[sıfat]

• Yanağı olan

  Halil al yanaklı, ürkek gözlü, köse bir simitçidir. - Sait Faik Abasıyanık

• Yan yüzeyinde şişkinlik olan (lastik)

[isim]

• Yanlamak işi

[isim]

• Yanılmak işi

  Onların hakkımızda yanılmaları bizim istediğimiz noksandan değil... - Abdülhak Şinasi Hisar

[isim]

• Sonucu bakımından çok önemli olmayan yanlışlık, sehiv

[sıfat]

• Yankısı olan

[sıfat]

• Cevaplı

[sıfat]

• Biraz yanık olan

[isim]

• Meşale

  Gılgamış'ın açık ordugâhı, yalçın kayalıklar arasında, giriş yanarcalarla donanmıştır. - Orhan Asena

[zarf]

• Bir şeye, bir kimseye göre, nispetle

  Çektiğim acı yanında ölüm çok hafif kalır. - Mahmut Yesari

[isim]

• Yansımak işi

  Balkon penceresinden dolan ışık, ak saçlarından süt mavisi yansımalar yapıyor. - Attila İlhan

• Işık dalgaları yansıtıcı bir yüzeye çarparak yön değiştirme, inikâs

  Durgun denizler yıldızların yansımasıyla yıldızlandı. - Halikarnas Balıkçısı

[dil bilgisi]

• Doğa seslerine benzer seslerle yapılan kelime, taklidî kelime, onomatope: Gürültü, şırıltı, bıngıldak, güm güm, vızıldamak vb

[isim]

• Yanaşmak işi

  Ufak çocukların sigara yakmak için yanaşmalarına içerlemişimdir. - Sait Faik Abasıyanık

• Genellikle bir çiftçi yanında çalışan işçi, tutma

  Arabayı yaşlı bir çiftlik yanaşması sürüyor. - Necip Fazıl Kısakürek

[sıfat]

• Yanaşmış durumda olan

[zarf]

• Yanaşmış bir biçimde

  Arabalar kapı önündeki kaldırıma yanaşık park etmişler. - İnci Aral

[isim]

[ruh bilimi]

• Başkasının söylediği sözleri yankı gibi yineleme

[isim]

• Yanşamak işi

[isim]

• Yanılma işi

  Tiyatrodan ayrılacak sanmıştı. Hatice onun yanılışını anladı. - Tarık Buğra