UCUZUNA ile Oluşan Kelimeler (UCUZUNA Kelime Türetme)

UCUZUNA harflerinden oluşan 15 kelime bulunuyor. UCUZUNA kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Ucuzuna kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

7 Harfli Kelimeler

UCUZUNA16

6 Harfli Kelimeler

UZUNCA14

4 Harfli Kelimeler

UCUZ12, UNCU9, UZUN9, ACUN8

3 Harfli Kelimeler

CAZ9, UCA7, NAZ6, ZAN6, CAN6

2 Harfli Kelimeler

UZ6, AZ5, UN3, AN2

AN (Kelime Kökeni: Arapça ān)

[isim]

  • Zamanın bölünemeyecek kadar kısa olan parçası, lahza, dakika

    Zira göçebelerin hayatı her an yardımlaşmalarını gerektirir. - Cemil Meriç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • anı anına uymamak
  • an meselesi

Birleşik Kelimeler: anbean, bir an, eş anlı

[isim]

[halk ağzında]

  • İki tarla arasındaki sınır

[isim]

  • Zihin

    An bulanıklığı. An yorgunluğu.

UN

[isim]

  • Öğütülerek toz durumuna getirilmiş tahıl ve başka besin maddeleri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • un ufak etmek
  • un ufak olmak
  • ununu elemek, eleğini asmak

Birleşik Kelimeler: un çorbası, un helvası, esmer un, has un, özlü un, balık unu, buğday unu, et unu, galeta unu, kan unu, mısır unu, pirinç unu, soya unu, yulaf unu

AZ

[sıfat]

  • Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik, çok karşıtı

    Heykel konularının parmakla sayılacak kadar az olduğunu ileri sürüyordu. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[zarf]

  • Alışılmış olandan, umulandan veya gerekenden eksik olarak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aza çoğa bakmamak
  • aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz
  • aza sormuşlar: "nereye?", "çoğun yanına" demiş
  • az ateş çok odunu yakar
  • az bulmak
  • az buz olmamak
  • az değil
  • az gelmek
  • az görmek
  • az günün adamı olmamak
  • azı çoğa saymak (veya tutmak)
  • az kaldı (veya kalsın)
  • az kaz, uz kaz, boyunca kaz
  • az olsun, uz olsun
  • az söyle, çok dinle
  • az tamah çok ziyan getirir
  • az veren candan, çok veren maldan
  • az yiyen çok uyur, çok yiyen güç uyur

Birleşik Kelimeler: az az, az alıcı, az buçuk, az çok, az daha, azel, az gelişmiş, az sonra, en az, azar azar, en azından

[eskimiş]

[kimya]

  • Azot elementinin simgesi

NAZ (Kelime Kökeni: Farsça nāz)

[isim]

  • Kendini beğendirmek amacıyla yapılan davranış, cilve, eda
  • İsteksiz gibi görünerek yalvartmak amacıyla yapılan davranış

    Çok naz âşık usandırır.

  • Şımarıkça davranış

Ata Sözleri ve Deyimler

  • naz etmek
  • nazı geçmek
  • nazına katlanmak
  • nazını çekmek

ZAN (Kelime Kökeni: Arapça ẓann)

[isim]

  • Sanı

    Kapıyorum zannıyla kilitlemişim, diyordu. - Mithat Cemal Kuntay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • zan altında bulunmak
  • zannına düşmek

Birleşik Kelimeler: zannetmek, zanneylemek, zannolunmak, hüsnüzan, suizan

CAN (Kelime Kökeni: Farsça cān)

[isim]

  • İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık
  • Yaşama, hayat

    Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. - Reşat Nuri Güntekin

  • Güç, dirilik

    Her şeyde bu mevsime mahsus bir can, bir dirilik kendini gösteriyordu. - Memduh Şevket Esendal

  • Kişi, birey

    Benimle beraber dört canız. - Falih Rıfkı Atay

  • İnsanın kendi varlığı, özü

    Sağa sola kaçıştık da, canımızı dar kurtardık. - Nazım Hikmet

  • Gönül

    Çirkin bana kurban, ben de güzele / Can sever güzeli, maldan ziyade - Karacaoğlan

  • Bektaşilik ve Mevlevilikte tarikat kardeşi

    Şeyh çıkınca oradaki canlar da sırasıyla yürüyüp kapıya gelince dönüp baş kestikten sonra dışarı çıkarlar. - Asaf Halet Çelebi

[sıfat]

  • Çok içten, sevimli, sevilen, şirin

    Alphonse Daudet ilk gençliğimin can yazarlarından biri idi. - Tarık Buğra

Ata Sözleri ve Deyimler

  • cana (veya canına) can katmak
  • cana gelecek mala gelsin
  • cana kıymak
  • can alacak nokta (veya yer)
  • can alıp can vermek
  • cana minnet saymak (veya bilmek)
  • can atmak
  • can başına sıçramak
  • can baş üstüne
  • can beslemek
  • can boğazdan gelir (veya geçer)
  • can borcunu ödemek
  • can bostanda bitmez
  • can bulmak
  • can cana, baş başa
  • can candan şirindir (veya tatlıdır)
  • can canın yoldaşıdır
  • can cümleden aziz
  • can çekişmek
  • can çekişmektense ölmek yeğdir
  • can çıkmayınca (veya çıkmadan) huy çıkmaz
  • candan geçmek
  • can dayanmamak
  • can derdinde olmak
  • can derdine düşmek
  • can gelmek
  • canı acımak
  • canı ağzına (veya boğazına) gelmek
  • canı bayılmak
  • canı burnuna (veya burnundan) gelmek
  • canı burnundan çıkmak
  • canı cana ölçmek
  • canı canına (veya içine) sığmamak
  • canı cehenneme
  • canı çekilmek
  • canı çekmek
  • canı çıkasıca
  • canı çıkmak
  • canı çıksın!
  • canı gelip gitmek
  • canı gelmek
  • canı gibi sevmek
  • canı gitmek
  • canı ile oynamak
  • canı ile uğraşmak
  • canı istemek
  • canı isterse
  • canı kaymak isteyen mandayı yanında taşır
  • canım
  • canım ciğerim
  • canım dese canın çıksın diyor sanmak
  • canımın içi
  • canımı sokakta bulmadım
  • canına acımamak
  • canına değmek
  • canına ezan okumak
  • canına geçmek (veya işlemek veya kâr etmek)
  • canına kastetmek
  • canına kıymak
  • canına minnet (olmak)
  • canına okumak
  • canına rahmet
  • canına susamak
  • canına tak demek (veya etmek)
  • canına tükürdüğümün (veya üfürdüğümün)
  • canına yandığım (veya yandığımın)
  • canına yetmek
  • canından bezmek (veya bıkmak veya usanmak)
  • canından geçmek
  • canını acıtmak
  • canını almak
  • canını bağışlamak
  • canını burnundan getirmek
  • canını cehenneme göndermek (veya yollamak)
  • canını çıkarmak
  • canını dar atmak
  • canını dişine almak (veya takmak)
  • canının derdine düşmek
  • canının içine sokacağı gelmek
  • canını sıkmak
  • canını sokakta bulmamak
  • canını vermek
  • canını yakmak
  • canın isterse
  • canı sağ olsun!
  • canı sıkılmak
  • canı yanan eşek, attan yüğrük olur
  • canı yanmak
  • canı yerine gelmek
  • canı yok mu?
  • can kalmamak
  • can kaygısına düşmek
  • canlar!
  • can olmak
  • can sıkmak
  • can vermek
  • can yakmak

Birleşik Kelimeler: can acısı, can alıcı, can arkadaşı, can bunaltısı, canciğer, can çabası, can damarı, can direği, can dostu, can düşmanı, can eriği, canevi, can feda, canfes, can havliyle, can korkusu, cankulağı, can kurban, cankurtaran, can kuşu, can noktası, can pahasına, can pazarı, can sağlığı, can sıkıntısı, can simidi, cansiparane, can sohbeti, can suyu, can tahtası, can yeleği, can yoldaşı, cana yakın, canı burnunda, canı cebinde, canıgönülden, canı pek, canı sıkkın, canı tatlı, canı tez, canıyürekten, canına düşkün, canla başla, babacan

UZ

[sıfat]

  • İyi, güzel
  • İşe yatkın, becerikli, mahir

Birleşik Kelimeler: eli uz

[zarf]

  • Masallarda az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik tekerlemesinde `uzak` anlamında kullanılan bir söz

Birleşik Kelimeler: uzgören, uzgörür, uz iletişim

UCA

[isim]

[halk ağzında]

  • Kuyruk sokumu kemiği

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Yüce

    Uca dağ başında yatmış uyumuş / Ela gözlerini uyku bürümüş - Halk türküsü

ACUN

[isim]

[gök bilimi]

[coğrafya]

  • Dünya

UNCU

[isim]

  • Un satan kimse

UZUN

[sıfat]

  • İki ucu arasında fazla uzaklık olan, maksi, kısa karşıtı
  • Başlangıcı ile bitimi arasında fazla zaman aralığı olan, çok süren

    Uzun ince bir yoldayım / Gidiyorum gündüz gece - Âşık Veysel

  • Ayrıntılı

    Aletler, uzun denemelerin, ince hesapların, birbirini tamamlayan bilgi ve diğer aletlerin mahsulüdür. - Mehmet Kaplan

[zarf]

  • Ayrıntılı olarak, derinlemesine

    Uzun düşündüğünü unuttuğu ve düşüncelerinin yönünü kaybettiği bir anda yemeğe çağırdılar. - Halide Edip Adıvar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • uzun etmek
  • uzun kulaktan haber almak
  • uzun lafın (veya sözün) kısası
  • uzun oturmak

Birleşik Kelimeler: uzun araç, uzun atlama, uzun bacaklılar, uzun boylu, uzunçalar, uzun çizgi, uzun dalga, uzun diş, uzuneşek, uzun etek, uzun far, uzun hava, uzun hayvan, uzun hece, uzun hikâye, uzun kafalı, uzun kulaklı, uzunkuyruk, uzun levrek, uzun ömürlü, uzun öykü, uzun sesli, uzun uzadıya, uzun uzun, uzun ünlü, uzun vadeli, uzun vokal, uzun yol sürücüsü, uzun yol şoförü, dili uzun, eli uzun, kolu uzun

CAZ (Kelime Kökeni: İngilizce jazz)

[isim]

  • Başlangıçta Kuzey Amerika zencilerine aitken sonraları bütün dünyada benimsenen bir müzik türü

    Onlar alaturka dinlemek istiyor, siz caz dinlemek istiyormuşsunuz. - Çetin Altan

  • Bu müziği çalan orkestra

    Bunun lüks bir lokantası olacak hatta ileride bir caz bile temin edilecekti. - Reşat Nuri Güntekin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • caz yapmak

Birleşik Kelimeler: cazbant, caz takımı, teneke caz, toplu caz

UCUZ

[sıfat]

  • Fiyatı yüksek olmayan, pahası az, düşük fiyatlı, pahalı karşıtı

    Geceleri tiyatroların önünde saatlerce bekleyerek ucuz yerlere yerleşirdik, sevdiğimiz piyesleri seyrederdik. - Yahya Kemal Beyatlı

[mecaz]

  • Az emekle elde edilen

    Biletçi teşekkür etmekten, ben de bu kadar ucuz teşekkür toplamaktan kurtulduk. - Burhan Felek

[mecaz]

  • Bayağı

    Bu gerçeği dile getirenleri felaket habercisi diye nitelemek ancak ve sadece ucuz politikacı ağzına yakışır. - Aydın Boysan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ucuza çıkmak
  • ucuza gitmek
  • ucuza kapatmak
  • ucuz alan, pahalı alır
  • ucuz atlatmak (veya kurtulmak)
  • ucuzdur vardır illeti, pahalıdır vardır hikmeti
  • ucuz etin yahnisi yavan (veya tatsız) olur
  • ucuz pahalı dememek

Birleşik Kelimeler: ucuz halkçılık, bedavadan ucuz, sudan ucuz

UZUNCA

[sıfat]

  • Biraz uzun

    Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti. - Yusuf Atılgan

[zarf]

  • (uzu'nca) Uzun olarak, bol zamanlı

    Ben uzunca kalacağım için aylık olarak tutmuştum odamı. - Erhan Bener

UCUZUNA

[zarf]

  • Ucuz olarak, ucuzca

    Oysa çocuklar atılan gazeteleri okumak için değil, hemen götürüp kahvede ucuzuna satmak için istiyorlardı. - Haldun Taner