Ve ile Başlayan 6 Harfli Kelimeler

VE harfleri ile başlayan 6 harfli 18 kelime bulunuyor. Başında VE olan 6 harfli kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "ve ile biten 6 harfli kelimeler. İçinde Ve olan 6 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

VEFALI19, VEKTÖR18, VECİZE18, VECİBE17, VERKAÇ15, VERİCİ15, VEBALI15, VESTON14, VERMUT14, VESİLE13, VESİKA13, VESAİT13, VESAİK13, VERMEK13, VERESE13, VESAİR13, VETİRE12, VERNİK12

VETİRE (Kelime Kökeni: Arapça vetīre)

[isim]

[eskimiş]

  • Süreç
  • Üslup, tarz
  • Burun deliklerini ayıran zar

VERNİK (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

[kimya]

  • İnce bir tabaka olarak uygulandıktan sonra saydam biçimde katı duruma gelen, kuruyan yağlar, reçine ve çözücüden oluşan kaplama malzemesi

    Fırınlanmamış birader, iki yıl sonra pul pul olmaz mı bunun vernikleri? - Haldun Taner

VESİLE (Kelime Kökeni: Arapça vesīle)

[isim]

  • Sebep, bahane

    Arkadaşlar birer vesile ile dağıldılar ve beni Besim Bey'le yalnız bıraktılar. - Memduh Şevket Esendal

  • Elverişli durum, fırsat

    Biz, ancak her vesile ile bize yapılan yersiz hakaretlere, istihfaf ve tezyiflere layık olmadığımızı söylüyoruz. - Asaf Halet Çelebi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • vesile aramak
  • vesile bulmak
  • vesile olmak

VESİKA (Kelime Kökeni: Arapça ves̱īḳa)

[isim]

  • Belge

    Evimize sokacağımız hizmetçinin belediye vesikasını sormamak bizde öteden beri âdet olmuştur. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

  • vesikaya bağlamak

Birleşik Kelimeler: vesika fotoğrafı

VESAİT (Kelime Kökeni: Arapça vesāʾiṭ)

[isim]

[eskimiş]

  • Araçlar, vasıtalar

    Efendiler, aynı günde muhtelif vesaitle şu protestoyu gönderdim. - Atatürk

Birleşik Kelimeler: vesaitinakliye

VESAİK (Kelime Kökeni: Arapça ves̱āʾiḳ)

[isim]

[eskimiş]

  • Belgeler, vesikalar

VERMEK

[-e]

[-i]

  • Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek

    Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm. - Ömer Seyfettin

  • Bırakmak veya bağışlamak
  • Ondan bilmek, atfetmek

    Bilgin'in bu çekingen tavırlarını kusurlu ve zayıf oluşuna verdi. - Falih Rıfkı Atay

  • Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek

    Geçenlerde bir derginin, 'Eski ünlüler ne yapıyor?' adlı bir röportajına verdiği cevapları okudum. - Haldun Taner

  • Döndürmek, çevirmek, yöneltmek

    Arabanın burnunu en tenha kahvelerden birinin önünde rıhtıma verdiler. - Attila İlhan

  • Herhangi bir duruma yol açmak

    Kendilerine iyi bir çalışma fırsatı verdim. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Satmak

    Ucuz pahalı deme de ver gitsin; ver de kurtul.

  • Kızı, kadını biriyle evlendirmek

    Uzun Osman, Zeynep'le Süleyman'a, ikisini birbirine vereceğini söylediği zaman şaşmadılar. - Halide Edip Adıvar

[-i]

  • Ödemek

    Haydi ... arabaya atlayın... Köşkten parayı verirler. - Peyami Safa

  • Yaymak

    Ses vermek. Korku vermek. Işık vermek.

  • Bitki ve ağaç, ürün üretmek

    Dal budak saldı, yemiş vermeye başladı. - Ruşen Eşref Ünaydın

  • Herhangi bir şey ortaya çıkarmak, oluşturmak

    Kendisi de muhakkak artistlerden, güzel eser veren, güzel konuşan, hayalleri işlek adamlardan hoşlanıyor. - Refik Halit Karay

  • Hepsini herhangi bir duruma sokmak

    Ateşe vermek. Ortalığı heyecana vermek.

  • Sahip olmasını sağlamak
  • Bir şey üzerinde etki yapmak, biçimini değiştirmek

    Hareket vermek. Biçim vermek.

  • Tespit etmek

    Randevu vermek. Ad vermek.

  • Kazandırmak, katmak

    Tat, çeşni vermek.

  • Ayırmak, harcamak

    Emek vermek. Zaman vermek.

  • Dayamak

    Duvara sırtını verip çömeldi. Gözünü hamamcının geleceği yola çiviledi. - Abbas Sayar

  • Doğurmak

    Kezban, ona yedi evlat vermişti.

[argo]

  • Cinsel yönden kendisini kullandırmak

[yardımcı fiil]

  • Kök veya gövdeleri sonuna -ı (-i, -u, -ü) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek tezlik bildiren birleşik fiiller oluşturur

    alıvermek, dizivermek, yapıvermek, görüvermek.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ver elini ...
  • verip veriştirmek
  • vermeyince (veya vermemiş) mabut, neylesin Sultan Mahmut

Birleşik Kelimeler: verkaç, elvermek, ısıveren, işveren, özveren, yediveren

VERESE (Kelime Kökeni: Arapça veres̱e)

[isim]

[eskimiş]

  • Mirasçılar

VESAİR (Kelime Kökeni: Arapça ve + sāʾir)

[sıfat]

  • Diğer

    Banyo, tuvalet, vesair kısımlar, o ne temizlik, o ne genişlik, insanın yüzüne gülen o ne ferahlıktı. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

VESTON (Kelime Kökeni: Fransızca veston)

[isim]

  • Erkek ceketi

    İçinden koca bir dolaba sığmayacak bir sürü esvaplar çıkmış: Çift sıra düğmeli vestonlar, yuvarlak vestonlar, kukuletalı seyahat paltoları... - Abdülhak Şinasi Hisar

VERMUT (Kelime Kökeni: Almanca Wermut)

[isim]

  • Birçok bitki eklenerek özel koku verilmiş, tatlı, bir tür beyaz şarap

VERKAÇ

[isim]

[spor]

  • Futbol, hentbol ve basketbolda topa sahip oyuncunun yakındaki bir arkadaşına pas verip boş bir alana kaçarak tekrar topu alması

VERİCİ

[isim]

  • Veren, verme yanlısı olan kimse

    Cahilden kral olur ama tarihe vesika verici olmaz. - Aka Gündüz

  • Çıkar gözetmeksizin her türlü yardımı yapan, esirgemeyen kimse

[fizik]

  • Elektromanyetik dalgalar yardımıyla işaret, ses ve görüntü iletmeye yarayan cihazların genel adı

    Anten olursa verici istasyonları da kurulabilir. - Falih Rıfkı Atay

[tıp]

  • Başkasına aktarılmak üzere kan, doku veya organ veren kimse, donör

Birleşik Kelimeler: televizyon verici istasyonu

VEBALI

[sıfat]

  • Vebaya yakalanmış olan

VECİBE (Kelime Kökeni: Arapça vecībe)

[isim]

[eskimiş]

  • Ödev, boyun borcu