TUMŞUK ile Oluşan Kelimeler (TUMŞUK Kelime Türetme)

TUMŞUK harflerinden oluşan 17 kelime bulunuyor. TUMŞUK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Tumşuk kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

6 Harfli Kelimeler

TUMŞUK12

5 Harfli Kelimeler

MUŞTU11

4 Harfli Kelimeler

UMUT7, KUTU6, KUUT6, UTKU6

3 Harfli Kelimeler

MUŞ8, KUŞ7, ŞUT7, TUŞ7, UMU6, KUM5, MUT5, KUT4

2 Harfli Kelimeler

ŞU6, TU3, UT3

TU

[ünlem]

  • Tuh

    Tu, böyle mi olacaktı!

Birleşik Kelimeler: tu kaka

UT

[isim]

  • Utanma duygusu

Birleşik Kelimeler: ut açıcı, ut yeri

[isim]

[müzik]

  • Klasik Türk müziği araçlarından, iri karınlı, kirişli, mızrapla çalınan bir çalgı

    Ferhunde, burada sevdiği bir ut muallimiyle evlenip bahtiyar olmuştu. - Reşat Nuri Güntekin

KUT

[isim]

  • Devlet idaresinde güç, yaratıcılık ve yetki bakımından sahip olunan üstün güç
  • Mutluluk

[mit.]

  • İlahi bir kaynaktan gelen rahmet, bereket

KUM

[isim]

[madencilik]

  • Silisli kütlelerin, kayaların, doğal etkenlerle parçalanarak ufalanmasından oluşan, deniz kıyısı, dere yatağı vb. yerlerde çok bulunan, ufak, sert tanecikler

    İki kamyon kum getirmemi istedi. - Yusuf Atılgan

  • Armut, ayva vb. meyvelerin etli bölümlerindeki sert tanecikler
  • Vücuttaki bezlerin, özellikle böbreğin ürettiği ince ve katı tanecikler

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kumda oynamak
  • kum dökmek
  • kum gibi

Birleşik Kelimeler: kum balığı, kumbaşı, kum çölü, kum engereği, kum fırtınası, kum grisi, kum havucu, kum havuzu, kum kamyonu, kumkayası, kumkazan, kum ocağı, kum otu, kum saati, kum taşı, kum torbası, gök kumu

MUT

[isim]

  • Mutluluk

[isim]

[halk ağzında]

  • Yaklaşık iki avuç dolusu tahılı içine alan ölçek

    Koca imamdan gündeliği yarım mut zahireyle eğreti aldığı öküzler gibi bir çift öküzün kendisinde de olması hâlinde duyacağı bahtiyarlığı düşünmekteydi. - Nabizade Nâzım

[isim]

  • Mersin iline bağlı ilçelerden biri

KUTU (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

  • İnce tahta, mukavva, teneke, plastik vb.nden yapılmış, genellikle kapaklı kap

    Enfiyesini, üstü mineli bir kutudan çekerdi. - Abdülhak Şinasi Hisar

[sıfat]

  • Bu kabın alabildiği miktarda olan

    Tam bir kutu çorabı tıkıştırdılar koltuğumun altına. - Nazım Hikmet

  • Elektrik veya telefon tellerinin toplanıp bağlandığı kap

[mecaz]

  • Bir kimsede, bir yerde, bir şeyde iyi veya kötü bir özelliğin fazlalığını belirten bir söz

    Akıl kutusu. Fesat kutusu.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kutu gibi

Birleşik Kelimeler: kutu kutu, camekânlı kutu, kapalı kutu, karakutu, kara kutu, akıl kutusu, batarya kutusu, boya kutusu, ecza kutusu, kalem kutusu, mücevher kutusu, posta kutusu, sorgu kutusu, şikâyet kutusu, vites kutusu, yağ kutusu, yakınma kutusu, zemberek kutusu

KUUT (Kelime Kökeni: Arapça ḳuʿūd)

[isim]

[eskimiş]

[din bilgisi]

  • Namazın oturularak kılınan kısmı
  • Oturma

UTKU

[isim]

  • Yengi

UMU

[isim]

  • Umut, istek, arzu

ŞU

[sıfat]

  • Bu kelimesine göre yerde, zamanda veya söz zincirinde biraz uzak olanı niteleyen söz

    Bu parayı da şu adrese gönderiver. - Ayla Kutlu

[zamir]

  • Biraz uzakta olan bir varlığı veya biraz önce anılan bir şeyi işaret yolu ile belirtmek için kullanılan söz, şurası

    Bunu istemem, şunu isterim.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • şu denli
  • şu günlerde (veya sırada)
  • şu kadar
  • şu kadar ki
  • şuna bak!
  • şundan
  • şunun şurası
  • şusu busu

Birleşik Kelimeler: şu açıdan, şu bakımdan, şu bu, şu hâlde, şu takdirde, şu yönden, şu yüzden

UMUT

[isim]

  • Ummaktan doğan duygu, ümit

    Bu umudum şimdi yavaş yavaş ölüyor. - Halide Edip Adıvar

  • Bu duyguyu veren kimse veya şey, ümit

    Kızı onun tek umuduydu.

  • Olması beklenilen veya olacağı düşünülen şey, ümit

Ata Sözleri ve Deyimler

  • umuda düşmek
  • umuda kapılmak
  • umudu (veya umudunu) üzmek
  • umudu boşa çıkmak
  • umudu kırılmak
  • umudunu kesmek
  • umudunu kırmak
  • umudu sönmek
  • umut bağlanmak
  • umut beslemek
  • umut bırakmak
  • umut etmek
  • umut kesmek
  • umut serpmek
  • umut uyanmak
  • umut vermek (veya vadetmek)

Birleşik Kelimeler: umut dünyası, umut ışığı, umut kapısı, umut kırıklığı, umut taciri

KUŞ

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Yumurtlayan omurgalılardan, akciğerli, sıcakkanlı, vücudu tüylerle örtülü, gagalı, iki ayaklı, iki kanatlı uçucu hayvanların ortak adı

    Çalıların üstünde kuşlar cıvıldayarak uçuşuyordu. - Ömer Seyfettin

[argo]

  • Acemi er

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kuşa benzemek (veya dönmek)
  • kuşa kafes lazım, boruya nefes
  • kuş gibi
  • kuş gibi (veya kadar) yemek
  • kuş gibi çırpınmak
  • kuş gibi uçup gitmek (veya uçmak)
  • kuş kadar canı olmak
  • kuş kanadına kira istemez
  • kuş kanadıyla gitmek
  • kuş mu konduracak?
  • kuş uçmaz, kervan geçmez
  • kuş uçurmamak (veya uçurtmamak)
  • kuşu kuşla avlarlar
  • kuşun kanadıyla haber salmak
  • kuş vardır eti yenir, kuş vardır et yedirilir

Birleşik Kelimeler: kuş bakışı, kuşbaşı, kuş beyinli, kuş bilimi, kuşburnu, kuşdili, kuş dili, kuşekmeği, kuş evi, kuşgömü, kuşgözü, kuş gribi, kuşhane, kuş iğdesi, kuş kafesi, kuşkanadı, kuş kirazı, kuşkonmaz, kuş lastiği, kuşlokumu, kuş otu, kuşpalazı, kuş sütü, kuş tüyü, kuş uçumu, kuş uçuşu, kuş uykusu, kuş üzümü, kuşyemi, kuş yemi, kuş yuvası, akkuş, alıcı kuş, avcı kuş, baykuş, boğmaklı kuş, karakuş, kurt kuş, makaralı kuş, yırtıcı kuş, ardıç kuşu, arı kuşu, balaban kuşu, bayır kuşu, borazan kuşu, can kuşu, cennet kuşu, çakıl kuşu, çalı kuşu, çavuş kuşu, çayır kuşu, çekirge kuşu, çulha kuşu, dalgıç kuşu, deve kuşu, devlet kuşu, fırtına kuşu, Flaman kuşu, gece kuşu, gelin kuşu, guguk kuşu, hak kuşu, hamsikuşu, incir kuşu, İshak kuşu, iskele kuşu, kardinal kuşu, karıncakuşu, kar kuşu, kaşıkçı kuşu, keten kuşu, kız kuşu, kukumav kuşu, muhabbet kuşu, murabut kuşu, ökse kuşu, örümcek kuşu, saka kuşu, sıvacı kuşu, sinek kuşu, şakrak kuşu, şeytan kuşu, talih kuşu, tarla kuşu, tavus kuşu, tropik kuşu, yağmur kuşu, yont kuşu, ötücü kuşlar, bataklık kuşları, dalgıç kuşları

ŞUT (Kelime Kökeni: İngilizce shoot)

[isim]

[spor]

  • Futbolda bir oyuncunun topu kaleye sokmak için ayağıyla yaptığı sert ve hızlı vuruş

    Sol ayağımla değil şutu atmak, topa dokunmak bile mümkün olmaz. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • şut atmak (veya çekmek)

TUŞ (Kelime Kökeni: Fransızca touche)

[isim]

  • Piyano, org vb. müzik aletleriyle daktilo, hesap makinesi, bilgisayar ve telefon gibi makinelerde parmak vurulan yerlerin adı

    Piyanonun tuşlarından, kemanın tellerinden uçan sesler, insana, insan olmanın mutluluğunu tattırır. - Yusuf Ziya Ortaç

  • Yağlı boya ressamlığında fırçadaki boyanın tuvale sürülüş biçimi

[spor]

  • Eskrimde kılıcın ucunun karşı oyuncunun göğüs ve karın bölgesini koruyan özel giysinin bir bölümüne değmesi

[isim]

[spor]

  • Güreşte oyun sırasında iki omzun aynı anda yere değmesiyle oluşan yenilgi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tuşa getirmek
  • tuş olmak

MUŞ (Kelime Kökeni: Fransızca mouche)

[isim]

[denizcilik]

  • Altı düz, küçük gezinti vapuru

    Ertuğrul yatına bir muş yaklaştı. O muştan redingotlu asker üniformalı birçok paşalar çıktılar. - Yahya Kemal Beyatlı

[isim]

  • Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan illerinden biri

Birleşik Kelimeler: Muş lalesi