[isim]

[eskimiş]

• Güneşin doğması, doğuşu

[isim]

[halk ağzında]

• Tulum

  Kar tuluğundan çıkarılıp sıcak yapağıya sarıldığı zaman Adil Gazi biraz konuşabiliyordu. - Nezihe Araz

[isim]

[tiyatro]

• Doğaçlama

  Böyle olmakla beraber, gerek orta oyununun gerek tuluatın köylü temsilleri ile bir münasebeti olsa gerek. - Ahmet Kutsi Tecer

Ata Sözleri ve Deyimler

• tuluat yapmak

[isim]

• Bazı yiyecek ve içecekler için koruyucu kap olarak kullanılan, önü yarılmadan bütün olarak yüzülmüş hayvan derisi

• Gövdesi bu deriden yapılmış üflemeli çalgı, gayda

  Ben zatınıza tulum şişirmesini öğreteyim, siz de bana kemançeyi öğretin. - Osman Cemal Kaygılı

• Tüp

• Göğüs ve pantolon bölümü bitişik giysi

  Kardeşimin sırtında kadife tulumu yerine askılı, eski, soluk, paçaları dizlerine kadar inen şortu var. - Adalet Ağaoğlu

[sıfat]

[mecaz]

• Şişman, tombul

  Bir şeyim yok doktor, bu yaşta annem gibi tulum olacak değilim ya! - Halide Edip Adıvar

Ata Sözleri ve Deyimler

• tulum çıkarmak
• tulum çıkmak
• tulum gibi

[isim]

[halk ağzında]

• Atılmış, eğrilmeye hazırlanmış, top biçiminde yün veya pamuk

[isim]

• Sıvıları alçak yerlerden çekmeye veya yüksek yerlere çıkarmaya yarayan araç

  Bir yandan kollu tulumbadan ağır ağır su çekip sağda solda çelimsiz gök kuşakları yaratarak bahçeyi suluyor. - Attila İlhan

• Otomobil lastiği, futbol topu vb. şeyleri şişirmeye veya herhangi bir sıvıyı sıkmaya, bir şey üzerine püskürtmeye yarayan araç

  Lastik tulumbası. Flit tulumbası.

[isim]

[hayvan bilimi]

• Gömleklilerden, vücutları torba biçiminde kalın bir gömlekle örtülü olan deniz hayvanları takımı, tulumsular

[isim]

[tiyatro]

• Tuluat yapan sanatçı

  Hasan, bu sefer kendisine ancak seyyar tuluatçıların arasında bir yer bulabildi. - Osman Cemal Kaygılı

[isim]

• Tulum çalan veya yapan kimse

[isim]

[hayvan bilimi]

• Tulumlular

[isim]

[anatomi]

• İç kulakta, yarım daire kanallarına bağlı küçük kese

[bitki bilimi]

• Bitkilerde yüzmeyi kolaylaştıran, tulum biçiminde küçük kese

[isim]

• Tuluatçı olma durumu

[isim]

[eskimiş]

• Mahallelerde bulundurulan yangın tulumbalarını, yangın olan yerlere götüren ve orada yangının söndürülmesine yardım eden kimse

  Eski tulumbacıların bir koşuş tarzı vardı. - Sait Faik Abasıyanık

• Tulumba yapan, satan veya onaran kimse

[mecaz]

• Külhanbeyi

[isim]

• Tulumbacı olma durumu

  Yaşının ilerlemesinden dolayı mahalle tulumbacılığı reisliğinden çekilmiş. - Hüseyin Rahmi Gürpınar