TEPEGÖZLER Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler

TEPEGÖZLER harflerini içeren 4 harfli 22 kelime bulunuyor. 4 harfli TEPEGÖZLER kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

GÖZE17, ÖZGE17, GÖRE14, GÖLE14, ÖRGE14, ÖZEL13, ÖZET13, ÖTRE10, ÖLET10, RÖLE10, TÖRE10, EPER8, GETR8, GELE8, PERT8, TEPE8, EZEL7, REZE7, ERTE4, ETER4, REEL4, TERE4

ETER (Kelime Kökeni: Fransızca éther)

[isim]

[kimya]

  • Oksijenli asitlerin alkollerle birleşmesinden oluşan sıvılar
  • Hekimlikte kullanılan, çok uçucu, renksiz ve kendine özgü kokusu olan bir sıvı, lokman ruhu
  • Bir tür organik yağ çözücü

REEL (Kelime Kökeni: Fransızca réel)

[sıfat]

  • Gerçek

TERE (Kelime Kökeni: Farsça tere)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Turpgillerden, yaprakları salata olarak yenen baharlı bir bitki (Lepidium sativum)

Birleşik Kelimeler: çayır teresi, su teresi, yaban teresi

EZEL (Kelime Kökeni: Arapça ezel)

[isim]

  • Başlangıcı belli olmayan zaman, öncesizlik

    Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım / Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım - Mehmet Akif Ersoy

Birleşik Kelimeler: ezel ebet

REZE (Kelime Kökeni: Arapça rezze)

[isim]

  • Menteşe

    Kapının reze tarafına yakın yerinde bir parmak kalınlığında bir çatlak gözüme ilişti. - Peyami Safa

  • Kapıyı içeriden ve dışarıdan açıp kapamaya yarayan ve başparmakla basılarak işletilen düzen

    Gece yağan yağmurdan rezeler şişmiş mi şişmiştir. - Salâh Birsel

EPER

[isim]

  • Işığa karşı bakıldığında kâğıt tabakasının yapısal görünümü

GETR (Kelime Kökeni: Fransızca guêtre)

[isim]

  • Bacağın alt bölümünü ve ayakkabının üstünü örten kumaş veya köseleden yapılmış bir tozluk türü

    Belinde manevra kayışı, ayaklarında getrler, mahmuzlar, yanında da kasatura. - Memduh Şevket Esendal

GELE

[isim]

  • Tavla oyununda elinde kırık taşı bulunan oyuncunun attığı, uygun olmayan zar

    Yine gele attın.

PERT (Kelime Kökeni: Fransızca perte)

[isim]

  • Değersizleşme, zarar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • perte çıkmak
  • pert olmak

TEPE

[isim]

  • Bir şeyin en üstteki bölümü

    Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz. - Sait Faik Abasıyanık

  • Bir yerin, bir nesnenin vb.nin üstü, hizası

    Ekşisu'da trenden indikleri sırada güneş tam tepelerindeydi. - Necati Cumalı

[teklifsiz konuşmada]

  • Birinin yanı başı, baş ucu

    Tepemde durup canımı sıktı.

[anatomi]

  • Başın üst, kafatasının iki kulak arasında kalan bölümü

    Güneş sanki yalnız sizin tepenize ışık ve sıcaklık aksettirmeye çalışıyor. - Refik Halit Karay

[coğrafya]

  • Yüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, çok kez tek başına, yamaçları yatık yer biçimi

    Derenin sağ tarafında yükselen tepenin yamaçları daha hafif eğimli, daha genişti. - Necati Cumalı

[matematik]

  • Çokgende veya çok yüzlüde köşelerden her biri

[matematik]

  • İkizkenar bir üçgende eşit kenarların kesişme noktası

[matematik]

  • Bakışım ekseni bulunan bir eğrinin veya yüzeyin bu eksenle kesişme noktalarından her biri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tepeden bakmak
  • tepesi atmak
  • tepesinde bitmek
  • tepesinde değirmen çevirmek
  • tepesinde havan dövmek
  • tepesinden kaynar sular dökülmek
  • tepesine binmek (veya çıkmak)
  • tepesine dikilmek
  • tepesinin tası atmak
  • tepesi üstü

Birleşik Kelimeler: tepe açısı, tepe aşağı, tepebaşı, Tepebaşı, tepe camı, tepegöz, tepegözler, tepe lambası, tepetakla, tepe tomurcuğu, tepeüstü, tepe üstü, tepeden ayağa, tepeden inme, tepeden tırnağa, ada tepe, dere tepe, tanık tepe, dalga tepesi, hacet tepesi

ÖTRE

[isim]

  • Arap harfli metinlerde bir ünsüzün o, ö, u, ü seslerinden biriyle okunacağını gösteren işaret

ÖLET

[isim]

[halk ağzında]

  • Öldürücü hastalık salgını, kıran(I)

RÖLE (Kelime Kökeni: Fransızca relais)

[isim]

[fizik]

  • Bir cismin veya bir gücün biçimini değiştirmeye yarayan alet, değiştirgeç, konvertisör

TÖRE

[isim]

  • Bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü, âdet

    Töre anlayışları bu bilinçlilikleriyle pekişmiştir. - Necati Cumalı

  • Bir toplumdaki ahlaki davranış biçimleri, adap

Birleşik Kelimeler: töre bilimi, töre cinayeti, töre dışı, töretanımaz, aktöre, sağtöre

ÖZEL

[sıfat]

  • Yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan, spesiyal

    Aşçının özel yemeği.

  • Benzerlerinden ayrılmasını sağlayan bir özelliği olan, spesiyal
  • Bir kişiyi ilgilendiren, hususi, zatî

    Özel bir diyeceği varmış gibi koluma girdi sokakta. - Necati Cumalı

  • Devlete değil, kişiye ait olan, hususi, resmî karşıtı
  • Dikkate değer

    Özel bir ilgi gösterdi.

  • Ayırt edici bir niteliği olan
  • Her zaman görülenden, olağandan farklı

    Özel durumları da göz önüne alalım.

Birleşik Kelimeler: özel ad, özel af, özel dikiş, özel dil, özel girişim, özel hayat, özel isim, özel kalem, özel kesim, özel mülkiyet, özel okul, özel radyo, özel sayı, özel sektör, özel televizyon, özel teşebbüs, özel tiyatro, özel ulak, özel yaşam, hizmete özel, kişiye özel