sayma
  • Karşılaştırma, oranlama, mukayese

[eskimiş]

[dil bilgisi]

  • Örnekseme

    Birçok kelime türü kıyasla yapılmıştır.

[mantık]

  • Tasım

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kıyas etmek (veya eylemek)
  • kıyas kabul etmez

Birleşik Kelimeler: kıyasa muhalefet, kıyasımukassem

NAKIZ (Kelime Kökeni: Arapça naḳż)

[isim]

[eskimiş]

  • Bozma, çözme
  • Kırma

Birleşik Kelimeler: nakzetmek

SAYIN

[sıfat]

  • Konuşma ve yazışmalarda saygı belirtisi olarak kişi adlarının önüne getirilen söz

YANSI

[isim]

  • Bilgisayar veya tepegözle hazırlanan saydamın yansıtılmasıyla perdede ortaya çıkan görüntü
  • Akis

    Yüzümün durgun sudaki yansısına eğildim. - İnci Aral

[fizik]

  • Işığın parlak bir yere çarpıp geriye doğru yön değiştirerek kaynağını göstermesi, inikâs

[biyoloji]

  • Tepke