Yak ile Başlayan Kelimeler

YAK ile başlayan 82 kelime bulunuyor. Başında YAK olan kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Yak kelimesinin anlamı nedir? Yak ile biten kelimeler. İçinde yak olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

14 Harfli Kelimeler

YAKINLAŞTIRMAK22

13 Harfli Kelimeler

YAKIŞIKSIZLIK26, YAKAMOZLANMAK21, YAKINLAŞTIRMA21

12 Harfli Kelimeler

YAKIŞTIRMACA23, YAKIŞIKLILIK21, YAKAMOZLANMA20, YAKLAŞTIRMAK19

11 Harfli Kelimeler

YAKIŞTIRMAK19, YAKINLAŞMAK18, YAKLAŞILMAK18, YAKLAŞTIRMA18, YAKINSAKLIK16

10 Harfli Kelimeler

YAKIŞIKSIZ22, YAKALIKSIZ18, YAKIŞTIRMA18, YAKINLAŞMA17, YAKLAŞILMA17, YAKINLARDA15, YAKINSAMAK15, YAKALANMAK13, YAKALATMAK13

9 Harfli Kelimeler

YAKICILIK17, YAKAMOZLU17, YAKIŞIKLI17, YAKUTUMSU16, YAKLAŞMAK15, YAKALANIŞ15, YAKINSAMA14, YAKTIRMAK13, YAKALIKLI13, YAKALAMAK12, YAKALATMA12, YAKALANMA12

8 Harfli Kelimeler

YAKLAŞIM15, YAKIŞMAK15, YAKLAŞMA14, YAKLAŞIK14, YAKINDAN13, YAKILMAK12, YAKINMAK12, YAKTIRMA12, YAKMALIK12, YAKINSAK12, YAKINLIK12, YAKARMAK11, YAKALAMA11, YAKAKENT10

7 Harfli Kelimeler

YAKIMCI15, YAKAMOZ14, YAKASIZ14, YAKITÇI14, YAKIŞMA14, YAKIŞIK14, YAKINIŞ14, YAKARIŞ13, YAKUTÇA13, YAKARCA12, YAKACAK12, YAKINDA12, YAKILMA11, YAKINTI11, YAKINMA11, YAKALIK10, YAKARMA10, YAKİNEN9

6 Harfli Kelimeler

YAKICI13, YAKMAÇ12, YAKAZA11, YAKALI9, YAKARI9, YAKMAK9

5 Harfli Kelimeler

YAK11, YAKIM9, YAKIN8, YAKIT8, YAKMA8, YAKUT8, YAKİN7

4 Harfli Kelimeler

YAKI7, YAKA6

3 Harfli Kelimeler

YAK5

YAK (Kelime Kökeni: Tibetçe)

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Tibet'te, Asya'nın bazı yörelerinde yabani veya evcil olarak yaşayan, kılları uzun bir tür öküz, Tibet öküzü, Tibet sığırı (Bos grunniens)

YAKA

[isim]

  • Giysilerin boyna gelen, boynu çeviren bölümü

    Paltosunun yakasını kaldırıp tenha caddeyi tutturdu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Giysilerin boyna gelen bölümüne eklenen ve türlü biçimlerde olan parçası
  • Kıyı, kenar, taraf

    Sokağın karşı yakasına geçtiler. - Memduh Şevket Esendal

  • Eğik yerey
  • Yapıların saçaklarında, suyun içeriye sızmasını önlemek için kiremidin altıyla oluk arasına konulan metal levha
  • Semt

[denizcilik]

  • Sahil

[denizcilik]

  • Yelkenlerin kenar ve köşeleri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yaka bir tarafta, paça bir tarafta
  • yakadan atmak
  • yakadan geçirmek
  • yaka ısırmak
  • yakası açılmadık
  • yakasına (veya yakasından) asılmak (veya yapışmak)
  • yakasına çökmek
  • yakasına sarılmak
  • yakasını bırakmamak
  • yakasını kaptırmak
  • yaka silkmek
  • yakayı (veya yakasını) kurtarmak (veya sıyırmak)
  • yakayı ele vermek

Birleşik Kelimeler: yaka kartı, yaka paça, balıkçı yaka, bisiklet yaka, degaje yaka, haydari yaka, karayaka, kayık yaka, sosis yaka, şapşal yaka, V yaka

YAKİN (Kelime Kökeni: Arapça yaḳīn)

[isim]

[eskimiş]

  • Sağlam, kesin bilgi
  • Bir şeyi iyice, kesinlikle bilme

YAKI

[isim]

  • Bazı hastalıkları tedavi etmek amacıyla bir bez üzerine yayılıp deri üzerine uygulanan, beden ısısıyla vücuda yapışan eczalı parça

    Hardal yakısı.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yakı açmak
  • yakı yakmak (veya vurmak)

Birleşik Kelimeler: yakı ağacı, yakı otu, hardal yakısı, nasır yakısı, pehlivan yakısı

YAKIN

[sıfat]

  • Az bir ara ile ayrılmış olan (zaman veya yer), uzak karşıtı
  • Küçük, önemsiz değişikliklerle birbirinden ayrılan

    İklim ile toprağın bereketi ve insanın faaliyeti arasında yakın bir münasebet vardır. - Cemil Meriç

  • Aralarında sıkı ilgi bulunan

    Her birinin muhakkak bir yakın arkadaşı vardır. - Elif Şafak

  • Benzeyen, andıran, yaklaşan

    Beş dönüme yakın bahçesi bir ormanı andırırdı. - Ömer Seyfettin

  • Erişmesi, olması zaman bakımından yaklaşmış olan

    Elli yaşında adam, ellisine yakın kadın... - Sait Faik Abasıyanık

[isim]

  • Uzak olmayan yer

    Yakınımızda otururlar.

[isim]

  • Aralarında sıkı ilişki olan arkadaş, dost veya akraba

    En yakınlarından başlayarak herkese hayatı cehennem ettiği de doğrudur. - Murathan Mungan

[zarf]

  • Uzak olmadan

    Gelin, bana yakın oturun lütfen.

Birleşik Kelimeler: yakın akraba, yakın anlamlı, yakın benzeşme, yakın benzeşmezlik, Yakın Çağ, Yakın Doğu, yakın dost, yakın göçüşme, yakın koruma, yakın sesli, Yakın Şark, yakın takip, akla yakın, cana yakın, fırtınaya yakın rüzgâr

YAKIT

[isim]

  • Doğal gaz, mazot gibi ısı sağlamak amacıyla yakılan madde

    Yakıt bittiği için kaloriferler yanmıyor.

  • Enerji ve ısı ortaya çıkaran yanıcı madde

Birleşik Kelimeler: yakıt deposu, yakıt göstergesi, yakıt parası, akaryakıt, yağ yakıt, jet yakıtı

YAKMA

[isim]

  • Yakmak işi

Birleşik Kelimeler: yakma resim

YAKUT (Kelime Kökeni: Arapça yāḳūt)

[isim]

[jeoloji]

  • Pembe veya erguvan tonları ile karışık koyu kırmızı renkte, saydam bir korindon türü olan değerli taş

[sıfat]

  • Bu taştan yapılmış veya bu taşla süslenmiş

    Yakut yüzük.

Birleşik Kelimeler: gök yakut

[isim]

  • Kuzeydoğu Sibirya'da yaşayan bir Türk topluluğu veya bu topluluktan olan kimse, Saha

YAKİNEN (Kelime Kökeni: Arapça yaḳīnen)

[zarf]

[eskimiş]

  • Kesin olarak, iyice

    Hatta yakinen biliyorlardı ki öyle ufaktan bir aileye mensup değildi. - Refik Halit Karay

  • Tamamıyla

YAKALI

[sıfat]

  • Herhangi bir biçimde yakası olan

    Damat orta yaşlı bir zat olup kadife yakalı lacivert bir palto giymişti. - Haldun Taner

Birleşik Kelimeler: yakalı kamçılılar, altın yakalı, beyaz yakalı, çelik yakalı, mavi yakalı, pembe yakalı, yeşil yakalı

[isim]

[halk ağzında]

  • Boynu üzerinde manto yakasına benzeyen tüyleri bulunan bir tür güvercin

YAKARI

[isim]

  • Yakarış

YAKMAK

[nesnesiz]

  • Kına, yakı vb.ni koymak, sürmek

[-i]

  • Yanmasını sağlamak veya yanmasına yol açmak, tutuşturmak

    Kendi sigarası için yaktığı kibriti bana uzattı. - Falih Rıfkı Atay

  • Ateşle yok etmek

    Çöpleri yakmak.

  • Işık vermesini sağlamak

    Mavi ışıklı ispirto lambalarını yakarlar. - Sait Faik Abasıyanık

  • Isı etkisiyle zarar vermek

    Eteği ütülerken yaktı.

  • Keskin, sert ve ısırıcı bir duyum vermek

    Biber ağzı yakar.

  • Yanıyormuş gibi bir etki yapmak

    Hekime daima şarabın midelerini yaktığından bahsederler. - Falih Rıfkı Atay

  • Kurutmak, zarar vermek

    Fırtına ekinleri yakmıştı. - Sait Faik Abasıyanık

[nesnesiz]

  • Çok sıcak olmak

    Bugün güneş yakıyor.

  • Karartmak

    Güneşte vücudunu yaktı.

  • Çok üşütmek

    Soğuk rüzgâr insanın yüzünü yakıyor.

[tıp]

  • Tedavi etmek amacıyla doku, damar vb. dağlamak

[mecaz]

  • Silahla vurmak

[mecaz]

  • Yıkıma, zarara yol açmak, büyük bir zarara uğratmak, mahvetmek

    Gözü mavi, boyu kısa, kendi muhacir olmasın. Ne olursa olsun makbulüm. Aman bu üçüne dikkat et. Beni yakma. - Ömer Seyfettin

[mecaz]

  • Güçlü sevgi uyandırmak

[mecaz]

  • Zamanında kullanılmadığından hükmünü yitirmek

    Biletini ve tatilini yaktı.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yakıp yıkmak

Birleşik Kelimeler: yakan top, yakar top

[nesnesiz]

  • Türkü, ağıt vb. düzenlemek, bestelemek

YAKIM

[isim]

  • Yakma işi

    Anız yakımı.

[halk ağzında]

  • Önemli bir olay üzerine yakılmış türkü

YAKAKENT

[isim]

  • Samsun iline bağlı ilçelerden biri

YAKALIK

[isim]

  • Yaka yapılmaya uygun olan şey
  • İlköğretim öğrencilerinin önlüklerinin üzerine taktıkları yaka
  • Erkek gömleklerinin üzerine takılan eğreti yaka

    Karıları incik boncuk içinde, erkekler ekseri yakalık bile alıp takmıyorlar. - Halide Edip Adıvar