[-i]

• İplik çilelerini turalarına ayırmak

• Bazı oyunlarda, tura ile vurmak

• Turlamak

[isim]

• Tutuklamak işi, tevkif

  Muhalefeti ortadan kaldırmaya niyetli olan Damat Ferit Paşa'nın ilk işi bir sürü yeni tutuklamalar oldu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[-e]

[-i]

• Tutmasını sağlamak

[nesnesiz]

• Bir işe başlayıp sürdürmek, bir şeyi yapmakta olmak

  Urumeli Hisarı'na oturmuşum / Oturmuş da bir türkü tutturmuşum - Orhan Veli Kanık

[nesnesiz]

• Aklına koyup direnmek, ısrar etmek

  Sakal diye tutturmuş, başka laf dinlemiyor. - Memduh Şevket Esendal

[-e]

[-i]

• Çivi, toplu iğne, çengelli iğne vb. ile iliştirmek, bağlamak

[nesnesiz]

• Hedefe vardırmak, değdirmek, isabet ettirmek

  Taşı fırlattı ama tutturamadı. - Halikarnas Balıkçısı

[-i]

• Takip etmek

  Geldiği yolu tutturup gene tek başına mahalle kahvesinin kapısı önüne kadar geldi. - Memduh Şevket Esendal

[isim]

• Tutsak olma durumu, esirlik, esaret

[isim]

• Tutkun olma durumu, meftuniyet, meftunluk

  Ama tutkunluklarımız yapraklara benzer, en hafif bir rüzgâr altüst edebilir onları. - Cemil Meriç

[sıfat]

• Saralı

[isim]

• Tutamlamak işi

[isim]

• Tunceli ilinden olan kimse

[-i]

• Tunç durumuna getirmek

  Güneşin tunçladığı yanakları solgun ve dudakları etrafında derin ızdırap hatları var. - Halide Edip Adıvar

[isim]

• Tuzaklamak işi

[nesnesiz]

• Tuzlama işi yapılmak

[sıfat]

• Tutkal sürülmemiş

• İçinde tutkal bulunmayan

[sıfat]

• Tutamacı olan

  Ayağına geçirdiği tutamaçlı demirlerle tahta elektrik direklerine tırmanıp sigortaları değiştirmesi heyecan vericiydi. - Ayla Kutlu

[isim]

• Tutucu olma durumu

• Özellikle siyasal ve toplumsal düzeni olduğu gibi sürdürme görüşü, tutumu, anlayışı, muhafazakârlık

[isim]

• Turfalamak işi