[isim]

• Titrek olma durumu

[-i]

• Titremesine yol açmak

  Ellerini büsbütün titretiyordu. - Refik Halit Karay

[mecaz]

• Korku salmak

[-i]

• Bir yazıya tire (II) koymak

[-den]

• Bir şey, bir kimse, bir düşünce, bir durum vb.ni kötü, iğrenç veya aşağılık bularak ondan uzak durma duygusuna kapılmak, ikrah etmek, istikrah etmek

  Herkes, körü körüne emrine girdiği bu adama tiksinerek bakıyor. - Necip Fazıl Kısakürek

[isim]

• Yobazlık, aşırı gericilik

[isim]

• Ticani tarikatı

• Ticani olma durumu

[isim]

• Tirildemek işi

[nesnesiz]

• Her yanı titremek

  Koca bir nahiye titreştik, odunsuz yattık / O büyük mektebi gördün ya, kışın biz çattık - Mehmet Akif Ersoy

• Titreşim durumunda olmak, ihtizaz etmek

[isim]

• Öğrencilik

  Tilmizliğe namzet olarak gösterecekleri gençleri yakından görüp beğendiğini ayırır. - Yahya Kemal Beyatlı

[nesnesiz]

• Kar tipiye çevirmek

[isim]

[denizcilik]

• Yelken ve kürekle yürütülen ve genellikle Bodrum'a özgü dayanıklı ve zarif tekne türü

  Şaban Reis'in tirhandil biçimi kayığının onarılmasına yardım ediyor. - Halikarnas Balıkçısı

[isim]

[hayvan bilimi]

• Örneği timsah olan sürüngenler takımı

[nesnesiz]

• Ses, tiz bir durum almak

[isim]

• Tiyatro oyuncusu

• Tiyatro işleten, tiyatro sahibi kimse

[nesnesiz]

• Tip özelliğini kazanmak veya roman, oyun vb.de temsilcilik görevini üstlenmek

[sıfat]

• Tipolojiye ilişkin