TUMTURAKLI Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler
TUMTURAKLI harflerini içeren 6 harfli 21 kelime bulunuyor. 6 harfli TUMTURAKLI kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
KURUMA9,
KARTLI
- Kartı olan
Birleşik Kelimeler: kartlı telefon
TUTKAL
- Deri, kıkırdak vb. hayvansal maddelerden elde edilen, katılaşıp sertleşme özelliğiyle tahta, kâğıt vb. yapıştırmaya yarayan madde
Ata Sözleri ve Deyimler
- tutkal gibi
Birleşik Kelimeler: tutkal şerbeti, ince tutkal, plastik tutkal, balık tutkalı, boncuk tutkalı, glüten tutkalı, kaurit tutkalı, kazein tutkalı, lastik tutkalı
TARTIL
-
Tartıya dayanan
Tartıl çözümleme.
KURALI
-
Kurasını çekmiş, askere gitmeyi bekleyen (asker)
Seferberlik başladığı zaman dertli analar nafakasını yok pahasına tefecilere satıyor, kuralı çocuklarına yol parası yetiştiriyorlardı. - Ruşen Eşref Ünaydın
KURTLU
-
İçinde kurt bulunan, kurtlanmış
Bunlar düşmüş, buruşmuş, iyi değil, kurtludurlar. - Sait Faik Abasıyanık
- Yerinde rahat duramayan, sürekli kıpırdanan (kimse)
KUMRAL
- Koyu sarı veya açık kestane rengi
-
Teni ve saçları sarıya çalan açık buğday rengi olan(kimse)
Ekrandaki Loretta, ince yapılı, uzun bacaklı, kumral, yeşil gözlüydü. - Elif Şafak
MUTLAK (Kelime Kökeni: Arapça muṭlaḳ)
-
Salt
Eskilerden üstün olmasa da onlar kadar mutlak bir roman yazmak istiyorum. - Halide Edip Adıvar
- Kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, bağımsız, saltık
-
Kesinlikle
Hele hükümdar liyakatsizse böyle bir murakabeye mutlak ihtiyaç vardır. - Cemil Meriç
Birleşik Kelimeler: mutlak değer, mutlak mera, mutlak nem, mutlak sıcaklık, mutlak sıfır
MAKTUL (Kelime Kökeni: Arapça maḳtūl)
- Öldürülmüş, öldürülen
Ata Sözleri ve Deyimler
- maktul düşmek (veya olmak)
MATLIK
- Mat olma durumu
MATRUT (Kelime Kökeni: Arapça maṭrūd)
- Kovulmuş, çıkarılmış
TUTMAK
-
Elde bulundurmak, ele almak
Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. - Ömer Seyfettin
-
Ele geçirmek, yakalamak
Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. - Ömer Seyfettin
-
Avlamak
Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz. - Refik Halit Karay
-
Yanında bulundurmak, alıkoymak
Siz gelinceye kadar çocuğu ben tutarım!
-
Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek
Vahşidir, hiçbir zaman onu kafeste tutmak mümkün değildir. - Sait Faik Abasıyanık
-
Kaplamak
Tabanı otuz, otuz beş metre kadar tutan bir eşkenar üçgen biçimindedir. - Tarık Buğra
-
Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak
Şu yağan kar bir tutsun, seyreyle sen ertesi gün çocukları. - Sait Faik Abasıyanık
- Denetimi ve yetkisi altına almak
- Desteklemek, birinden yana çıkmak
-
Benimsemek, beğenmek
Ama öylelerini de çevresinde kimse sevmemiş, tutmamıştır. - Tarık Buğra
-
Gereğini yapmak, yerine getirmek
Verdiği sözü tutmuş, vaktinde gelmişti.
-
Uygun gelmek, çelişmez olmak
Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu. - Reşat Nuri Güntekin
- Kapatmak, sarmak
-
Hizmetine almak veya kiralamak
Burada bir kat tuttum. Yazı geçireceğim. - Peyami Safa
-
Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek
Yapıyı geniş tuttu.
-
Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak
Avradın ilenci tutarsa senin iki gözün kör olacak. - Memduh Şevket Esendal
-
Ulaşmak, varmak
Hayvanlar, Bağdat Caddesi'ni tutmuş, çalakamçı ilerliyor. - Sermet Muhtar Alus
-
Para toplamı ...-e varmak, değeri olmak
Aldığım şeyler bin lira tuttu.
-
Uğramak
Vapur İzmir'i tutmayacakmış.
-
Herhangi bir durumda bulundurmak
Seksen bir yaşında da olsa çalışmak insanı zinde tutuyor. - Haldun Taner
-
Varsaymak, farz etmek
Haydi tutalım babasının bir günahı vardı, çekti. - Memduh Şevket Esendal
-
Hedef olarak almak
Taşa tutmak.
-
Alacağa veya vereceğe saymak
On bin lirayı borcunuza tuttum.
-
Yaklaştırmak
Biraz toz olsa mendilini burnuna tutar. - Abdülhak Şinasi Hisar
-
Kullanmak
Yaşmak tutmak. Ustura tutmak.
-
Bağlamak
Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım. - Bekir Sıtkı Erdoğan
-
Beklenen sonucu vermek
Toprağa atılan her tohum bir ümittir. Tohum ya tutar ya tutmaz. Ya yeşerir ya yeşermez. - Şevket Rado
-
İş görebilmek
Eli ayağı tutsun, açlıktan ölmesin, yeterdi ona. - Tarık Buğra
-
Sürmek, zaman almak
Bu iş iki saat tuttu.
-
Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak
Boya tutmadı. Çivi iyi tuttu.
-
Bir şeyi kullanması için uzatmak
Kucaklaşma sahanlıkta başlar ve ayakkabılarını çıkarıp karısının tuttuğu terliklerini giyene kadar Serdar'ın kolları boynunda kalır. - Tarık Buğra
-
Sunmak
Konuklara şeker tutmak.
- İşgal etmek
-
İzlemek
Tepeden inince Değirmendere'ye hâkim bir iz tutacaksınız. - Refik Halit Karay
-
Bırakmamak
Baba sesini çıkarmadı hatta öksürüğünü bile galiba tuttu. - Peyami Safa
-
Sarmak, bürümek
Hey başları duman tutmuş dağlar, hey! - Halk türküsü
-
Asılmak, kuvvetlice sarılmak
Üç kişi tutarlarmış da onu pencerenin önünden çekemezlermiş. - Peyami Safa
-
Bir kimsenin yerini almak
Bak azizim, dedim, ben senin yerini tutamam. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
- Otobüs, vapur, uçak vb. hasta etmek
-
Herhangi bir durumda kalmasını sağlamak
Kapıyı açık tutmayın.
- Bir yerde kalmasını sağlamak
-
Bir sanat eseri geniş ilgi görmek
Eğer piyes tutar da alkışlanırsa bir yazara yakışacak bir kıyafet giymeliydim. - Cahit Uçuk
-
Biriktirmek, tasarruf etmek
Sen metelik tutuyorsun gibi geliyor bana. Ay başına kadar bana ödünç versene. - Memduh Şevket Esendal
- Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj
-
Başlamak
Kadınların başında gördüğünüz bürümcükten, iç çamaşırlarından tutunuz da entarilik kaba pamuklulara kadar hepsi Osmanlı malı idi. - Falih Rıfkı Atay
-
Bir şey düşünmek
Herkes aklından bir sayı tutsun.
- Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak
Ata Sözleri ve Deyimler
- tut kelin perçeminden
- tut ki
- tuttuğu altın olsun
- tuttuğu dal elinde kalmak
- tuttuğunu koparmak
Birleşik Kelimeler: tutçek, vurtut, çultutmaz, yantutmaz
TULUAT (Kelime Kökeni: Arapça ṭulūʿāt)
-
Doğaçlama
Böyle olmakla beraber, gerek orta oyununun gerek tuluatın köylü temsilleri ile bir münasebeti olsa gerek. - Ahmet Kutsi Tecer
Ata Sözleri ve Deyimler
- tuluat yapmak
Birleşik Kelimeler: tuluat tiyatrosu
TARTIM
- Dizem
TAMLIK
- Eksik olmama durumu, bütün
-
Olgunluk
Binbir çeşit meziyet, fazilet, tamlık ve kemal... - Refik Halit Karay
TALKIM
- Ana sapın bir çiçekle sonuçlandığı, büyümeyi yan sapların sürdürdüğü bir tür uzama biçimi