VİDEOKASET Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

VİDEOKASET harflerini içeren 5 harfli 46 kelime bulunuyor. 5 harfli VİDEOKASET kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

SEVDA14, VİDEO14, AVDET13, DAVET13, TEVDİ13, VEDİA13, KİSVE12, KAVİS12, OKTAV12, TEVSİ12, VİTES12, VOTKA12, TEVKİ11, TEVEK11, TAVİK11, VAKİT11, DİSKO9, KODES9, ASİDE8, ADESE8, DEİST8, DASİT8, DİKSE8, DESTE8, SADİK8, SADET8, TASDİ8, AKİDE7, DİKTE7, DİKTA7, EKOSE7, KADİT7, KAİDE7, OKSİT7, SOKET7, TEDAİ7, ASTİK6, İSTEK6, KASTİ6, KASET6, KESİT6, KESAT6, SAKİT6, SETİK6, SEKTE6, TAKSİ6

ASTİK (Kelime Kökeni: Ermenice)

[isim]

[argo]

  • Pezevenk

İSTEK

[isim]

  • Bir şeye duyulan eğilim, arzu, şevk

    Yanıma yaklaşan gölge, o eski şarkıyı gerçek bir istekle tekrarlıyordu. - Çetin Altan

  • Yerine getirilmesi başkasından istenilen şey, meram, talep

    Bu adamın istekleri bitmiyor.

[dil bilgisi]

  • İstek ve niyet kavramı veren isteme kipi

    Göreyim, göresin, göre.

[ruh bilimi]

  • Belirli bir gereksinimi karşılayacağı düşünülen nesne veya duruma karşı duyulan özlem, arzu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • istek (veya isteğini) uyandırmak
  • istek duymak

KASTİ (Kelime Kökeni: Arapça ḳaṣdī)

[sıfat]

  • Bilerek, isteyerek yapılan

[zarf]

  • Kasıtlı olarak, bilerek, isteyerek

KASET (Kelime Kökeni: Fransızca cassette)

[isim]

  • İçinde, görüntü ve seslerin kaydedildiği, gerektiğinde yeniden kullanılmasını sağlayan bir manyetik şeridin bulunduğu küçük kutu

Birleşik Kelimeler: kasetçalar, manyetik kaset, videokaset

KESİT

[isim]

  • Bir şey enlemesine veya boylamasına kesildiğinde ortaya çıkan yüzey

    Ağacın kesiti.

  • Bir toplumun bölümü, kesim
  • Ayırıcı özellikleriyle belirlenen süreç

    Bu süreç, bu çok önemli yaşam kesiti bilinmez olarak kalacak. - Selim İleri

[matematik]

  • Bir cisim düz olarak kesildiğinde ortaya çıkan düzlemin biçimi, makta

    Bir kürenin her kesiti daire biçiminde olur.

Birleşik Kelimeler: ara kesit, başkesit, öz kesit

KESAT (Kelime Kökeni: Arapça kesād)

[isim]

  • Alışverişte durgunluk

    Bugünlerde alışveriş de kesat. - Nabizade Nâzım

  • Yokluk, kıtlık

SAKİT (Kelime Kökeni: Arapça sākit)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Susmuş, sessiz

    Nazmiye Hanım hülyaları içinde sakit, uysal ve gevşek adımlarla yürüyordu. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sakit kalmak

SETİK

[isim]

[halk ağzında]

  • İnce bulgur

SEKTE (Kelime Kökeni: Arapça sekte)

[isim]

  • Olmakta olan bir şeyin birdenbire durarak kesilmesi, durgu

[eskimiş]

  • Bozukluk

[eskimiş]

  • İnme, felç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sekte vermek
  • sekte vurmak
  • sekteye uğramak
  • sekteye uğratmak

Birleşik Kelimeler: kalp sektesi

TAKSİ (Kelime Kökeni: Fransızca taxi)

[isim]

  • Belirli bir ücret karşılığı yolcu taşıyan, taksimetresi olan otomobil

    Taksi bir karışıklığın çıktığını görünce hemen gazlayıp uzaklaştı. - Çetin Altan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • taksi çevirmek

Birleşik Kelimeler: taksi dolmuş, taksimetre, radyo taksi

[isim]

[biyoloji]

  • Göçüm

AKİDE (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳīde)

[isim]

[din bilgisi]

  • İnanç

    Ahmet Bey, dedi, kim olduğunuzu, akidenizi, kasabada, köylerde ne gibi faaliyet gösterdiğinizi biliyorum. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

  • akideyi bozmak (veya akidesi bozulmak)

Birleşik Kelimeler: akidesi bozuk

[isim]

  • Şekerin kaynatılarak katılaşması yolu ile yapılan, renkli ve kokulu, ağızda güç eriyen şeker, akide şekeri

    Ağızları ve elleri yaladıkları akideden kıpkırmızı bir hâlde geçiyorlardı. - Yahya Kemal Beyatlı

Birleşik Kelimeler: akide şekeri

DİKTE (Kelime Kökeni: Fransızca dictée)

[isim]

  • Bir başkasına o anda söyleyerek yazdırma, yazdırım
  • Bu biçimde yazdırılan şey

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dikte etmek

DİKTA (Kelime Kökeni: Almanca Diktat)

[isim]

  • Hiçbir şart olmaksızın körü körüne uyulması gereken buyruk

EKOSE (Kelime Kökeni: Fransızca écossais)

[sıfat]

  • Çeşitli renk ve büyüklükteki karelerden oluşan (desen veya kumaş)

    Kendi tüyleri ile hiç asorti olmayan ekose bir yelek giymiş. - Haldun Taner

KADİT (Kelime Kökeni: Arapça ḳadīd)

[sıfat]

  • Çok zayıf

    Gözlerini kadit elleriyle iyice ovdu. - Ömer Seyfettin

[isim]

[eskimiş]

  • Güneşte veya hafif alevde kurutulmuş et

[isim]

  • İskelet

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kadidi çıkmak