TOKGÖZLÜ ile Oluşan Kelimeler (TOKGÖZLÜ Kelime Türetme)
TOKGÖZLÜ harflerinden oluşan 44 kelime bulunuyor. TOKGÖZLÜ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Tokgözlü kelimesinin anlamı nedir? Tokgözlü ile başlayan kelimeler. İçinde tokgözlü olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
8 Harfli Kelimeler
TOKGÖZLÜ24
6 Harfli Kelimeler
GÖZLÜK21
5 Harfli Kelimeler
GÖZLÜ20, ÖZGÜL20, GÖLÜK17, ÖZLÜK16, LÖKOZ15, KÜLOT8
4 Harfli Kelimeler
ÖZGÜ19, ÖZLÜ15, ÖKÜZ15, ÖZÜT15, KÖTÜ12, ÖLÜK12, KLÜZ9, KÜLT6
3 Harfli Kelimeler
GÖZ16, GÖT13, GÖL13, GÖK13, GÜZ12, KÖZ12, TÖZ12, ÖLÜ11, GÜL9, LÖK9, GOL8, ZÜL8, KOZ7, TOZ7, KÜL5, KÜT5, LÜK5, TÜL5, KOL4, KOT4
Tümünü Gör
2 Harfli Kelimeler
ÖZ11, OK3, OL3, OT3
OK
- Yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk
- Yön göstermek amacıyla belli yerlere konulabilen, oka benzer işaret
-
At arabası, kağnı vb. araçlarda koşum hayvanlarının bağlandığı ağaç
Dörtnala koşan bir yük arabasının oku böğrüme çarptı. - Ömer Seyfettin
- Bir dairede bir kirişin ortasında bu kirişi gören yayın ortasına indirilen doğru parçası
Ata Sözleri ve Deyimler
- ok atmak
- ok gibi (yerinden) fırlamak
- ok yaydan (veya yayından) çıkmak
Birleşik Kelimeler: ok meydanı, ok yılanı, suoku
OL
-
O gösterme sıfatı
Dedi gördüm ol habibin anasın - Süleyman Çelebi
- O gösterme zamiri
OT
-
Toprak üstündeki bölümleri odunlaşmayıp yumuşak kalan, ilkbaharda bitip bir iki mevsim sonra kuruyan küçük bitkiler
Etrafımızda uzun otlar, yalçın kayalar vardı. - Aka Gündüz
-
Bu bitkilerle yapılmış veya bu bitkilerle doldurulmuş
Ranzalardan birinin üst yatağında bir ot şilte üzerinde, soyunmadan uzanan ve iki eli ensesinin altında düşünen ben. - Necip Fazıl Kısakürek
- Zehir
- İlaç
- Esrar
Ata Sözleri ve Deyimler
- ot gibi
- ot gibi yaşamak
- ot tutunmak
- otu çek köküne bak
- ot yoldurmak
Birleşik Kelimeler: otobur, otyiyenler, acı ot, karacaot, sütlü ot, abdestbozan otu, adamotu, ağı otu, ağızotu, altın otu, andız otu, ardıç otu, avcı otu, ayrık otu, bağırsak otu, balık otu, bambul otu, ban otu, basur otu, beşparmak otu, bit otu, boğan otu, boy otu, burun otu, canavar otu, ciğer otu, çalgıcı otu, çayır otu, çiriş otu, çivit otu, çöreotu, çörek otu, dağ dalak otu, dalak otu, danakıran otu, deli otu, dereotu, dilotu, diş otu, dolama otu, dolma otu, domuz ayrık otu, domuz otu, dulaptal otu, dulavrat otu, eğir otu, eğrelti otu, engerek otu, esrar otu, eşek otu, evliya otu, fare otu, fıtık otu, gebre otu, gelin otu, geyik otu, göbek otu, güzelavrat otu, hamam otu, hasır otu, horozcuk otu, İdris otu, imparator otu, kabakulak otu, kanarya otu, kandıra otu, kan otu, kartallı eğrelti otu, kasık otu, kaşık otu, kedi otu, kelebek otu, kene otu, kıl otu, kırlangıç otu, kokulu çayır otu, kovan otu, koyun otu, kuduz otu, kum otu, kurbağa otu, kurşun otu, kuş otu, küstüm otu, limon otu, lohusa otu, marsıvan otu, mayasıl otu, melek otu, mercan otu, meyhaneci otu, misk otu, mübarek otu, nevruz otu, nezle otu, oğul otu, Oltu otu, ökse otu, öksürük otu, ölmez otu, pamuk otu, panzehir otu, pelin otu, pire otu, pisik otu, pisipisi otu, sabun otu, sakar otu, sancı otu, sarımsak otu, sedef otu, selam otu, semizotu, sıçanotu, sıraca otu, siğil otu, sinir otu, solucan otu, sökü otu, süpürge otu, süt otu, şerbetçi otu, şeytan otu, şifa otu, tarak otu, taşkıran otu, tavşancıl otu, turp otu, tükürük otu, türüz otu, tüylü dalak otu, uyuz otu, yakı otu, yapışkan otu, yara otu, yavşan otu, yoğurt otu, yüksük otu, zemberek otu, zembil otu, ciğer otları, sinir otları
KOL
- İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm
-
Giyside vücudun bu bölümünü saran parça
Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu. - Osman Cemal Kaygılı
- Makinelerde tutup çevirmeye, çekmeye yarayan ağaç veya metal parça
- Koyun, dana, kuzu vb.nde ön ayağın üst bölümü
- Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal
- Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü
- Koltuk, divan vb.nin yan tarafında bulunan dayanmaya yarayan parça
-
Bir şeyin ayrıldığı bölümlerden her biri, dal (I), kısım, şube, branş
Türk Dil Kurumunun bilim ve uygulama kolları.
-
Karakol
Lakin böyle kardan yolların örtüldüğü bu gecede, koldan korku yoktu. Rahatça eğlenebilirlerdi. - Refik Halit Karay
-
İş takımı, ekip, grup
Öteki koldaki iki hamlacıdan birisi acınacak bir zayıflıktaydı. - Sait Faik Abasıyanık
-
Kanat
Sağ kol. Sol kol.
-
Dizi, düzen
Yürüyüş kolu.
- Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri
Ata Sözleri ve Deyimler
- kola çıkmak
- kol atmak
- kol gezmek
- kol kanat olmak (veya germek)
- kolları kopmak
- kollarını açmak
- kollarının arasına almak
- kollarını sallaya sallaya gelmek
- kolları sıvamak
- kolu kanadı kırılmak
- koluna girmek
- koluna kuvvet
- kolunda altın bileziği olmak
- kol uzatmak
- kol vermek
- kol vurmak
Birleşik Kelimeler: kolağası, kol ağzı, kol akımı, kol bağı, kolbastı, kolbaşı, kol böreği, kol değirmeni, kol demiri, kol emekçisi, kol kapağı, kol kemiği, kol kola, kol nizamı, kol saati, beşinci kol, çift kol, eğitsel kol, kafakol, karakol, karpuz kol, ön kol, sağkol, sağ kol, takma kol, kolu uzun, cırcır kolu, çengi kolu, dağ kolu, deve kolu, imdat kolu, iş kolu, kantar kolu, kapı kolu, keşif kolu, kumanda kolu, sürgü kolu, tulumba kolu, vites kolu, yay kolu, yürüyüş kolu, zuhuri kolu
KOT
- Giysi yapılan mavi bir tür kumaş, blucin
-
Bu kumaştan yapılan (giysi)
Kot pantolon.
Birleşik Kelimeler: taşlanmış kot
- Temel ile zemin arasındaki yükseklik
- Yörelere göre değişen ölçüde tahıl alabilen, tahtadan yapılmış bir ölçek
KÜL
-
Yanan şeylerden artakalan toz madde
Ocağın külleri üstünde duran tenceredeki fasulyeyi bitirdiler. - Memduh Şevket Esendal
Ata Sözleri ve Deyimler
- kül bağlamak
- kül etmek
- kül gibi
- kül olmak
- kül ufak olmak
- külünü savurmak
- kül yemek (veya yutmak)
Birleşik Kelimeler: külbastı, kül çöreği, küldöken, külkedisi, kül rengi, kül tablası, külyutmaz, yosun külü
-
Bütün, tüm
Bir asırdan beri şiirimizi bir kül olarak göz önüne getirince bu misal canlanmaz mı? - Yahya Kemal Beyatlı
KÜT
-
Kısa ve kalınca
Küt parmaklar.
- Keskin olmayan
-
Tahta vb. katı şeylere vurulduğunda çıkan ses
Küt diye vurdu.
Ata Sözleri ve Deyimler
- küt diye
Birleşik Kelimeler: küt küt, pat küt
- Smaç
LÜK (Kelime Kökeni: Farsça luk)
- Boyacılıkta kullanılan Hint zamkı
Birleşik Kelimeler: lük boyası
TÜL (Kelime Kökeni: Fransızca tulle)
-
Çok ince gözenekli pamuk, ipek veya sentetik dokuma
Bugün bu saadet tasvirlerinin üstlerine birer siyah tül çekildi. - Ahmet Hikmet Müftüoğlu
-
Bu dokumadan yapılmış
Bütün pencereler eskisi gibi çiçekli ve tül perdeliydi. - Ahmet Haşim
KÜLT (Kelime Kökeni: Fransızca culte)
- Din (I)
- Yerel özellikler taşıyan dinî törenler
- Belli bir dönemde aşırı ilgi gören film vb
KOZ (Kelime Kökeni: Farsça gavz, goz)
- Ceviz
- İskambil oyunlarında diğer kâğıtları alabilen, onlara üstün tutulan belirli renk ve işaretteki kâğıt
-
Başarı fırsatı olan elverişli durum, saldırış ve savunma fırsatı
Başvurduğu bu olağanüstü tabiyede varlığını değil, yokluğunu koz olarak kullanmıştır. - Haldun Taner
- Karşısındakini alt edecek etkili şey
Ata Sözleri ve Deyimler
- koz kırmak
- kozu kaybetmek
- kozunu paylaşmak (veya pay etmek)
- koz vermek
Birleşik Kelimeler: koz helva
TOZ
-
Çok küçük ve hafif parçacıklara bölünmüş toprak
Köy yolları tozdan ve çamurdandır ama sevgi ve ızdırapla doludur. - Mehmet Kaplan
-
Çok küçük parçacıklara bölünmüş olan herhangi bir madde
Bak gene bir tutam saçak tütün kalmadı. Bana yalnız tozları kalıyor. - Memduh Şevket Esendal
-
Bu durumda olan
Toz boya. Toz biber.
Ata Sözleri ve Deyimler
- toz almak
- tozdan dumandan ferman okunmamak
- toz etmek
- toz kondurmamak
- toz koparmak
- toz olmak
- tozu dumana katmak
- tozunu almak (veya atmak veya silkelemek veya silkmek)
Birleşik Kelimeler: toz bezi, toz boya, toz bulutu, toz duman, toz fırçası, tozkoparan, toz maskesi, tozpembe, toz sabun, toz şeker, toz toprak, bıçkı tozu, bulaşık tozu, çiçek tozu, davultozu, kabartma tozu, kurtayağı tozu, limon tozu, Oltu tozu, sabun tozu, süt tozu, zımpara tozu
KÜLOT (Kelime Kökeni: Fransızca culotte)
- Kısa, beli lastikli iç çamaşırı, don
-
Genellikle binicilerin giydikleri paçası dar, üst bölümü geniş pantolon
Adamın sırtında yakasız bir mintanı, bacaklarında da dolaksız bir külot vardı. - Haldun Taner
Birleşik Kelimeler: külotlu çorap
GOL (Kelime Kökeni: İngilizce goal)
-
Futbol, hentbol, hokey ve buz hokeyi maçlarında topun kaleye sokulmasıyla kazanılan sayı
Kısacası biz kendimizi yerden yere atar, akınlar durdurur, goller kurtarır, ona paslar sunardık. - Haldun Taner
Ata Sözleri ve Deyimler
- gol atmak
- gol kaçırmak
- gol olmak
- gol yemek
Birleşik Kelimeler: gol toto, altın gol
ZÜL (Kelime Kökeni: Arapça ẕull)
- Alçalma, düşkünlük
-
Ayıplanacak şey
Böyle bir kitaptan bahsetmek benim için zül, muharriri için de bir şereftir. - Asaf Halet Çelebi
Ata Sözleri ve Deyimler
- zül saymak (veya addetmek)