TULUATÇILIK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

TULUATÇILIK harflerini içeren 5 harfli 34 kelime bulunuyor. 5 harfli TULUATÇILIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ÇIKIT10, ÇIKTI10, KILIÇ10, AÇLIK9, AKÇIL9, ÇITAK9, ÇATIK9, ÇATKI9, ÇALTI9, ÇAKIL9, ÇALIK9, ÇALKI9, KULAÇ9, KAÇLI9, KALIÇ9, LAKÇI9, TIKAÇ9, TUTAÇ9, TAÇLI9, ATILI7, KUTLU7, KILLI7, TUTUK7, TUTKU7, TULUK7, ALLIK6, ALTLI6, ALTIK6, ITLAK6, KITAL6, KATLI6, KALIT6, TUTAK6, TATLI6

ALLIK

[isim]

  • Al olma durumu

    Yanaklarının allığından kinaye, ona alyanak lakabını takmışlar. - Sermet Muhtar Alus

  • Kadınların süs için yanaklarına sürdükleri al boya

ALTLI

[sıfat]

  • Altı olan

    Düz altlı ev iskarpinlerini çıkararak ayaklarını çekti. - Refik Halit Karay

Birleşik Kelimeler: altlı üstlü

ALTIK

[isim]

[mantık]

  • Konusu ile yüklemi aynı olan, biri tümel olumlu, biri tikel olumlu; biri tümel olumsuz, biri tikel olumsuz iki önerme arasındaki bağlantı durumu: `Kimi insanlar fânidir` önermesi `Bütün insanlar fânidir` önermesinin altığı olur

ITLAK (Kelime Kökeni: Arapça iṭlāḳ)

[isim]

[eskimiş]

  • Salıverme, koyuverme
  • Genelleme

KITAL (Kelime Kökeni: Arapça ḳitāl)

[isim]

[eskimiş]

  • Vuruşma, birbirini öldürme
  • Savaş

KATLI

[sıfat]

  • Katlanmış, bükülmüş

    Katlı mendilleri dolaba koydu.

  • Katı veya katları olan

    Çok katlı apartmanlarda oturanlar arasında zıtlaşmalar olağan oldu. - Aydın Boysan

Birleşik Kelimeler: katlı kur, çok katlı otopark, üç katlı

KALIT

[isim]

[hukuk]

  • Miras

    Toprakları üzerinde gelmiş geçmiş eski uygarlıkların insancıl kalıtını özümlemişti. - Necati Cumalı

[mecaz]

  • Kalıtım yoluyla geçmiş olan şey

[mecaz]

  • Görenekler yoluyla yerleşmiş olan tutum veya davranış biçimi

TUTAK

[isim]

  • Bir şeyin tutulacak yeri

    Saban tutağı. Bıçak tutağı. Kılıç tutağı. Tüfek tutağı.

  • Tutacak
  • Kabza
  • Maşa, kerpeten vb. araçların tutmaya yarayan kanatlarından her biri
  • Rehine

[isim]

  • Ağrı iline bağlı ilçelerden biri

TATLI

[sıfat]

  • Şeker tadında olan

    Tatlı elma. Tatlı nar.

  • Acı olmayan, acı karşıtı

    Tatlı salatalık. Tatlı su.

[isim]

  • Şekerle veya şekerli şeylerle yapılan yiyecek

    Baklava, revani, lokma birer tatlıdır.

[mecaz]

  • İnsanı çeken, göze, kulağa hoş gelen, rahatlatan, dinlendiren, sevindiren

    Bu acı adam, tatlı ve nüktedandı. - Yusuf Ziya Ortaç

[mecaz]

  • Sevimli, hoş

    Görüp de sevmemek ne mümkün seni / Güzelsin, incesin, tatlısın, şensin - Orhan Seyfi Orhon

[zarf]

[mecaz]

  • Hoşa gidecek bir biçimde, tatlılıkla

    Ne tatlı bakıyordu.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tatlı canından etmek
  • tatlı canından olmak
  • tatlı canını sıkmak
  • tatlıya bağlamak
  • tatlı yerinde bırakmak (veya kesmek)

Birleşik Kelimeler: tatlı badem, tatlı bela, tatlı dil, tatlı kaçık, tatlı kaşığı, tatlı limon, tatlı sert, tatlısıyla tuzlusuyla, tatlı söz, tatlı su, tatlı sülümen, tatlı tatlı, acı tatlı, canı tatlı, baba tatlısı, ekmek tatlısı, hamur tatlısı, hurma tatlısı, kabak tatlısı, Kemalpaşa tatlısı, lokma tatlısı, parmak tatlısı, peynir tatlısı, revani tatlısı, sakız tatlısı, tulumba tatlısı, yoğurt tatlısı

ATILI

[sıfat]

  • Atılmış, ertelenmiş, tehirli

Ata Sözleri ve Deyimler

  • atılı bulunmak

KUTLU

[sıfat]

  • Uğurlu

    İşte akşam oldu, bizim artık her yer / Doldur kutlu ellerinle kadehimi - Ahmet Muhip Dranas

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kutlu gün doğuşundan bellidir
  • kutlu olsun

KILLI

[sıfat]

  • Kılı olan, kıl ile kaplı

    İhtiyarın zayıf damarları kabarmış kıllı elleri dizlerinin üstündeydi. - Peyami Safa

TUTUK

[sıfat]

  • Akıcı, rahat konuşamayan

    Önce benim sonra kardeşimin elini avuçlarının arasına alıp tutuk ama heyecansız bir sesle yakında yeniden evleneceğini söyledi. - Elif Şafak

  • Eski işlevini göremez duruma gelmiş

    Ne var ki banyo kapısının sürgüsü tutuk, kilidi de kırık olduğundan, kolu indirerek dışarı çıkmayı başarmıştı her seferinde. - Elif Şafak

  • Olması gereken gibi olmayan

    Millî takım bugünlerde tutuk.

  • Bir organ hareket edemez olmuş

    Geçen gün beni dövdüler. Boynum, omuzlarım hâlâ tutuk. - Attila İlhan

  • Kısılmış, kesik

    Ağır ağır ve tahtalar arasında boğulan tutuk akislerle yükseliyordu. - Peyami Safa

[hukuk]

  • Tutuklu
  • Kapalı, tıkalı
  • Sıkıntılı

    Bu tutuk hava içinde saat ona doğru Meclisin zili uzun uzun çaldı. - Ruşen Eşref Ünaydın

[mecaz]

  • Durgun, çekingen, sıkılgan

    Bu babadan geçme derviş huyum, hoşgörüm yüzünden tutuk oluşumu anlamıyorlar. - Nezihe Meriç

Birleşik Kelimeler: tutukevi, dili tutuk

TUTKU

[isim]

  • İrade ve yargıları aşan güçlü bir coşku, ihtiras

    Her yeni şiir derinlerdeki içgüdülerin, tutkuların yeni biçimlerde verilişidir. - Behçet Necatigil

  • Güçlü istek ve eğilimin yöneldiği amaç

    Bilme tutkusuyla kıvranan bu topal, aradan aylar geçtiği hâlde teşrih atlasını tamamlayabilmiş değildi. - İhsan Oktay Anar

  • Aşırı düşkünlük

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tutkuya kapılmak

TULUK

[isim]

[halk ağzında]

  • Tulum

    Kar tuluğundan çıkarılıp sıcak yapağıya sarıldığı zaman Adil Gazi biraz konuşabiliyordu. - Nezihe Araz