[sıfat]

• Başka bir milletten olan, başka devlet uyruğunda olan (kimse), bigâne, ecnebi

  Bu toprak bizimdir, içinde yabancının işi yok. - Ruşen Eşref Ünaydın

• Başka bir milletle ilgili olan

  Hiçbir millet, milletimizden daha çok yabancı unsurların inanç ve âdetlerine riayet etmemiştir. - Atatürk

• Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge

  Ben, yabancı bir adam, neme lazım, hiç sesimi çıkarmadım. - Memduh Şevket Esendal

• Tanınmayan, bilinmeyen, yad

  Yabancı müşteri giremezdi kapısından. Gelenler hep edebiyat adamlarıydı. - Yusuf Ziya Ortaç

• Aynı türden, aynı çeşitten olmayan

  Yağın içinde yabancı maddeler var.

• Bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan

  Bu uygulamanın yabancısıyım.

• Belli bir yere veya kimseye özgü olmayan

  Yabancı arabalar buraya park edemez.

Ata Sözleri ve Deyimler

• yabancı gelmek
• yabancı gibi durmak
• yabancı saymak (veya tutmak)
• yabancısı olmamak

[sıfat]

• Uzak, yabancı ülkelerle ilgili, bu ülkelerden getirilmiş, egzotik

[isim]

• Yabancı olma durumu, bigânelik

  İstanbul'u özlediğimi anlıyor ama yabancılığımı da garipsiyordum. - Cahit Uçuk

Ata Sözleri ve Deyimler

• yabancılık çekmek
• yabancılık duymak

[isim]

• Yabancılamak işi

[isim]

• Bir eserde uzak, yabancı ülkelerle ilgili olayları, kişileri, yöresel görüşleri yansıtma, egzotizm, egzotiklik

[-i]

• Yabancı gibi görmek, kendinden saymamak, yadırgamak

[isim]

• Yabancılaşmak işi

  İnsanın o şehre yabancılaşması, kendisinin bellek daralmasından kaynaklanmaz. - Aydın Boysan

[toplum bilimi]

• Belli tarihsel şartlarda insan ve toplum etkinlikleri ürünlerinin, bu etkinliklerden bağımsız ve bunlara egemen olan ögelerin değişik biçimde kavranması

[nesnesiz]

• Tanımaz, bilmez duruma gelmek, yabancı olmak, bigâne düşmek

• Alışamamak, yadırgamak, yabancılık çekmek

  Ses Sevim'in sesi fakat kalınlaşmış, tıkanmış, yabancılaşmış bir ses. - Reşat Nuri Güntekin

[isim]

• Yabancılaştırmak işi