VİKONT ile Oluşan Kelimeler (VİKONT Kelime Türetme)

VİKONT harflerinden oluşan 21 kelime bulunuyor. VİKONT kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Vikont kelimesinin anlamı nedir? Vikont ile başlayan kelimeler. İçinde vikont olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

6 Harfli Kelimeler

VİKONT13

5 Harfli Kelimeler

TONİK6

4 Harfli Kelimeler

İKON5, KONT5, KONİ5

3 Harfli Kelimeler

KOV10, KOT4, NOT4, TOK4, TON4, KİT3, KİN3, TİK3, TİN3

2 Harfli Kelimeler

OK3, ON3, OT3, İN2, İT2, Kİ2, Tİ2

İN

[isim]

  • Yaban hayvanlarının kendilerine yuva edindikleri kovuk
  • Mağara

Ata Sözleri ve Deyimler

  • in gibi

[isim]

  • İnsan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • in cin
  • in cin top oynamak
  • in cin yok
  • in misin, cin misin

İT

[isim]

  • Köpek

[hakaret yollu]

  • Değersiz, terbiyesiz kimse

    Babaları da zaten itin biri. - Haldun Taner

Ata Sözleri ve Deyimler

  • it ağzını kemik tutar
  • it değmekle deniz pis olmaz
  • it derisinden post olmaz
  • it dişi domuz derisi
  • ite atsan yemez
  • ite ot, ata et vermek
  • it gibi çalışmak
  • iti an, taşı eline al (veya çomağı hazırla)
  • iti ite kırdırmak
  • itin ahmağı baklavadan pay umar
  • itin götüne (veya kıçına) sokmak
  • itin kuyruğunda
  • iti öldürene sürütürler
  • it ite (buyurur), it de kuyruğuna
  • it iti ısırmaz
  • it izi at izine karışmak
  • it kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgesi sanırmış
  • itle çuvala girilmez
  • itle dalaşmaktan çalıyı dolaşmak yeğdir
  • it ölüsü gibi
  • it sürü, para kazan
  • it sürüsü kadar
  • it ulur, birbirini bulur
  • it ürür, kervan yürür

Birleşik Kelimeler: itayağı, itboğan, itburnu, it canlı, it dalaşı, itdirseği, it elli, it hıyarı, it kopuk, itkuyruğu, itoğluit, it üzümü, ekin iti

Kİ (Kelime Kökeni: Farsça ki)

[bağlaç]

  • Anlam bakımından birbirleriyle ilgili cümleleri birbirine bağlayan bir söz
  • Özneyi, tümleci güçlendirerek cümlenin temel bölümüne bağlayan bir söz

    Siz ki beni tanırsınız, niçin böyle düşünüyorsunuz?

  • `Öyle, o kadar, o denli` vb.nden sonra, kullanıldığı cümleye güç katan bir söz
  • İkinci cümledeki yargının birincideki hareketin yapılışı sırasında görülerek şaşıldığını bildiren bir söz

    Kapağı kaldırmış ki sandık bomboş. Bir de ağzıma aldım ki şeker gibi tadı var.

  • İki cümlede anlatılan durumların uyuşmazlığını bildiren bir söz

    Ama o bir şey yapmamıştı ki onun hiç kabahati yoktu. - Osman Cemal Kaygılı

  • Yakınma, kınama vb. duyguları anlatmak için bir cümlenin sonuna getirilen bir söz

    O beni sevmez ki! Sana güvenilmez ki!

  • Bir soru cümlesinin sonuna getirildiğinde şüphe veya endişe anlatan bir söz

    Acaba gelmez mi ki? Bunu bana bırakırlar mı ki? Acaba ceza verirler mi ki?

  • Bazı kelimelerin sonuna bir ek gibi eklenerek birtakım zarflar, yeni edatlar oluşturan bir söz: Belki, çünkü, hâlbuki, mademki, sanki gibi

Birleşik Kelimeler: hâlbuki, vakta ki, kaldı ki

[isim]

[askerlik]

  • Bir tören sırasında, askerleri bir araya toplamak, törenin başladığını bildirmek vb. amaçlarla çalınan borazanın çıkardığı tiz ses

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tiye almak

Birleşik Kelimeler: ti borusu, ti işareti

[kimya]

  • Titan elementinin simgesi

KİT

[isim]

  • Macun

KİN (Kelime Kökeni: Farsça kīn)

[isim]

  • Birine karşı duyulan öç alma isteği, garaz

    Adımız miskindir bizim / Düşmanımız kindir bizim - Yunus Emre

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kin bağlamak
  • kin beslemek (veya tutmak)
  • kin duymak
  • kin gütmek

Birleşik Kelimeler: deve kini

TİK (Kelime Kökeni: Fransızca tic)

[isim]

[tıp]

  • Herhangi bir kas kümesinin irade dışı hareketi

    Abdi Bey, sol gözünde beliren bir tikle, yay gibi gergin ve mosmor dudakları titreyerek onları seyretti. - Attila İlhan

  • Alışkanlıkla sık sık tekrarlanan gülünç, sıkıcı söz, el, kol, yüz hareketi veya bir davranış biçimi

    Güldükten sonra hemen öksürmesinin de ilk önce sandığım gibi hastalık değil, bir nevi tik olduğu anlaşılıyordu. - Reşat Nuri Güntekin

TİN

[isim]

[ruh bilimi]

  • Ruh

[felsefe]

  • Birtakım fizikötesi kurucularının, gerçeği ve evreni açıklamak için her şeyin özü, temeli veya yapıcısı olarak benimsedikleri madde dışı varlık

OK

[isim]

  • Yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk
  • Yön göstermek amacıyla belli yerlere konulabilen, oka benzer işaret
  • At arabası, kağnı vb. araçlarda koşum hayvanlarının bağlandığı ağaç

    Dörtnala koşan bir yük arabasının oku böğrüme çarptı. - Ömer Seyfettin

[matematik]

  • Bir dairede bir kirişin ortasında bu kirişi gören yayın ortasına indirilen doğru parçası

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ok atmak
  • ok gibi (yerinden) fırlamak
  • ok yaydan (veya yayından) çıkmak

Birleşik Kelimeler: ok meydanı, ok yılanı, suoku

ON

[isim]

  • Dokuzdan sonra gelen sayının adı
  • Bu sayıyı gösteren 10 ve X rakamlarının adı

[sıfat]

  • Dokuzdan bir artık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • on defa (veya kere)
  • on parmağı boğazında olmak
  • on parmağında on hüner (veya marifet) olmak
  • on parmağında on kara

Birleşik Kelimeler: onaltılık, on ayaklılar, onbaşı, onbeşli, on binlerce, on binlik, onbiraylık, on birli, ondörtlük, onikiparmak bağırsağı, onikitelli, on milyonluk, on para, onsekiz, beşon, ayın on dördü

OT

[isim]

[bitki bilimi]

  • Toprak üstündeki bölümleri odunlaşmayıp yumuşak kalan, ilkbaharda bitip bir iki mevsim sonra kuruyan küçük bitkiler

    Etrafımızda uzun otlar, yalçın kayalar vardı. - Aka Gündüz

[sıfat]

  • Bu bitkilerle yapılmış veya bu bitkilerle doldurulmuş

    Ranzalardan birinin üst yatağında bir ot şilte üzerinde, soyunmadan uzanan ve iki eli ensesinin altında düşünen ben. - Necip Fazıl Kısakürek

[eskimiş]

  • Zehir

[eskimiş]

  • İlaç

[argo]

  • Esrar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ot gibi
  • ot gibi yaşamak
  • ot tutunmak
  • otu çek köküne bak
  • ot yoldurmak

Birleşik Kelimeler: otobur, otyiyenler, acı ot, karacaot, sütlü ot, abdestbozan otu, adamotu, ağı otu, ağızotu, altın otu, andız otu, ardıç otu, avcı otu, ayrık otu, bağırsak otu, balık otu, bambul otu, ban otu, basur otu, beşparmak otu, bit otu, boğan otu, boy otu, burun otu, canavar otu, ciğer otu, çalgıcı otu, çayır otu, çiriş otu, çivit otu, çöreotu, çörek otu, dağ dalak otu, dalak otu, danakıran otu, deli otu, dereotu, dilotu, diş otu, dolama otu, dolma otu, domuz ayrık otu, domuz otu, dulaptal otu, dulavrat otu, eğir otu, eğrelti otu, engerek otu, esrar otu, eşek otu, evliya otu, fare otu, fıtık otu, gebre otu, gelin otu, geyik otu, göbek otu, güzelavrat otu, hamam otu, hasır otu, horozcuk otu, İdris otu, imparator otu, kabakulak otu, kanarya otu, kandıra otu, kan otu, kartallı eğrelti otu, kasık otu, kaşık otu, kedi otu, kelebek otu, kene otu, kıl otu, kırlangıç otu, kokulu çayır otu, kovan otu, koyun otu, kuduz otu, kum otu, kurbağa otu, kurşun otu, kuş otu, küstüm otu, limon otu, lohusa otu, marsıvan otu, mayasıl otu, melek otu, mercan otu, meyhaneci otu, misk otu, mübarek otu, nevruz otu, nezle otu, oğul otu, Oltu otu, ökse otu, öksürük otu, ölmez otu, pamuk otu, panzehir otu, pelin otu, pire otu, pisik otu, pisipisi otu, sabun otu, sakar otu, sancı otu, sarımsak otu, sedef otu, selam otu, semizotu, sıçanotu, sıraca otu, siğil otu, sinir otu, solucan otu, sökü otu, süpürge otu, süt otu, şerbetçi otu, şeytan otu, şifa otu, tarak otu, taşkıran otu, tavşancıl otu, turp otu, tükürük otu, türüz otu, tüylü dalak otu, uyuz otu, yakı otu, yapışkan otu, yara otu, yavşan otu, yoğurt otu, yüksük otu, zemberek otu, zembil otu, ciğer otları, sinir otları

KOT

[isim]

  • Giysi yapılan mavi bir tür kumaş, blucin

[sıfat]

  • Bu kumaştan yapılan (giysi)

    Kot pantolon.

Birleşik Kelimeler: taşlanmış kot

[isim]

[mimarlık]

  • Temel ile zemin arasındaki yükseklik

[isim]

[halk ağzında]

  • Yörelere göre değişen ölçüde tahıl alabilen, tahtadan yapılmış bir ölçek

NOT (Kelime Kökeni: Fransızca note)

[isim]

  • Bir şeyi hatırlamak için yazılan kısa yazı

    Kitaplardan birinin kenarına bir not yazmışsın. - Reşat Nuri Güntekin

  • Okullarda öğrencinin dersle ilgili bilgi ve beceri düzeyini göstermek üzere öğretmenlerce verilen sayı, derece

[mecaz]

  • Bir şeyin niteliği üzerine edinilen kanı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • not almak
  • not atmak
  • not düşmek
  • not etmek
  • not kırmak
  • not tutmak
  • notunu vermek
  • not vermek

Birleşik Kelimeler: dipnot, geçer not, geçmez not, sonnot, tam not, ders notu, el notu

TOK

[sıfat]

  • Açlığını gidermiş, doymuş, aç karşıtı
  • Sık ve kalın dokunmuş (kumaş)
  • Kalın ve gür (ses)

    Sesi tok, aksanı düzgündü. - Necip Fazıl Kısakürek

[mecaz]

  • Sevgi, sevecenlik, başarı, para, mal vb. şeyleri elde etmiş ve bunlara kavuşmuş olan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tok açın hâlinden bilmez
  • tok evin aç kedisi
  • tok tutmak

Birleşik Kelimeler: tokgözlü, tok karnına, tok sözlü, tok tok, gönlü tok, gözü tok, karnı tok

TON (Kelime Kökeni: Fransızca tonne)

[isim]

  • Bir metreküp hacminde ve + 4 °C'deki arı suyun ağırlığı
  • Bin kilogramlık ağırlık birimi

[isim]

[müzik]

  • İnsan veya çalgı sesinin yükseklik, alçaklık derecesi
  • Konuşmada sesin duyguları belirtecek biçimde çıkması

    Bunun farkında olmadan, üstelik de hiç istemeden içli bir tonla söylemiş olacağım. - Haldun Taner

  • Bir rengin koyuluk veya açıklık derecesi

    Siyah ve beyazın tonlarını son derece hünerle kaynaştırır. - Yusuf Ziya Ortaç

[dil bilgisi]

  • Ses titreşimlerinin yükselip alçalması, titrem

Birleşik Kelimeler: anlatım tonu