[isim]

• Siirt iline bağlı ilçelerden biri

[zarf]

• Yalnızca duyarak, dinleyerek

  Fırat Sultan bu okçu şehzadeye kulaktan âşık olmuş. - Refik Halit Karay

[isim]

• Gösterişi seven, varlıklı kimse

  Şimdi herkes bizi harp, zafer ganimetlerine boğulmuş kalantorlar sanıyor. - Aka Gündüz

[isim]

• Koklatmak işi

[-i]

• Mutlu bir olaya sevinildiğini söz, yazı veya armağanla anlatmak, kutlulamak, tebrik etmek

• Önemli bir olayın gerçekleşmesinin yıl dönümü dolayısıyla tören yapmak, tesit etmek

  Ben her sene 11 Mayıs'ta doğum günümü kutlarım. - Burhan Felek

[isim]

• Kutlanmak işi

[isim]

• Korlanmak işi

[-i]

• Pişen yemeği başka kaba boşaltmak

  İki kız kardeş güle söyleye sofralarını hazırlayıp yemeklerini kotardılar. - Memduh Şevket Esendal

• Hazırlamak

[mecaz]

• Bir işi tamamlamak, bitirmek

[mecaz]

• Üstesinden gelmek

  Yeter ki o beni içeri sokabilsin ve ben bu röportajı kotarayım. - Ayşe Kulin

[-i]

• Bir harita veya taslaktaki miktarın kotlarını koymak, numaralamak

[isim]

• Uçaklarda pilotların konuşmalarını ve kuleden gelen mesajları alıp saklayan araç

[nesnesiz]

• Hayvan otlamak

  Geniş yaylalarında otlanırken sürüler / Çobanı kaval çalar, taşı toprağı güler - Faruk Nafiz Çamlıbel

[argo]

• Para ve emek harcamadan başkalarının sırtından geçinmek

[-i]

• Bir şeyin yerine başka bir şeyi koymak, ikame etmek

[nesnesiz]

• Okla vurulmak

[-i]

• Onarma işini birine yaptırmak, tamir ettirmek

  Fatih Sultan Mehmet onu onarttığı gibi III. Murat da 1582 yılında yenilemiştir. - Salâh Birsel

[nesnesiz]

• Tur atmak, dolaşmak, dönüp durmak, turalamak

  Futbolcular Kuşadası'nda turluyor.