[sıfat]

• Kanaatkâr

[-e]

[-i]

• Bilgi vermek, izah etmek

  Gece sabaha kadar düşündüğü şeyleri babasına da anlatmak isterdi. - Peyami Safa

• Bir konu üzerinde açıklama yapmak, açıklamada bulunmak

[nesnesiz]

• Nakletmek

  Sonra bir hikâye anlattı. - Abdülhak Şinasi Hisar

Ata Sözleri ve Deyimler

• anlata anlata bitirememek

[-i]

• Atlama işini yaptırmak

• Basında başka ilgililerden önce bir haberin yayımlanmasını sağlamak

[mecaz]

• Kötü bir durumu geçiştirmek, savmak

  Bana sorarsanız işin en güç tarafını atlattık. - Tarık Buğra

[mecaz]

• Görüşmek, konuşmaktan kaçmak

[mecaz]

• Savsaklamak

[mecaz]

• Aldatmak

  Onları da ara sıra atlatanlar bulunur. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[nesnesiz]

• Ata binmek

  Az sonra ulaklar oba beylerine haber ulaştırmak için atlanmışlardı. - Nezihe Araz

• At edinmek

[nesnesiz]

• Atlama işi yapılmak

  Burası atlanacak yer değil! Bu yazıda birkaç satır atlanmış.

[nesnesiz]

• Allama işi yapılmak

Ata Sözleri ve Deyimler

• allanıp pullanmak

[-i]

[mantık]

• Özel diye alınan bir şeye, genel bir kavramın altında yer vermek

[isim]

• Katlanmak işi

  Yalnız katlanmamı değil katlanmam gereken şeyi yapması için eline silah vermemi de istiyordu. - Reha Mağden

[isim]

• Katlatmak işi

[isim]

• Geniş bir alana kurulmuş, büyük ve gösterişli ev

[-i]

• Hayvanın ayağına nal çakmak

[argo]

• Öldürmek

[-e]

[halk ağzında]

• Şaşmak, şaşırmak

[isim]

• Telalamak işi

[isim]

• Tatlanmak işi

[isim]

• Ataşe olma durumu

• Ataşenin görev yaptığı yer

[isim]

• Örgüt

  Bu yüzden teşkilatı kendi çıkarları için kullanmaya tenezzül etmedi. - İhsan Oktay Anar